Etiket: Yıl

7. HERITAGE İSTANBUL’un basın toplantısı Rami Kütüphanesi’nde yapıldı

3-5 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ArtCloud Network International’ın ana sponsorluğunda  ve TG Expo Uluslararası Fuarcılık tarafından organize edilen 7. HERITAGE ISTANBUL’un basın toplantısı İstanbul’da restorasyonu tamamlanarak yakın zamanda ziyarete açılan Rami Kütüphanesi’nde yapıldı. 

Kültürel miras bilincinin artması, bu mirasın korunması konularını kendine sosyal misyon edinen ve bu misyon doğrultusunda ürün, hizmet ve teknolojilerin geliştirilmesini hedefleyen koruma, restorasyon, arkeoloji, müzecilik ve kütüphanecilik teknolojileri fuar ve konferansı HERITAGE İSTANBUL’un basın toplantısında; Arkeoloji ve Sanat Yayınları Kurucusu- Arkeolog Nezih Başgelen, fuarın ana sponsor Artcloud Network International adına Angelo Bucarelli, TG Expo Genel Müdürü Hasan Cem Şenel ve Heritage Fuarları Kurucusu Osman Murat Akan konuşmacı olarak yer aldı.  

Bu yıl yedincisi düzenlenen Heritage İstanbul, müzecilik, arkeoloji, restorasyon, kütüphanecilik sektörlerinde faaliyet gösteren lider ulusal ve uluslararası firmaları, konferans, söyleşi ve atölye çalışmalarında alanında uzman, değerli birçok isim ile bir araya getirecek. 

Basın toplantısında yaptığı konuşmada fuarla ilgili bilgiler paylaşan Heritage Projeleri Kurucusu Osman Murat Akan: “Heritage İstanbul bu sene de Lütfi Kırdar’da yapılacak. 100’ün üzerinde yerli 20’nin üzerinde yabancı katılımcımız olacak. Geçen sene fuarı 9 bin ziyaretçi ziyaret etmişti. Bu sayı her sene üzerine koyarak artıyor ve marka da kendini katlayarak büyüyor. Bu durumdan herkes çok mutlu. Bu yıl ülkemizde yaşanan felaketten dolayı programın %50’sini Şubat ayında revize ettik. Konferans, seminer ve atölye çalışmalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kurum ve kuruluşlar, birbirinden değerli uzmanlarla gerek müzecilik gerek restorasyonda birçok yeniliği irdeleyecekler. Deprem sonra özellikle ülkemizin deprem gerçeği göz önünde bulundurularak bu ayrıca bir konu başlığı haline geldi fuarda. Umuyorum ki fuar birçok konunun konuşulacağı, irdeleneceği bir buluşma alanı olacak. Bu noktada TG Expo’ya, ekibine de fuarın gerçekleştirilmesindeki katkılarından dolayı teşekkür etmek isterim.” sözlerine yer verdi.

TG Expo adına bir konuşma yapan TG Expo Genel Müdürü Hasan Cem Şenel; “TG Expo Ekibi olarak, bu yıl 7.’sini düzenleyeceğimiz Heritage İstanbul’un basın toplantısında sizlerle birlikte olmaktan son derece mutluyuz. Heritage İstanbul, bir fuar olmanın ötesinde; ülkemizden dünyaya açılan bir pencere hüviyetiyle, ülkemizin kültürel zenginliğini dünyanın gündemine taşıma, korunup geleceğe aktarılabilmesi için kamuoyu nezdinde farkındalık yaratma görevini üstlenmiş durumda. fuarda yer alan standlarda kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için geliştirilen inovatif ürünler, koruma örnekleri ile özel teşebbüs ve kamunun bu anlamda yürüttüğü çalışmaları görebileceksiniz. Kültürel miras bilincinin arttırılması ve bu mirasın korunması gibi konuları kendisine sosyal misyon edinen ve bu misyon doğrultusunda ürün, hizmet ve teknolojilerin geliştirilmesini hedefleyen koruma, restorasyon, arkeoloji, müze, teknoloji fuar ve konferansı olan Heritage İstanbul, bu anlamda da farklı sektörleri ve çalışmaları bir araya getirme misyonunu da gerçekleştirmektedir. Hedefimiz önümüzdeki yıllarda daha da çok katılımcı ülkeyle, daha büyük başarılara imza atmak.  Heritage İstanbul’la kültür mirası bilincini dünyanın farklı coğrafyalarına yaymak istiyoruz. 

Değerli hazirun, Türkiye’nin kültürel miras alanındaki en önemli organizasyonu olan “Heritage İstanbul markasını 24- 26 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz “Heritage Middle East” ile bölge kültür başkenti olmayı hedefleyen Abudabi’ye taşıdık. Aynı zamanda, dünyadaki en prestijli platformlardan Herifairs – Avrupa Miras Fuarları ağına dâhil ettik.” 

7. Heritage İstanbul’un ana sponsoru Artcloud Network International adına toplantıda konuşmacı olarak katılan Kültür Danışmanı Angelo Bucarelli: “Heritage İstanbul’un sponsoru olmaktan ve bu projede yer almaktan dolayı gururluyuz.  Heritage İstanbul’un kültürel kirası koruma ve geleceği bu anlamda ışık tutmak amacıyla sektörün tüm kurumlarını, aktörlerini bir araya getirip karşılıklı fikir, tecrübe, vizyon değişimi yaratmasının önemini vurguladı. ArtCloud Network International bu bağlamda Heritage İstanbul’a sonsuz desteklerini sunmaktan memnuniyet duymaktadir. 7. Heritage İstanbul, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından destekleniyor.  Daima bizlerin yanında olan kurumlarımıza, tüm destekçilerimize ve katılımcılarımıza, fuara emeği geçen herkese teşekkürlerimi arz ediyor, fuarımızın gerek sektör gerekse ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.”

Konuşmacılar arasında yer alan ve kurulduğu günden bu yana fuara danışmanlık yapan Nezih Başgelen: “10 yılı aşkın sürede bu fuar nereye getirdiğimizi gördükçe mutlu oluyorum. İyi ki Heritage İstanbul’u hayata geçirmişiz. Şubat ayında yaşadığımız felaketle bugünkü Almanya’nın büyüklüğünde alanda topografyayı değiştirdi. Can kayıplarımız için çok üzgünüz. Yaşanan felakette sadece ülkemiz değil dünya kültür mirası etkilendi. Kayıtlı olarak 8800, tescili olmayan 10 binlerce eser zarar gördü, yıkıldı. Bunların kent merkezlerindeki rakamlarını az çok çıkartmak üzerindeyiz, kırsaldaki rakamın ortaya çıkması vakit alacak. O coğrafyadaki kültür mirasını gelecekte de var olması için tekrar kurmak, ortaya çıkarmak, restore etmek çok büyük bir misyon. Sırf Antakya’yı eski haline getirmek, deprem öncesindeki haline getirebilmek uzun yıllar gerekecek. Bu süreçte tüm herkese büyük görevler düşüyor. İyi ki Heritage yedi yıldır bizi bu konuda uzmanlarla bir araya getirdi ve bizi bilgilendirdi. Bu çalışmalar şimdi bize yaşadığımız afette çok gerekecek.” 

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Marmara Belediyeler Birliği, İBB Kültür A.Ş. tarafından desteklenen HERITAGE İSTANBUL, 7. senesinde 27 yabancı ve 100’ün üzerinde yerli katılımcıya ev sahipliği yapacak. Katılımcılar arasında, İtalya Ülke Pavilyonu ile Belçika, İsveç, Nijerya, Hollanda, Almanya, İspanya, İran ülkelerden farklı kurumlar da yer alıyor. 

7. HERITAGE ISTANBUL, kültürel miras endüstrisinin müzecilik, arkeoloji, restorasyon ve kütüphanecilik alanlarında “duayen” isimlerini 3 gün boyunca 25 konferans, 17 Miras Sohbeti ve 11 atölye etkinliği ile kültürel miras meraklılarını buluşturarak sektör için önemli bir çekim merkezi yaratacak. Yine ayrıca 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketi nedeniyle özellikle müzecilik ve restorasyon alanında afet önleyici koruma konularında oturumlar da fuar boyunca konusunda uzman kurum, kuruluş ve kişilerin katılımı ile gerçekleştirilecektir. 

ArtCloud Network International CEO’su Laura Conti:

“projelerimiz   gelenek ve yeniliğin buluşmasından doğuyor”

Kültürel alanda dünya çapında faaliyet gösteren yenilikçi İtalyan şirketi ArtCloud Network International, 3 -5 Mayıs tarihleri arasında Istanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek 7. Heritage İstanbul Fuar ve Konferansı’na ana sponsor oldu. 

ArtCloud Network International, kültürel mirasın geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve yönetimi alanında hayata geçirdiği  çalışmalarıyla sektöre yenilikçi çözümler getirmektedir. Dünyada   kanıtlanmış ‘’Made in İtaly ‘’ mükemmelliğinden yararlanan ArtCloud Network International, hükümetlere, kurumlara ve şahıslara bu kapsayıcı hizmetleri birarada eksiksiz sunabilen dünya çapında bir kaç şirketden biridir. 

ArtCloud Network International, üç önemli şirketin birleşmesi sonucu doğdu: ArtCloud Network, Reallife Television ve G-Group International- böylece analizden gerçekleştirmeye kadar “anahtar teslimi” çözümler sunan bir Grup oluşturmak için farklı ancak tamamlayıcı deneyimler ve bilgiler birleştirdi. Birleştirilmiş beceriler, sürekli araştırma ve yenilik, grubun gücünü tanımlayan ve onu önemli uluslararası iş birliklerinin oluşmasına götüren pusuladır. 

ArtCloud Network International CEO’su Laura Conti “Herhangi bir ülkenin kültürel mirasını korumak ve yeniden canlandırmak için geçmiş, bugün ve gelecek arasında son derece uyumlu bir denge sağlayarak, en iyi stratejileri oluşturur, yorumlar ve hayata geçiririz.  Böylece projelerimiz gelenek ve yeniliğin buluşmasıyla ortaya çıkar” dedi. 

Ayrıca ‘’Modern teknolojiler, tutkuyu, merakı ve ilgiyi yeniden uyandırabilecek daha erişilebilir ve ilgi çekici bir kültür için yeni alanlar açıyor. Amacımız “değer yaratmak”, yani kültürel mirası toplulukların ve bölgelerin kimliklerini temsil edebilen ve güçlendirebilen, ekonomik ve sürdürülebilir kalkınmalarına katkıda bulunabilen gerçek bir kaynak haline getirmektir’’ dedi.

 ArtCloud Network International, 5 Mayıs Cuma günü 13:45’te Miras:4 Yeni Teknolojilerin Kültürel Mirasın Geliştirilmesinde Kullanımı’’ başlıklı paneli ile 7. Heritage İstanbul’un konferans programında yer alacak. Kültür sektöründeki dijital devrimin ortaya çıkardığı yeni zorluklar ve yeni senaryolar, panelin ana konusunu oluşturacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dikkat! Mide rahatsızlıkları Ramazan ayında tetiklenmiş olabilir…

Reflü varsa sigara tüketiminden uzak durulmalı

Orucun kalp sağlığını, sindirim sistemini, beyin sağlığını, böbreği, safra kesesini ve pankreası etkilediğini belirten uzmanlar, ince bağırsakta ve sindirim sisteminde iltihaplı hastalık, ülseratif kolit veya crohn gibi bir hastalık varsa Ramazan ayında tetiklenme yaşanabileceğini ifade ediyor. Aktif ülser ve reflü gibi hastalıklar varsa bedenin oruç tutmak için hazır olmadığını vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. A. Murat Koca, mide rahatsızlıklarının tetiklenmemesi için yavaş ve hazmedilerek yemek tüketilmesini, hareketsiz kalınmamasını, asitli besinlerden ve reflüyü tetikleyen sigara kullanımından uzak durulmasını tavsiye ediyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. A. Murat Koca, oruç tutarken tetiklenebilen mide rahatsızlıklarına değindi ve önemli tavsiyeler paylaştı.

Oruç sağlık açısından pek çok fayda sağlıyor

Özellikle Ramazan döneminde orucun pek çok fayda sağladığını belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. A. Murat Koca, “Midenin sindirim sisteminde bir şikayet varsa eğer bunlar için belli önlemler almak gerekiyor. Orucun; beyin sağlığından kalp sağlığına, sindirim sisteminden  ruhsal sağlığa kadar pek çok artısı olduğunu söyleyebiliriz. Oruç; kalp sağlığını, sindirim sistemini, böbreği, safra kesesini ve pankreası etkiliyor” dedi.

Dikkat edilmediğinde bazı rahatsızlıklar tetiklenebiliyor

İnce bağırsakta ve sindirim sisteminde iltihaplı hastalık, ülseratif kolit veya crohn gibi bir hastalık varsa Ramazan ayında tetiklenme yaşanabileceğine dikkat çeken Op. Dr. A. Murat Koca, “Sindirim sisteminin bir bölümü olan pankreasta kronik pankreatitler tetiklenebilir. Ramazan ayında eğer dikkat edilmediyse şikayetler ortaya çıkabilir. Safra kesesindeki taşlar da belirli şikayetlerin oluşmasını artırabilir. Bu dönemde dikkat etmiyorsak bu şikayetler daha fazla olur. Oruç döneminde uzun süre aç kaldığı için midedeki asit miktarı da artıyor. Mide doğasında bir hassasiyet varsa bu duvar daha fazla etkileniyor, şikayetler ortaya çıkıyor” diye konuştu. 

Aktif ülser ve reflü için önlem alınmalı

Aktif ülser rahatsızlığı var ise daha kötü bir duruma gelebildiğini vurgulayan Op. Dr. A. Murat Koca, “Bundan dolayı önlemimizi almak şart. Önlem alındığı takdirde herhangi bir sorun oluşmuyor. Ayrıca bu şikayeti 3- 5 günlük bir şikayet olarak değerlendirmemek lazım. Reflü kronik bir hastalıktır. Eğer reflüyü tetikleyen durumlarla karşılaşıyorsak o zaman hastalık daha çok tetiklenerek şikayetler daha çok ortaya çıkar. Aktif hastalıklar varsa beden oruca hazır değil demektir. Gerekli tedaviler sağlandıktan sonra oruç tutulmasında bir sakınca bulunmuyor” ifadelerini kullandı. 

Yemekler yavaş ve hazmederek tüketilmeli

Op. Dr. Ahmet Murat Koca, mide şikayetlerinin artmaması için bazı yanlış yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Ne gibi yanlışlıklar yapıyoruz? diye baktığımızda ilk olarak çok hızlı yemek yemenin yanlış bir davranış olduğunu söyleyebiliriz. Yemekler yavaş yenmeli. Miktar olarak mideyi hazırlayarak yemeğe başlamak gerekiyor. Ayrıca asitli besinler tüketmemek, eğer bir reflü şikayeti varsa kahve, çay, asitli içeceklerden, baharatlı gıdalardan mutlaka uzak durmak şart. Eğer uzak durulmazsa mide şikayetleri artar, reflü ortaya çıkar. Bu durum da acı yaşanmasına yol açar. Bunun yanında dengeli bir şekilde yemek ve hareket etmeyi de unutmamak gerekiyor. Özetle alınacak önlemler arasında az ve yavaş yemeyi, gıdaları hazmederek tüketmeyi ve dengeli beslenmeyi sayabiliriz. Kızartmalardan kesinlikle kaçınılmalı. Reflü varsa ve kontrol altındaysa tedaviyle birlikte gereken ilaçlar mutlaka alınmalı. Bu önlemler alındığında her zaman rahat bir şekilde oruç tutmak mümkün oluyor.”

Sigara kullanımı reflü şikayetlerini tetikliyor

Sigaradan mutlaka uzak durulmasını tavsiye eden Op. Dr. Ahmet Murat Koca, “Eğer reflü şikayeti varsa sigara tüketildiği takdirde fazla miktarda şikayetlerin artmasına yol açılabilir. Kalp ile ilgili bazı rahatsızlıklar varsa mutlaka öncesinde tetkik yaptırılmalı. Kalp yetmezliği rahatsızlığı yoksa kardiyolog da ‘tutabilir’ derse oruç tutulmasına bir sakınca görünmüyor. Eğer kalpte bir stent varsa ve üzerinden 1 yıl geçmişse alınan ilaçlarla dengeli bir dönem söz konusuysa da bir sorun yaşanmıyor. Burada önemli olan nokta mideyi tahriş eden gıdalardan uzak durulmasıdır. Asitli gıdalardan, kızartmalardan ağır yiyeceklerden aşırı karbonhidratlardan, çok şekerli gıdalardan uzak durmak ve mutlaka dengeli beslenmek gerekiyor” dedi.

Safra kesesi alındıktan sonra 15-20 gün beklenmeli

Özellikle izah edilemeyen, çok şiddetli, bıçak saplanmasına benzeyen ve normal zamanda hiç yaşanmayan bir ağrı oluştuysa birtakım soru işaretlerinin de ortaya çıktığını belirten Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Murat Koca, “Böyle bir durumda mutlaka bir hastaneye veya bir hekime gitmek, belirli tetkikler yaptırmak gerekiyor. Safra kesesi alındıktan hemen birkaç gün sonra oruç tutmak için vücut adaptasyon süresi beklenmeli. 3 gün gibi kısa bir zaman, beden adaptasyonu için çok erken. Vücudun adapte olması için 15-20 günlük bir döneme ihtiyaç duyuluyor” diye konuştu. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

DEÜ’nün Geleneksel Tıp Merkezi Getat’tan ‘Merdiven Altı’ Uyarısı

Yetkili hekimlerce geleneksel tıbbi tanı ve tedavi yöntemleri sunan Dokuz Eylül Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi (GETAT), bir yandan alana yönelik kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarını da sürdürüyor. İzmir genelinde yaklaşık 20 bin kişiye ulaşarak geleneksel tıbbı anlatacak olan GETAT, bilgilendirme seminerlerinin ilkini DEÜ Hemşirelik Fakültesi’nde gerçekleştirdi. ‘Merdiven altı’ diye tabir edilen geleneksel tıp yapılanmalarına karşı uyarılarda bulunan GETAT Müdürü Prof. Dr. Figen Coşkun, “GETAT olarak bu tür yapılanmaların önüne geçmek, halkımıza bu hizmeti modern tıp ile bir arada güvenilir şekilde sunmak için üç yıldır farklı disiplinlerde çalışmalar yürütüyoruz” dedi.

Geleneksel tedavi yöntemlerini bilimle buluşturarak halk sağlığına önemli katkılar sunan Dokuz Eylül Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi (GETAT), bir yandan alana yönelik farkındalık seminerleri ile kamuoyunu bilgilendirmeyi sürdürüyor. Bu kapsamda, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ)’nün Hemşirelik Fakültesi’ndeki bilgilendirme seminerlerinin ilkinde, geleneksel tıbba yönelik doğru bilinen yanlışları ve ilgili tedavi yöntemlerinin yetkili sağlık merkezlerinde sertifikalı hekimlerden alınmasının öneminden bahseden GETAT Müdürü Prof. Dr. Figen Coşkun, ‘merdiven altı’ diye tabir edilen geleneksel tıp yapılanmalarına karşı uyarılarda bulundu.

SERTİFİKALI HEKİM VURGUSU

DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar’ın girişimleriyle yaklaşık üç yıl önce kurulan ve önemli araştırma uygulamalarına öncülük ettiği çalışmalarla hızla gelişen GETAT’ın yeni ve alternatif bir tedavi merkezi olarak vatandaşlardan yoğun ilgi gördüğünü belirten GETAT Müdürü Prof. Dr. Figen Coşkun, “Günümüzde geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemleri, merdiven altı diye tabir edilen sağlıksız ve riskli koşullarda uygulanabiliyor. Bu tür faaliyetlerin insan sağlığına yarardan çok zarar getirebileceği bilinmelidir. GETAT olarak bunların önüne geçmek, halkımıza bu hizmeti modern tıp ile bir araya getirerek güvenilir şekilde sunmak için yaklaşık üç yıldır farklı disiplinlerde çalışmalar yürütüyoruz. Bünyemizde görev alan sertifikalı hekimlerimize alanlarında yetkinlik kazandırmak da sorumluluklarımız arasında bulunuyor. Bu kapsamda da hekimlerimiz güncel olarak çeşitli eğitimlerden geçiyor” dedi.

20 BİN KİŞİYE ULAŞILACAK

Sertifikalı hekim yetiştiren GETAT, daha önce de Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (DESEM) ile birlikte farklı sertifika programları düzenleyerek, hekimlerin bu alana yönelik uygulamaları etkin bir biçimde yerine getirmelerini sağlayacak eğitimler vermişti. Merkez kapsamındaki çalışmaların birey ve toplum sağlığına faydalı sonuçlar sağlayacak şekilde yürütüldüğünü vurgulayan Figen, “Kuruluşundan kısa süre sonra modern tıp uygulamalarını destekleyici çalışmaları ile bu alanda bir rehber görevi üstlenen GETAT’ın farklı kesimlere ve DEÜ mensuplarına yönelik bilgilendirme seminerleri, ilerleyen süreçte devam edecek. Bu kapsamda üç ay sürecek seminerlerimiz, öncelikle DEÜ kampüslerinde gerçekleşecek. Ardından İzmir Müftülüğü, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü gibi kurumların personeli de dahil olmak üzere kent genelinde yaklaşık 20 bin kişiye ulaşmayı, bu tedavi biçiminin ve sonuçlarının doğru kaynaklardan doğru bir biçimde aktarılmasını sağlamayı hedefliyoruz” bilgisini paylaştı.

GETAT bünyesinde uygulanan tedavi yöntemleri arasında, kupa-hacamat, larva, sülük, apiterapi, osteopati, ozon, proloterapi, mezoterapi, hipnoz, fitoterapi ve akapunktur gibi tedavi çeşitleri bulunuyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Selim Badur Aşı Haftası’nda Yaşam Boyu Bağışıklamanın Önemini Vurguladı

Dünya Aşı Haftası özelinde açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Selim Badur, aşıların toplum sağlığına faydalarından bahsetti. Badur, aşıların sadece çocuklar için değil, sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi hedeflendiğinde her yaş grubu için gerektiğini vurguladı. 

Virolog ve İmmünolog Prof. Dr. Selim Badur, düzenli aşı takibi ve aşılama konusunda toplum bilincini artırma amacıyla dünya genelinde her yıl Nisan ayının son haftası kutlanan Dünya Aşı Haftası’nda önemli açıklamalarda bulundu. Yaşam boyu bağışıklamanın ancak her yaşta aşılanarak mümkün olduğunu belirten Badur, toplum bağışıklığı kazanımında ilk adımın bireylerin aşı bilincinin artırılması olduğundan bahsetti.  

“Toplumsal bağışıklığın sağlanması aşılarla mümkün”

Bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınmasının aşılarla mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur: “Bireylerin sağlık hakkının temel bir bileşeni olan aşılama, koruyucu hekimliğin üstlendiği en önemli görevlerinden biridir. Bağışıklamada esas alınan düşünce toplumda, özellikle çocuklarda, aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek ve bu hastalıkların sebep olduğu sekel ve ölüm oranlarını en aza indirmektir. Toplum bağışıklığına odaklanarak hazırlanan rutin aşılama programları ile dünya genelinde aşı ile önlenebilir hastalıklar büyük ölçüde azaltılmıştır. Aşılarla elde edilen bu durumun hayat boyu korunması yaşamın her döneminde gerekli aşıların uygulanması ile mümkündür.”

“Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveyn farkındalığı büyük rol oynuyor”

Çocukluk çağı aşılamaları konusunda ebeveyn farkındalığına dikkat çeken Selim Badur: “Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveynin rolü oldukça önemlidir. Ebeveynlerin eşzamanlı uygulanan aşılar konusunda endişeye kapıldığını gözlemliyoruz. Ancak bu görüşün aksine, aşıların eşzamanlı ya da belirli aralıklarla uygulanmasının sakıncalı olduğunun bilimsel bir kanıtı yoktur. Çocuklar bilindiği üzere keşfetme evresinde oldukça meraklı oluyor. Bu merak, onların bir yetişkine kıyasla daha fazla insanla, objeyle ya da zeminle temasını doğuruyor ve dolayısıyla mikroplarla daha sık karşılaşıyorlar. Çocukların birçok mikropla hayatlarında ilk defa karşılaştıklarını da düşündüğümüzde aşıların önemi daha da artıyor.”

“Aşılar güvenilir biyolojik ürünlerdir”

Aşıların kullanıma sunulmadan önce oluşturdukları bağışıklık yanıtının, etkinliklerinin ve güvenliliğinin bilimsel çalışmalarla araştırıldığını belirten Selim Badur: “Aşılar dünya genelinde toplum bağışıklığını doğrudan etkilemektedir. Bireylere uygulanan aşılara ait veriler, Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa İlaç Ajansı, Avrupa Ruhsat Otoritesi, Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Otoritesi, Amerika Ruhsat Otoritesi gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce incelenir. 

Türkiye’de ise aşılar İyi Üretim Prosedürleri kurallarına uygun olarak üretilir ve ulusal sağlık otoritesine bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ruhsatlandırılır. Bu nedenle aşılara güven konusunda çeşitli spekülasyonlara mahal vermemeli, aşılamanın önemini hem kendimiz hem de toplum için benimseyerek düzenli aşı olmayı ihmal etmemeliyiz.” şeklinde konuştu.

Açıklamalarına aşıların salgın hastalıkların önlenmesine olan katkısından bahsederek devam eden Prof. Dr. Selim Badur, “Geçmişten günümüze aşıların çok kez bulaşıcı hastalıklar kaynaklı salgınların durdurulmasına ve toplum bağışıklığının kazanımına katkıda bulunduğuna şahit olduk. Aşılar iyi bir planlama ile salgın hastalıklar yaşanmadan felaketlerin önüne geçilmesini mümkün kılar. Hem çocuklar hem de yetişkinler olarak yaşam boyu bağışıklama kapsamında uygulanacak aşıların düzenli takibi ile ölüme yol açabilecek pek çok hastalıktan korunabiliriz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Umut Barbaros: Kanserde Umut Işığı, Sıcak Kemoterapi

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 yılı verilerine göre yılda küresel bazda 18 milyonun üzerinde yeni kanser vakası saptanırken, hastalığa bağlı ölüm oranı ise 10 milyonun üzerinde gerçekleşiyor. Dünya genelinde her 5 erkekten birinde ve her altı kadından birinde hayatları boyunca kanser gelişmesi beklenirken her sekiz erkekten birinin, ve her 11 kadından birinin ise kanser nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Kanserde erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önemine değinen İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, kanserde en etkili yöntem olan sıcak kemoterapi hakkında detaylı bilgiler verdi.

Çağın vebası haline gelen kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yerini alıyor. Manevi olarak büyük kayıplara yol açan kanser, aynı zamanda yüksek tedavi maliyetleri ile ülkelerin ekonomisine ve iş gücünde önemli zararlara neden oluyor.Teknoloji ve tıbbın ilerlemesiyle kanserle mücadelede daha etkili sonuçlar almayı mümkün hale getiren sıcak kemoterapi, birçok hasta için umut ışığı oluyor.

Sıcak kemoterapi için önemli bilgiler aktaran İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, “ Kanser denilince aklımıza hep bilindik yöntemler geliyor. Ancak karın içine yayılmış kanser, farklı bir olgu. Karın içine yayılmış kanserler bundan 30 yıl önce tedavisi mümkün olmayan hastalıklar olarak biliniyordu. Yaklaşık 20 yıldır karın içine yayılmış cerrahi tedavilerle beraber, sıcak kemoterapiden bahsediyoruz. Burada temel felsefe karın içindeki organlardan; kalın bağırsak, karın zarı, bağırsak, yumurtalık, mide, pankreas gibi organlardan tümörün organ dışına çıkarılması işleminden bahsediliyor. Esas amacımız tümörün hepsini cerrahi bir işlemle temizlemek. Karın içine 42 derece ısıyla beraber sıcak kemoterapiyi sanki bir sıcak diyaliz yapıyormuş gibi verebilmek. Temel felsefe ana damar yollarıyla kemoterapinin ulaşamadığı damar odaklarına veya gözle görülemeyen hücrelere direkt temasla bu kemoterapiyi ulaştırmak” açıklamasında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yetişkinlerde Aşı Takvimi Hayat Kurtarıyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre aşılama ile her yıl 3 milyon kişinin hayatı kurtuluyor. Toplumdaki aşılama oranının artması hem hastalığın daha hafif geçmesini hem de hızlıca bulaşmasının önüne geçiyor. Koronavirüs sürecinde aşılama nedeniyle yaklaşık 10 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesinin önlendiği tahmin ediliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Funda Timurkaynak, 24-30 Nisan Aşı Haftası’nda yetişkin aşılama takvimi ile ilgili bilgi verdi. 

Aşılar modern dünyanın en önemli icatlarının başında gelmektedir. Yılda 3 milyondan fazla kişinin hayatının kurtulmasını sağlayan aşılar, geçtiğimiz yıllarda belli hastalıklarda başarılar elde edilmesine neden oldu. Çiçek veya kızamık hastalığının dünya üzerinden kalkmış olmasının tek nedeni aşılardır. 

Kanseri önleyen aşı Hepatit B

Aşılar bir yandan hastalıklardan korurken, bir yandan da kanser gibi hastalıklara bağlı gelişen olumsuz etkileri önlemektedir. Özellikle Hepatit B aşısı, kanser önleyen aşı olarak bilinmektedir. Doğumdan sonra ilk 24 saat içinde ilk dozu yapılan Hepatit B aşısı, karaciğer kanserini engelleyen bir aşı olarak bilinmektedir. Ülkemizde 10 yıldır yeni doğan bebeklere Hepatit B aşılaması yapılmaktadır. 

Ek hastalıkları olanlar aşılama takvimine önem vermeli

Sağlıklı yetişkinlerin aşılama takvimini düzenlemesi önemlidir. Bununla birlikte hastalığı bulunan yetişkinlerin özellikle aşılama takvimine dikkat etmesi gerekmektedir. Diyabet hastaları, kronik bronşiti olan hastalar, astımı olan hastalar, kalp hastaları yani bypass geçirmiş ya da koroner arter hastalığı olanlar, kanser hastaları, kemik iliği nakli olan hastalar veya organ nakli hastalarının kendi durumlarına özel aşılar olması gerekmektedir. Bu ek hastalıkları bulunanlar hastalıklara ya da hastalıkların etkilerine açık hale gelebilmektedir. Sağlıklı bireylerin kolayca atlatabileceği hastalıkları aşı olunmadığı takdirde ölüme kadar giden olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. 

Hastaneye yatışlar aşılarla önlenebilir 

Hastalıklar nedeniyle immün yani bağışıklık sistemi baskılanmış olan hastaların her yıl mutlaka grip aşısı olması gerekmektedir. Grip aşısı olanların hastaneye yatışlarının %70 oranında azaldığı belirlenmiştir. Bağışıklık sistemi baskılanan hastaların grip olmasıyla birlikte kalp yetmezliği olanlarda durum kötüleşebilir, bronşit tablosu ağırlaşabilir veya astım atağıyla birlikte solunum sıkıntıları gelişebilir. Hem hastalıkların ağırlaşmaması hem de hastaneye yatışların önlenmesi, hastaların ölüm oranını da azaltmaktadır. Ekim ayının sonunda yeni çıkan grip aşıları yani yıla göre antijeni değişen aşının yaptırılması gerekmektedir. Toplumdaki grip salgınının da önüne geçilebilmektedir. 

İmmün sistemi baskılanan, şeker yani diyabet hastalığı olanlar, risk grubundaki hastalar veya ameliyatla dalağı alınmış ya da çalışmayan kişilerin pnömokok yani zatürre aşısı olması önerilmektedir. Dalak mikropları süzen ilk noktadır. Bu nedenle dalağı olmayan veya çalışmayan hastalarda mikroplar filtreden geçirilmeden direkt kana geçmektedir. Pnömokok yani zatürre aşısı özellikle bu hastalara önerilmektedir. 

Tetanos aşısı da her 10 yılda bir tüm sağlıklı bireylerin aşılanması gereken bir diğer aşıdır. Yıllar geçtikçe tetanos aşı etkinliğini yitirmektedir. Köpek ısırığı, toz ve toprak ile kontamine olmuş yaralanmalar gibi durumlar söz konusu olduğunda vücutta tetanos gelişebilmektedir. Bu hastalık ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle her yetişkinin grip aşısı olduğu gibi tetanos aşısı olması gerekmektedir. 

Çocukluk yaş gruplarında yapılan meningokok aşısı, menenjit yani beyin zarı iltihabının ölümcül sonuçlarını ortadan kaldırmaktadır. Eğer çocukluk çağında meningokok aşısı yapılmadıysa, Hac ibadetini gerçekleştirmeye giderken, yurtlarda kalınacağı zaman veya kışlada vakit geçirileceği zamanlarda meningogok aşısının olunması gerekmektedir. Meningokok bakterisi solunum yolundan taşınmaktadır. Kişiler hasta görünmese de solunum yolunda taşıdıkları bu bakteri nedeniyle yurt veya kışla gibi kalabalık ortamlarda kolaylıkla salgınlara neden olabilmektedir. Hastalık iyi tedavi edilmezse menenjit yani beyin zarı iltihabı ile ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. 

65 yaş üzeri için zona aşısı önemli

Suçiçeği virüsünün dozu artırılarak hazırlanan zona aşısı, 65 yaş üzerindeki yetişkinlere önerilmektedir. Herhangi bir sağlık problemi bulunmasa da zona hastalığı ileri yaşlarda sorunlara yol açabilmektedir. Çocukluk çağında suçiçeği geçirilmiş olunsa bile, zona virüsü hücrelerin sinir uçlarında yer etmektedir. Aktive olduğu zaman çok ağrılı ve özellikle yaşlı hastalarda ağrının kontrol altına alınmasının güçleştiği zona hastalığı ortaya çıkabilmektedir. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı