Etiket: Yıl

Kanserde hızlı tanı, etkin tedavi dönemi

Kanser tanı ve tedavisinde her geçen yıl önemli gelişmeler kaydediliyor. Moleküler patoloji alanındaki gelişmeler sayesinde artık kansere hızlı tanı konmasının yanı sıra aynı zamanda hangi ilacın, hangi tedavinin hastada etkili olacağı konusunda da bilgi sahibi olunduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Patolojinin kanser hastasının tedavi yönetimine önemli katkıda bulunduğu bir diğer alan ise ameliyat sırasında uygulanan frozen yöntemidir. Bu yöntem sayesinde ameliyat sırasında hastadan alınan doku, hızlıca dondurulduktan sonra kesit alınıp mikroskop altında incelenerek 10-15 dakika gibi kısa bir sürede tanı konuyor ve ameliyatı yapan doktora bilgi verilebiliyor. Böylece ameliyatı yapan cerrah tarafından ameliyatın gidişatı da bu bilgiye göre belirlenebiliyor” açıklamasında bulundu.

Patolojinin sadece kanser tanısının konduğu değil, hastalığın tedavisine ve nasıl seyredeceğine yönelik de pek çok testin yapıldığı bir branş olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Günümüzde kanserde kullanılan, hedefe yönelik tedavi yöntemlerinin her geçen gün artması patolojinin kanser tedavisindeki yerini ve önemini de artırdı. Akıllı ilaçların, sadece bu ilaçlardan fayda görecek kanser hastalarında kullanılması gerekiyor. Bu hastalar ise patolojide yapılan birtakım moleküler testler ile belirlenebiliyor” dedi. 

Ameliyat sırasında 15 dakikada tanı

Normalde bir dokunun mikroskop altında incelenebilecek hale gelmesi için hastadan alınan dokuların, “doku takibi” denen bir işlemden geçmesi gerektiğini vurgulayan Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Bu işlem yaklaşık 12-16 saatlik bir süreç gerektiriyor. Normalde hastadan doku alındıktan 12-16 saatlik bir süre sonra ilk mikroskobik incelemeyi yapabiliyoruz. Frozen yönteminde ise 15 dakikalık bir süre içerisinde doku donduruluyor, kesit alınıyor, boyanıyor ve değerlendirilip tanı konuyor. Nadir durumlarda bu süre biraz daha uzuyor ama genellikle 15 dakika içerisinde işlemi tamamlamış, tanı koymuş ve cerraha ameliyatın nasıl devam edeceğiyle ilgili karar vermesinde konsültan olarak yardımcı olmuş oluyoruz” diye konuştu.

Vakaların yüzde 90’ına 24-36 saat içerisinde tanı konuluyor

Uluslararası standartlara göre patoloji raporu için kabul edilen ideal sürenin bir hafta ile 10 gün arasında olduğunun altını çizen Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Sonrasında yapılacak moleküler testler için de benzer bir süre öngörülüyor. Ancak biz vakalarımızın yüzde 90’dan fazlasına 24-36 saat içerisinde tanı koyuyoruz, ki bunların önemli bir kısmı kanser tanısı. Özellikle kanser hastalarında patoloji raporunun kısa sürede sonuçlanması, tedavinin de kısa sürede başlamasını sağladığı için önemli. Kanser tanısı koyduktan sonra ise, doğru ve etkin tedaviyi belirlemek için gerekli olan moleküler testleri de bir gün ile en fazla bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde sonuçlandırıyoruz” şeklinde konuştu.

Frozen, ameliyat sırasında uygulanan bir tanı yöntemidir

Frozen veya “Frozen Kesit” yönteminin ameliyat sırasında gerçekleştirilen bir tanı yöntemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Patoloji pratiğinde yer alan en zor ve özellikli işlemlerdendir. Ameliyat esnasında tümör dokusundan alınan örnek, patolog tarafından mikroskobik olarak değerlendirilip 15 dakika gibi kısa bir sürede ameliyatı yapan cerraha sonuç bildirilir. Ameliyatı yapan cerrah ile birebir görüşerek, cerrahın yapacağı ameliyatı bizim vereceğimiz cevabın nasıl değiştireceğini, tümörün hangi özelliğinin önemli olduğunu öğrenip, bize verilen numune üzerinde kısa sürede bu değerlendirmeleri yapıp, sonucu kendileri ile paylaşıyoruz ve bu cevaba göre ameliyatın şekli belirleniyor. Bu nedenle, frozen işlemi tümör ameliyatlarında ameliyatın şeklini belirlemek için cerrah ile patolog arasında gerçekleştirilen bir fikir alışverişi, bir konsültasyondur” dedi.

Ameliyat sırasında konulan tanı ile ameliyatın seyri değişebiliyor

Tümör ameliyatlarında en önemli noktalardan birinin tümörün güvenli bir cerrahi sınır ile çıkarılması olduğuna dikkat çeken Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Bu tümörün daha sonra lokal nüks riski, tümör bölgesinde tekrarlaması açısından önemlidir. Geride tümör dokusu kalmadığından emin olmak için frozen ile cerrahi sınırların değerlendirilmesi yapılır. Kanser ameliyatlarında bir diğer önemli nokta da tümöral kitlenin çıkarılmasına, lenf nodlarının da ameliyatla alınmasının eklenip eklenmeyeceğidir. Kanser ameliyatlarında tümör dokusu ile bölgesel lenf nodlarının da çıkarılması gerekebilir. Örneğin, meme kanseri ameliyatlarında, koltuk altı lenf nodlarının çıkarılması kararı genellikle ameliyat sırasında yapılan frozen ile verilir. Kanserin ilk yayıldığı lenf nodu olan sentinel lenf nodunda metastaz olmadığı görülürse diğer lenf nodları çıkarılmaz. Bu durum, hastanın sonraki yaşam kalitesi ve konforu açısından önemlidir. Ameliyat öncesi kesin tanısı konamamış hastalarda, ameliyat sırasında kısa sürede vereceğimiz tanı ile ameliyatın şekli ve büyüklüğü tamamen değişebilir. İyi huylu bir tümörde sadece bu tümöral kitlenin çıkarılması yeterli olmakta iken, kanser olduğunu söylediğimizde çok daha kapsamlı bir ameliyat yapılabilir. Ameliyat sırasında bazen, tümörün neden olduğu beklenmedik bir tablo ile karşılaşılabilir. İşte böyle durumlarda da ameliyatın şekline frozen tanı ile yön verilir” dedi.

Bir hafta içerisinde tümörlerin moleküler özellikleri analiz edilip uygun tedavi belirlenebiliyor

Hızlı tanı konmasında kullanılan cihazların modern olması kadar çalışan ekibin bilgi ve deneyiminin de önemli olduğunun altını çizen Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Zafer Küçükodacı, “Kanser hastalarında yaptığımız moleküler testler için kullandığımız yeni nesil sekanslama (NGS) ile bir hafta gibi kısa bir sürede çok sayıda gen bölgesindeki mutasyonların analizi yapılabiliyor. Kanserlerin moleküler özelliklerinin tespit edilmesi, bu moleküler değişikliklere yönelik akıllı ilaçlar olarak bilinen hedefe yönelik ilaçların kullanılmasını da beraberinde getirmiştir. Bu ilaçların etkin ve uygun hastalarda kullanılması patolojide yapılan bu moleküler testler sayesinde olmaktadır” şeklinde konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Mobil uygulama pazarı 3 yıl içinde 600 milyar doları aşacak

Mobil uygulama pazarında asıl gelir modeli uygulama için satın alımlar

Mobil uygulamaları pazarı teknolojinin gelişmesine paralel olarak büyümesini aralıksız sürdürüyor. Mobil uygulama pazarının 2026 yılına kadar 614 milyar doları aşmasının öngörüldüğünü söyleyen Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, burada asıl gelir modelinin uygulama için satın almalar olduğunu söyledi. Google Play’deki uygulamaların yüzde 97, App Store’daki uygulamaların ise yüzde 94 oranında ücretsiz bir şekilde indirildiğine dikkat çeken Kaplan “Uygulamaların kullanıcılar tarafından daha çok kullanılması için karşımıza çıkan önemli dijital pazarlama stratejileri var. Biz de Dijital Pazarlama Okulu olarak bu stratejileri mobil uygulama müşterilerimize uyguluyor ve maliyetlerini düşürerek daha yüksek kitlelere ulaşmalarını sağlıyoruz” dedi. 

Günlük hayatımızın en önemli parçalarından biri haline gelen mobil uygulamalar, her geçen gün daha büyk bir ekonomi haline geliyor. Gelir anlamında en büyük sektörlerden biri haline gelen mobil uygulama pazarı, 2022 yılını 451 milyar dolarlık bir gelir ile kapattı. Yapılan araştırmalara göre mobil uygulama pazarı, önümüzdeki yıllar içinde de hızla büyümeye devam edecek. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, mobil uygulama pazarının 2026 yılına kadar 614 milyar doları aşacağını söyledi. 

Mobil kullanımların her geçen gün artmasıyla birlikte günlük hayatımızın en önemli parçalarından biri haline geldiğini vurgulayan Yasin Kaplan, “Özellikle metaverse, NFC ve yapay zeka gibi kavramların hayatımıza girmesiyle birlikte mobil uygulama pazarının da bu yeni teknolojilere evirilip uyumlu hale geleceğini görüyoruz” dedi.  

“Asıl gelir modelini uygulama için satın alımlar oluşturuyor”

Halihazırda sadece Google Play mağazasında 3.8 milyon aktif uygulamanın bulunduğuna dikkat çeken Yasin Kaplan, “Buradaki uygulamaların yüzde 85’i genel app, yüzde 15 dilime denk gelen 537 bin tanesi de oyun uygulaması konumda. Mağaza, e-ticaret ve haber sitesi gibi içeriklerden oluşan 3.2 milyon uygulamanın yaklaşık yüzde 97’si, Google Play’de ücretsiz olarak indirilebilir durumda. Burada asıl gelir modeli, indirildikten sonra yapılan oyun ve uygulama için satın almalarla devreye giriyor. Google Play’de sadece mart ayında 82 bin 243 yeni uygulama yayımlandı. App Store’da, 1.7 milyon uygulama var. Bunlardan 1.5 milyonu oyun dışı uygulama olurken, 216 bini de oyun uygulaması. Buradaki uygulamaların da yüzde 96’sı ücretsiz bir şekilde indirilebiliyor. Geçen ay App Store’da yayımlanan uygulama sayısı ise 32 bin 986. Bu veriler, iOS’ta da uygulama yayınlamanın hem yazılım teknolojisi anlamında hem de politikalar anlamında Google Play’e göre daha zor olduğunu gösteriyor” dedi. 

“Dijital pazarlama stratejilerimizle maliyetleri düşürüyoruz”

App Store’daki uygulama maliyetinin Android’e göre daha maliyetli olduğuna dikkat çeken Yasin Kaplan, şu ifadeleri kullandı: “Uygulamaların dijital pazarlama stratejileriyle kullanıcılara daha çok sunulması veya var olan uygulamayı indiren kullanıcıların uygulamaları daha çok kullanması için Google ve Meta’da karşımıza çıkan dijital pazarlama stratejileri var. Biz de Dijital Pazarlama Okulu olarak bu stratejileri mobil uygulama müşterilerimize uyguluyor ve maliyetlerini düşürerek daha yüksek kitlelere ulaştırıyoruz. Aynı zamanda mobil uygulama pazarlamalarıyla ilgili eğitimler sunarak, mobil uygulama pazarına katkı veriyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Redington Türkiye ve Sangfor’dan stratejik iş birliği

Redington Türkiye, siber güvenlik ve bulut bilişim alanında sunduğu yenilikçi çözümlerle dikkat çeken Sangfor Technologies’in tüm çözümlerinin Türkiye’deki yetkili dağıtıcısı oldu.

Bilişim sektöründeki global deneyimini Türkiye’ye aktaran yeni nesil dijital teknoloji distribütörü ve danışmanı Redington Türkiye, siber güvenlik ve altyapı alanında yenilikçi, ulaşılabilir, kullanımı kolay ve güvenilir çözümler sunan Sangfor Technologies ile şirketin tüm çözümlerinin dağıtımı için stratejik bir iş birliği yaptı. Redington Türkiye, bu iş birliği kapsamında Sangfor’un güvenlik çözümlerinin Türkiye’deki yetkili distribütörlerinden biri oldu. 

Redington Türkiye’nin iş ortakları ve müşterileri, Sangfor’un iş yönetimini kolaylaştıran, bütçe dostu ürünleri sayesinde, operasyonlarını güvenli ve kolay bir şekilde yürütebilecekler. Aynı zamanda Redington Türkiye, bu ürünlerin bakımı ve teknik konularda ürün danışmanlığı olmak üzere, iş ortaklarına ve son kullanıcılara deneyimli uzman kadrosu ile hizmet verecek.

Kullanımı kolay olduğu kadar etkili güvenlik çözümleri ile dikkat çekiyor

2000 yılında, Çin’de müşterilerine kullanımı kolay ve etkili güvenlik çözümleri sunma amacıyla yola çıkan Sangfor Technologies, bugün 10 binden fazla çalışanıyla 20 ülkede siber güvenlik ve altyapı çözümleri alanında hizmet veriyor. Şirket, geçtiğimiz yıl bölgedeki büyüme stratejisinin bir parçası olarak Türkiye’de ofis açarak pazara giriş yaptı. 

Redington Türkiye Genel Müdürü Cem Borhan, “Günümüz iş dünyasında siber güvenlik, işletmelerin başarısı ve sürdürülebilirliği için en kritik konulardan biri haline geldi. Hızlı dijitalleşmenin sonucu olarak giderek artan güvenlik ihlallerinin etkisiyle şirketlerin bu alandaki yatırımları her geçen gün artıyor. Bu noktada siber güvenlik ve altyapı alanında sunduğu yenilikçi çözümlerle fark yaratan Sangfor Technologies’in sunduğu ürün ve çözümlerinin Türkiye’de dağıtımını üstlenmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Anlaşma kapsamında, portföyümüzdeki iş ortaklarımıza ve aracı kurumlara Sangfor’un yeni nesil güvenlik ve altyapı ürünlerinin dağıtımını gerçekleştireceğiz. Bu iş birliği kapsamında kalite, güven ve şeffaflık ilkelerini temel alarak Sangfor ürünleri için, dağıtım hizmeti sağlarken aynı zamanda bakım ve danışmanlık hizmetleri de vererek Sangfor ile birlikte değer üreterek büyümeyi hedefliyoruz” dedi.

Sangfor Türkiye Genel Müdürü Finn Yang, “Sangfor olarak iş ortaklarıyla birlikte başarıya ilerlemeyi önemsiyoruz. Bu noktada Redington Türkiye ile yaptığımız bu iş birliği, Sangfor’un Türkiye’deki büyüme stratejisi için önemli bir adım. Çünkü bizim için iş ortakları ile başarıya ilerlemek esastır. Redington’un geniş iş ortağı portföyü sayesinde Türkiye bilişim pazarındaki varlığımızı genişleteceğimize inanıyoruz. Bu iş birliğinin, iş ortaklarımıza, aracı kurumlarımıza, son kullanıcılarımıza ve iş dünyasına fayda sağlayacağına inanıyoruz” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Power House Yeni Yatırımı Çizgi Studio’yu Duyurdu

Türkiye’de video yayıncılığı ve bu ekosistemi destekleyen teknolojiler odağında en önemli yatırımcılar arasında yer alan Power House, yeni yatırımını Çizgi Studio‘ya yaptı. Hikayecilik ve çizgi roman platformu olarak son dönemde gençler tarafından büyük beğeni toplayan Çizgi Studio, 222 bin USD’lik yatırımla büyümesini sürdürmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin yenilikçi hikayecilik ve çizgi roman platformu olan Çizgi Studio, çizer ve yazarların içerik ürettiği ve bu içeriklerle kazanç sağladığı, kullanıcıların ise bu içerikleri okuyarak keyifli vakit geçirdiği dijital bir platform. Yağmur Aydemir iki yıl önce 21 yaşındayken kurduğu ve halen geliştirdiği proje sayesinde, çeşitli kurumlarca “Yılın İlham Veren Kadını” ve “Yılın İlham Veren Genci” olarak gösterildi. 

Gençler, yenilikçi platformu çok sevdi

Geçtiğimiz günlerde Play Store’da ilk üç içine 2. sıradan, App Store’da ise ilk 10’a 6.sıradan girmeyi başaran Çizgi Studio, gençler tarafından büyük beğeni topluyor. Kullanıcılarının kolay erişim sağlaması adına tasarlanmış bu platform sayesinde, her kullanıcı 70.000 ve üstü esere ücretsiz olarak erişebildiği gibi kendi eserlerini de yayınlayabiliyor. Her geçen gün kullanıcı sayısı artan platformu ağırlıklı olarak 15-25 yaş arası gençler kullanıyor. Bir kullanıcı platformda ortalama olarak 1,5 saat zaman geçiriyor. 

Video yayıncılığı ve beraberindeki ekosistem özelinde alanında önemli yatırımlar gerçekleştiren Power House, video alanındaki içerik üretimi yanında, içerik üretiminin aktif olduğu son kullanıcının beğeni ile zaman geçirdiği yenilikçi mecralara da yatırım yapıyor. Power House Kurucu Ortağı Enes Usta, Çizgi Studio platformu içinde yer alan kullanıcıların, gerçekleştirdikleri iş birliği ile pek çok yeniliğe daha şahit olacaklarını belirtiyor. Bu yatırımı yapmalarının nedeninin de gelecekte yön verecekleri fikirlere ve bu alanda yapacakları yeniliklere ilişkin olduğunu vurguluyor.  

222 bin dolarlık yatırımla büyümesini sürdürecek

Zengin içerikle desteklenen Çizgi Studio’nun okuma kültürünün yaygınlaşmasına da katkı sağlayacaklarını düşündükleri belirten Power House Kurucu Ortağı Enes Usta, platformun kullanıcılar için dijital bir kitap kulübü görevi gördüğünü belirtiyor. Usta, “Power House olarak yenilikçi girişimcileri desteklemek amacıyla yatırımlarımız tüm hızıyla sürdürüyor. Girişimcilere destek olmak, birlikte büyümek ve ekosistemi büyütmek bizi motive ediyor. Tek yatırımcı olarak yer aldığımız turda yeni yatırımımızı 222 bin USD’lık bir fonla Çizgi Studio’ya yapmış olmanın heyecanını yaşarken aynı zamanda gelecek vizyonlarına katkı sağlamayı hedefliyoruz.” diyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Başarının Yolu Çok Kanallı Pazarlamadan Geçiyor

Tüketicilerin gelişen dijital kullanım alışkanlıkları markalar için omnichannel pazarlamayı zorunlu hale getiriyor

McKinsey&Company araştırmasına göre pandemi, tüm dünyada müşteri etkileşimlerinin dijitalleşmesini tam üç yıl hızlandırmıştı. Pandemi dönemi edinilen yeni dijital alışkanlıkları sürdüren geniş bir kitle için markalarla kendi istedikleri kanallardan iletişim kurmak büyük önem taşıyor. Globalde omnichannel pazarlama konusunda yirmi yıla yakındır hizmet sunan SmartMessage’ın CEO’su Oğuz Küçükbarak: “Çok kanallı pazarlama günümüzde ideal müşteri deneyimlerini oluşturmada en önemli faktör haline geldi. Markalar için başarının yolu her kanalda bulunmaktan ziyade kanallar arası bütüncül deneyimleri oluşturmaktan geçiyor” diyor.

 

Son kullanıcılar ile çeşitli kanallar üzerinden kurulan iletişimler özellikle dijital devrimden sonra çeşitlendi ve çok kanallı (omnichannel) yaklaşım ön plana çıktı. Önceleri ağırlıklı perakende dünyasında varlığını hissettiren bu strateji, özellikle dijital kanalların her sektörde yaygın bir şekilde kullanılması ile her endüstri için önemli bir başlık haline geldi. Günümüzde bir bankadan bir sosyal sorumluluk kuruluşuna, bir otomotiv firmasından bir eğitim kurumuna sayısız organizasyon, kitleleriyle en etkin iletişim için çok kanallı pazarlama stratejisini tercih ediyor.

 Konuyla ilgili Oğuz Küçükbarak, “Şu anda markaların son kullanıcılara dokunduğu kanallara baktığımızda zengin bir tablo karşımıza çıkıyor. E-posta, SMS/MMS, chatbot, push bildirimleri, sosyal medya, çağrı merkezi vb. dijital kanalları yanyana koyduğunuzda çok fazla noktadan iletişim söz konusu. Bu noktada iyi planlanmış ve kurgulanmış bir omnichannel pazarlama stratejisi olan kurumlar marka güvenirliği ve deneyim kalitesi açısından fark yaratıyor. Markaların kullandığı kanalları iyi yönetmesi yeterli olmuyor, müşteri profillerinin tekilleştirilerek deneyim bütünlüğünün sağlanması ve memnuniyeti artıran gerçek etmen olarak karşımıza çıkıyor” yorumunda bulunuyor.

Omnichannel pazarlama sadece dijitale etki etmiyor

Doğru uygulanan çok kanallı pazarlama stratejisi sadece dijital iletişimi değil fiziksel etkileşimi de pozitif yönde etkiliyor. Thinkwithgoogle’ın bir araştırmasına göre omnichannel strateji %80 oranında artımlı mağaza ziyaretine yol açıyor.  Pandemi döneminde iyice artan online alım fiziksel teslimat deneyim oranını Oğuz Küçükbarak şöyle yorumluyor: “Omnichannel stratejinin faydası sadece dijital kanallarda değil, fiziksel noktalarda da ön plana çıkıyor. Artık hayatımıza BOPIS yani online alışveriş yap teslimatı mağazada al gibi bir kavram da girdi. ResearchandMarkets.com’un öngörülerine göre 2027 itibariyle BOPIS pazarı globalde yıllık  yüzde 19.3 artış oranıyla 703.2 milyar dolarlık bir hacme ulaşacak. Bu pazarda da etkin olabilmenin yolu doğru omnichannel pazarlama stratejisinden geçiyor. Fiziksel dünya ile dijital dünya arasındaki iletişimlerin doğru kurgulanması, deneyimde oluşabilecek boşlukların önlenmesi ve merkeze tüketicinin alınması markaların üstünde durduğu noktalar arasında. Kurumlar artık müşterilerine her an ve noktada esneklik sağlamak durumunda. Tek bir kötü deneyimin bile müşteri tercihlerini değiştirdiği bir dönemdeyiz. Bu bağlamda tam anlamıyla son kullanıcıların isteklerine uyan iletişimlerin sürdürülmesi gerekiyor.”

Daha fazla kanal, daha fazla getiri ama…

Pazarlama teknolojileri dünyasında uzun yıllardır yapılan araştırmalarda üç veya daha fazla kanaldan kampanya sunan markaların tek kanal tercih edenlere göre daha yüksek müşteri etkileşimi ve satış hacmi yakaladığı ortaya koyuluyor. Yine de daha fazla kanalda yer almak başarı için yeterli bir unsur değil. Konuyla ilgili Oğuz Küçükbarak: “Değişik kanallar kullanarak müşteri sayısı ve satış hacmini yükseltmek güzel ama istikrarlı bir marka iletişimi ve kesintisiz deneyimler olmadan uzun vadede karlılık zorlaşıyor. Maliyet avantajı açısından var olan müşteriyi elde tutmanın yeni müşteri kazanımından daha avantajlı olduğu bir dönemdeyiz. Bunun yolu da iyi uygulama olan omnichannel stratejiden geçiyor. Müşterinizi daha iyi tanıyarak, onun istediği içerik ve kampanyaları yine onun istediği kanallardan sunarak sadakati artırma yönünde de avantaj sağlıyorsunuz. Kanallar arası kopuk iletişimlerle bunu başarmanız imkansız. Müşteri elde tutma ve hiper kişiselleştirilmiş deneyimler sunma adına çok kanallı pazarlama stratejileri önemini daha da artırarak sürdürüyor” diyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Samsung’un 2023 Neo QLED TV Serisi, Carbon Trust’tan ‘Düşük Karbon’ sertifikası almaya hak kazandı

Global TV endüstrisinde sahip olduğu pazar payıyla 17 yıldır dünya lideri olan Samsung, geleceğin teknolojilerini çevre dostu çözümlerle buluşturma konusunda önemli bir adım attı. Samsung 2023 model NEO QLED TV serisi, karbonsuz geleceğe geçişin hızlandırılması misyonuyla hareket eden Carbon Trust kuruluşu tarafından ‘Düşük Karbon (CO2)’ sertifikasını almaya hak kazandı.   

Samsung’un 2023 Neo QLED TV serisinde yer alan altı modeli, Carbon Trust tarafından verilen ‘Düşük Karbon (C02)’ sertifikasını almaya hak kazandı. Bu sertifika, karbon ayak izi bir önceki yıla göre daha düşük olan ürünlere veriliyor. ‘Düşük Karbon (CO2)’ sertifikası, bir ürünün karbon ayak izini ölçerken, tüm yaşam döngüsünü dikkate alıyor. Sertifika, ürünün karbon ayak izinin yıl bazında ne kadar azaldığını ortaya koyarken, uluslararası standartlara göre ürün yaşam döngüsü boyunca salınan sera gazı miktarı da değerlendiriliyor.

İngiltere merkezli uluslararası iklim danışmanlığı kuruluşu Carbon Trust tarafından verilen karbon ayak izi sertifikaları sera gazı salınım miktarının değerlendirilmesinden sonra veriliyor. Değerlendirmede uluslararası standartlar kullanılarak ürünün üretiminden atık haline dönüşmesine kadar devam eden ürün yaşam döngüsünün tamamı dikkate alınıyor. 

Hem Neo QLED 8K TV hem de Neo QLED 4K TV modelleri Düşük Karbon (CO2) sertifikası kazandı

Samsung’un 2023 Neo QLED TV modelleri, önceki modellere kıyasla kullanım esnasında enerji tüketimini azaltma konusundaki çalışmalarına istinaden bu sertifikayı almaya hak kazandı. Sertifika almaya hak kazanan altı model, üç Neo QLED 8K ve üç Neo QLED 4K ekrandan oluşuyor. Samsung, sürdürülebilirlik çalışmalarının kapsamını genişletmeye devam ederken, bu yıl 20’den fazla ürün modelinde de karbon ayak izi sertifikası almayı hedefliyor. Samsung’un yeni QLED, Crystal UHD ve OLED TV modellerinin yanı sıra monitörler ve tabela ürünlerinde de benzer sertifikaların alınması amaçlanıyor. 

Samsung, ilk ‘Düşük Karbon (CO2)’ sertifikasını Neo QLED TV Serisi ile 2021’de aldı  

Samsung Neo QLED TV, 2021 yılında 4K ve daha yüksek çözünürlüklü TV’ler kategorisinde bu sertifikayı alan ilk ekran olmuştu. QLED, Cyristal UHD ve Lifestyle TV serilerinden 11 farklı model ile 6 monitör dâhil, Samsung’un 2022 model ürün serisinden 16 farklı ürün de 2022 yılında sertifika aldı. 

Samsung Electronics Görsel Ekran Bölümü Başkan Yardımcısı Seokwoo Yong, konuyla ilgili şunları söyledi: 

“Samsung’un sürdürülebilirlik misyonunun güvenilir bir kuruluşun onayını alması mutluluk verici. Bu motivasyonla biz de ürünlerimizi gezegenimizin geleceğini düşünerek geliştirmeye devam edeceğiz. Dünyanın en büyük TV üreticisi olarak sektörümüze rol model olma sorumluluğunu taşırken, teknolojilerimizi olumlu anlamda değişim yaratmak için kullanmaya devam edeceğiz.” 

17 yıldır aralıksız bir biçimde pazar payı bakımından dünya TV endüstrisinin lideri olan Samsung, çevreci ürün ve uygulamaları ekran modelleri özelinde geliştirmeye devam ediyor.  Samsung’un 2023 TV serileriyle ilgili daha fazla bilgi için samsung adresini ziyaret etmek mümkün. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı