Etiket: Teknoloji

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın aktifleri 100 milyar TL’yi aştı

Yılın ilk çeyreğinde aktiflerini bir önceki yıla göre yüzde 12 oranında artırarak 102,5 milyar TL seviyesine taşıyan Banka, Türkiye’nin geleceği için önem arz eden projelere sağladığı finansman desteği ile birlikte kredi hacmini geçen yıla oranla yüzde 10 artırarak 66,7 milyar TL’ye yükseltti.

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, 2023 yılına ait ilk çeyrek finansal sonuçlarını Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) açıkladı. Banka, 2023 yılında ilk çeyreğinde aktiflerini bir önceki yıla göre yüzde 12 artışla 102,5 milyar TL seviyesine taşırken, net kârını yüzde 87’lik artışla yaklaşık 662,8 milyon TL’ye yükseltti. Kredi tutarı bir önceki yıla göre yüzde 10’luk artışla 66,7 milyar TL seviyesine ulaştı. 2023 yılı Mart ayı sonunda ortalama özkaynak kârlılığı yüzde 33 civarında gerçekleşti. Brüt takipteki kredilerin toplam kredilere oranı ise yüzde 1,35 düzeyinde seyrederek Bankacılık sektör ortalamasının altında yer aldı. Bankanın sermaye yeterlilik oranı ise yüzde 15,96 olarak gerçekleşti.

“İklim değişikliğiyle mücadele için, 110 milyon avroluk kaynağı yatırımcılarımızla buluşturacağız”

Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir dönüşümüne hizmet etmek amacıyla uluslararası kuruluşlardan elde edilen kaynakları yeni yatırımlarla buluşturduklarını belirten Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, “Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası olarak, ülkemizin de imzacısı olduğu Paris İklim Anlaşması ilkelerine uyum ve 2053 net sıfır karbon hedefi için sorumluluk alıyoruz. Bu kapsamda yenilenebilir enerji alanında yaklaşık 4.233 MW kurulu güce sahip 236 enerji projesine gerekli finansman desteği sağladık. Portföyümüzün yaklaşık yüzde 80’i sürdürülebilirlik temalı kredilerden oluşuyor. 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacının 15’ine doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlıyoruz. Alman Kalkınma Bankası (KfW) ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında imzalanan 100 milyon avroluk İklim Finansman Kredisini ve ek olarak Alman Hükümeti tarafından karşılanan 10 milyon avroluk hibeyi, Banka olarak yatırımcılarla buluşturuyoruz. Bu anlaşmayla birlikte ülkemizdeki sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ve sürdürülebilir kalkınmaya destek sağlayacağımız için mutluyuz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizin sürdürülebilir kalkınması için çalışmaya devam edeceğiz. Ayrıca, ülkemizde yaşanan üzücü deprem felaketi sebebiyle AFAD’a 100 milyon TL tutarında bağış sağladık. Önümüzdeki süreçte de bölgede bulunan vatandaşlarımıza desteğimizi sürdüreceğiz.” dedi. 

“Girişim sermayesi ekosisteminin gelişiminde aktif rol alıyoruz”

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın kurucusu olduğu Türkiye Kalkınma Fonu ile doğrudan yatırımlara kararlılıkla devam ettiklerini belirten Öztop, “Türkiye Kalkınma Fonu çatısı altında yönetilen ve özellikle savunma sanayi girişimlerini ana odağına alan Yenilikçi ve İleri Teknolojiler Fonumuzdan Beam Teknoloji şirketine yatırım yaptık. Bu yatırım ile siber güvenlik alanında faaliyet gösteren şirkete, test ve değerlendirme laboratuvar kapasitesinin artırılması ve ihracat odağının korunarak sürdürülebilir büyümenin temini için finansman sağlıyoruz. Buna ek olarak, Teknoloji ve İnovasyon Fonumuz aracılığıyla dijital pazarlama alanında faaliyet gösteren Wask şirketine ve Sermaye Fonumuz aracılığıyla bütünsel kaynak yönetimi alanında çalışmalarını gerçekleştiren Fazla şirketine yaptığımız yatırımlarla Türkiye girişim sermayesi ekosisteminin gelişiminde aktif rol alıyoruz.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü Açıldı

Türkiye, sağlıkta stratejik bir atılım yaptı. Bu alanda Ar-Ge çalışmalarının yürütüleceği ve inovatif girişimlere ev sahipliği yapacak yeni bir altyapı hizmete girdi. TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, Ar-Ge ve yenilikçilik alanında en stratejik entegre yapılardan biri olacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, kampüs bileşenlerinden olan biyoteknoloji merkezinde aşı ve ilaçları hücreden başlayarak üretilebileceğini söyledi. Yine yerleşkede bulunan Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi’nden bahseden Bakan Varank, “Milli güvenlik ihtiyaçlarımızın önemli bir kısmını kendimiz karşılayacağız” dedi.

MODERN, ENTEGRE TESİS

Sağlık sektöründe hem modern hem entegre bir tesis olma özelliği taşıyan Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi’nde  resmi törenle açıldı. Törene Bakan Varank’ın yanı sıra Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Çetin Ali Dönmez, Mehmet Fatih Kacır, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hacı Ali Mantar, eski Kocaeli Üniversitesi Rektörü ve AK Parti Kocaeli Milletvekili Adayı Prof. Dr. Sadettin Hülagü katıldı.

Açılış töreninde bir konuşma yapan Bakan Varank şunları söyledi:

HIFZISIHHADA ÜRETİM 1998’DE DURDURULDU: Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde 1998 yılına kadar 18 farklı aşı üretiliyordu. Aşı üretimi 1998 yılında durduruldu ve o tarihten itibaren aşı üretimiyle ilgili faaliyet olmadı. 1998 yılında son aşısını üretmiş bir kurumun sorumluluğunu bize yüklemeye çalışanların aksine biz sağlık sektörünün savunma sanayi gibi stratejik öneme sahip olduğunun gayet farkındayız.

41 AR-GE MERKEZİ: TÜBİTAK’ın burs ve destek programlarıyla 2002’den günümüze aşı ve ilaç alanında 5 binden fazla projeye 10,5 milyar lira kaynak aktardık. İlaç alanında faaliyet gösteren Ar-Ge Merkezi sayısını 41’e çıkardık. Teknopark ve Ar-Ge merkezlerindeki aşı ve ilaç sektörüne yönelik çalışmalar yürüten firmalara bugüne kadar 5,5 milyar liranın üzerinde destek sağladık.

HÜCREDEN BAŞLAYARAK: TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, 3500 metrekare kapalı alan sahip. Medikal Biyoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi ile Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezlerinden oluşuyor. Tüm Türkiye’ye hatta bölgemize hizmet edecek bu önemli yatırımla farklı aşı ve genetik ürünleri, biyoteknolojik ilaç ve aşı adaylarını, hücreden başlayarak üretilebileceğiz.

İNOVATİF PROJELER: Kanser tedavisinde önemli bir yere sahip hücre tedavi sistemlerini, DNA zincirlerini kesmeye ve yeniden birleştirmeye olanak sağlayan embriyo çalışmalarını hayata geçirebileceğiz. Moleküler biyoloji, kimya ve malzeme biliminin kesiştiği inovatif projeler yürütebileceğiz.

MİLLİ GÜVENLİK İHTİYAÇLARI: Açılışını yaptığımız Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi’nde de Türkiye’nin milli güvenlik ihtiyaçlarının önemli bir kısmını kendimiz karşılayacağız. Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) tehditlere karşı savunma ürünlerinin, uluslararası standartlarda test ve sertifikasyonlarının bu merkezde biz yapacağız.

ÖNCÜL BİR MERKEZ OLACAK: En büyük sermayemiz insan kaynağımız. Aşı ve ilaç sektöründe çalışacak yeni araştırmacılarımızı da burada yetiştirmiş olacağız. Kampüsümüzün aşı ve ilaç geliştirme, KBRN araştırmaları gibi kritik konularda dünyada öncül bir merkez olacağından hiç şüphemiz yok.

ÜRETİM AŞAMASINDAKİ ALTYAPIYI SUNACAK

TÜBİTAK Başkanı Mandal, Türkiye için kritik iki merkezin açılışını gerçekleştirdiklerini belirterek üniversitelerde geliştirilen temel araştırma düzeyindeki çalışmaların üretim aşamasında ihtiyaç duyduğu gerekli donanım ve altyapıyı bu kampüste ulaşılabileceğini söyledi.

3 MERKEZDEN OLUŞUYOR

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) bünyesinde hayata geçen Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, aşı ve ilaç alanında çalışacak Medikal Biyoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi (MEDİBİYO) ile Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi ‘nden(BKTM) oluşuyor.

MEDİBİYO’DA İLAÇ VE AŞI

Tasarım aşamasından üretim süreçlerine kadar aşı ve ilaç geliştirilmesine olanak sağlayan Medikal Biyoteknoloji Mükemmelliyet Merkezi’nde (MEDİBİYO) aşı ve ilaç adaylarının klinik öncesi çalışmaları tamamlanacak. Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak finansmanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlı’ğının yürüttüğü Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında inşa edilen merkezde, yeni tanı ve tedavi sistemlerin geliştirilmesine yönelik vizyoner projeler üretilecek. Türkiye’de ilaç sektörünün ihtiyaç olan insan gücünü yetiştirecek kapasiteye sahip MEDİBİYO’da özellikle kanser tedavisine yönelik ilaçlar üzerine çalışmalar yürütülecek.

BKTM’DE SAVUNMAYA DÖNÜK ÜRÜNLER

Türkiye’nin milli savunma ihtiyaçlarına yönelik yerli ve milli ürünler üretecek olan BKTM’de, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) tehditlere karşı savunma ürünleri geliştirilecek. Merkezde, uluslararası standartlarda test ve sertifikasyonlarını yapacak. Bu merkez sayesinde KBRN ürünleri alanında cari açık azalacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Deprem ile teknoloji ve imece birleşti…

Türkiye’deki bina envanterinin teknoloji yardımıyla çıkarılması gerekiyor…

Yapay zeka sistemleri ile afet koordinasyonunun sağlanıp binaların depreme dayanıklı olup olmadığı denetlenerek risk önceliklendirilmesi yapılmasının kriz öncesi önem taşıdığını belirten uzmanlar, teknoloji yardımıyla ülkemizdeki bina envanterinin çıkartılması gerektiğini ifade ediyor. Türk gelenek ve göreneklerinde imece kültürünün olduğuna değinen Arş. Gör. Gamze Nilsu Çolak, Şubat ayında gerçekleşen deprem felaketinde kullanıldığı gibi teknolojik alt yapıyla desteklenen imece kültürü yardımlaşma sayesinde sadece afet zamanlarında değil, ihtiyacı olan her vatandaşa daima destek olmanın ve destek talep etmenin mümkün hale geldiğini vurguluyor.

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği (İngilizce) Araştırma Görevlisi Gamze Nilsu Çolak, kriz durumlarında ihtiyaç sahiplerine sağlanan desteğin önemini vurguladı ve teknoloji tabanlı platformların toplumsal yardımlaşmadaki rolüne değindi.

Ülkedeki bina envanteri çıkarılmalı

Yapay zeka sistemleri ile afet koordinasyonunun sağlanıp coğrafik bilgi sistemlerinden de yararlanmak suretiyle binaların depreme dayanıklı olup olmadığı denetlenerek risk önceliklendirilmesi yapılmasının krizden önce önlemek için yapılabileceklerden biri olduğunu belirten Arş. Gör. Gamze Nilsu Çolak, “Bundan önce teknoloji yardımıyla ülkemizdeki bina envanterinin de çıkartılması gerekiyor. Bunlar günümüz teknolojisiyle yapılabileceklerden bazılarıdır. Hız kazanan bir ivmeyle hareket eden teknolojik gelişmeler, her alanda yapılabileceklerin sınırsız olduğunu günbegün ortaya koyuyor.” dedi.

Türk geleneklerinde imece kültürü var

Tüm ülkeyi hatta dünyayı etkileyen afetler ve krizler söz konusu olduğunda sadece devletten ve yetkililerden çözüm beklemek yerine, herkesin elini taşın altına koyması ve sorumluluk alması durumunda yaraların çok daha çabuk sarılabileceğini ifade eden Çolak, “İmece kültürü Türk gelenek ve göreneklerinde zaten yer alıyor. Bu kültür teknoloji ile birleştiğinde milyonlara ulaşabiliyor. Burada esas nokta insana ‘yapabilir’ ve ‘işe yarayabilir’ hissettirmektir. Depremzedeler için geliştirilmiş ‘Evim Yuvan Olsun’ gibi dijital kampanyalar, insanlara oturduğu yerden dahi yardım etme imkanı sağlıyor. Keza bu kampanyada sadece evi olanlar değil evi olmayan ama nakdi destek yapabilecek olanlar da yardım edebiliyor.  Birkaç dairesi olan bir insan yardım edebildiği gibi, kumbarasında para biriktirmiş küçük bir çocuk da inisiyatif alabiliyor.” diye konuştu.

Teknoloji tabanlı yardım platformları ile insanlara destek olmak mümkün

Şubat ayında yaşanan büyük felakette belki de yardım etmeyi yeni öğrenen ve ilk defa yapan insanlar olduğunu kaydeden Çolak, “Fakat bir anlık tansiyonla sadece bir kerelik yardım etmekten öte bu yardımın sürdürülebilir kılınması gerekiyor. Şayet bu kültür oturursa teknolojik alt yapıyla desteklenen bu imece kültürü yardımlaşma sayesinde sadece afet zamanlarında değil, ihtiyacı olan her vatandaşa daima destek olmak mümkün hale gelir. Örneğin teknolojiyi de kullanan yardım kuruluşları sayesinde insanlar çevrim içi olarak doğrulanmış gerçek ihtiyaçları listeleyerek, elinde olana ihtiyacı olan insanları görüntüleyip destek olabiliyor. Çok uzağa gitmeden evin arka sokağında bile ihtiyaç sahibi biri olabilir ve büyük meblağlar ödenmeden, büyük çabalar göstermeden dayanışma sağlanabilir.” dedi.

Mevcut kampanyalarda yardım talep edilebiliyor

‘Afet Haritası’ isimli platformda depremden etkilenen bölgelerin tahmini nüfus dağılımlarının yapıldığını ifade eden Arş. Gör. Gamze Nilsu Çolak, sözlerine şöyle devam etti:

“Deprem haritası çıkarılarak, bu alanlardaki mobil eczaneler, hasarlı binalar ve çadır kent gibi toplanma alanları işaretlendi. Herkesin müdahale edebildiği online mecralarda çok fazla bilgi kirliliğinin de olduğu göz önünde bulundurulursa, ‘Afet Haritası’ gibi doğrulanmış kuruluşların önemi büyüktür. Doğru bilginin paylaşıldığı bu platformda, kısıtlama olmaksızın bağış yapmak mümkün. Ayrıca yaşanılan afetten uzun zaman önce ‘Evim Yuvan Olsun’ kampanyası gibi büyükşehir belediyelerimizle ortak çalışarak ‘Bir Kira Bir Yuva’ dayanışma kampanyası oluşturuldu. Bu kampanya sayesinde sadece yardım etmek değil yardım istemek de mümkün. Uygulamanın ‘destek vermek istiyorum’ ve ‘ev/kira desteğine ihtiyacım var’ olarak iki seçeneği bulunuyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antioksidan besinlerle hastalıklardan korunun

Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için günlük beslenmede antioksidan kapasitesi yüksek besinlere yer vermesi çok önemli.

Normal şartlarda canlı metabolizması sağlıklı iken antioksidanlarla serbest radikallerin denge halinde bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Antioksidanlar, normal hücre metabolizmasının toksik yan ürünü olan serbest radikalleri etkisiz hale getirerek koruyucu etki gösterirler. Bu nedenle vücudun savunma sisteminin etkisini artırarak hastalık riskini de azaltırlar. Vücudumuz kendi başına bir miktar antioksidan üretir, ancak bu yetersiz kalabilir, bu nedenle diyetle alımı da çok önemli” dedi.

Gelişen teknoloji, çevre kirliliği, radyasyon, tarım ilaçları, ağır metaller ve canlı hücrelerdeki oksijen metabolizması gibi birçok etken insan vücudunda serbest radikallerin oluşumuna neden oluyor. Serbest radikallerin de oksijenin reaktif formları olup, vücut hücrelerini tahrip edebildiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu da kalp damar hastalıkları, kanser, katarakt, diyabet, karaciğer tahribatı, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve diğer pek çok hastalığa sebep olabilir” açıklamasında bulundu.

Renkli meyve ve sebzeler antioksidan deposu

Antioksidan bakımından zengin besinlerin serbest radikallerin etkilerini azalttığının altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu nedenle kendinizi sağlıklı tutmak için daha çok antioksidan açısından zengin besinler tüketmek önemli. Bilinen en iyi antioksidan maddeler arasında; betakaroten ve diğer karotenoidler, C vitamini, lutein, reveratrol, E vitamini ve likopen sayılabilir. Antioksidanlar belirli meyve ve sebzelerde doğal olarak da bulunuyor. Özellikle renkli meyve ve sebzelerde daha fazla antioksidan bulunuyor. Domateslerde likopen veya havuçta beta-karoten farklı tiplerde antioksidanlardır. Hatta çikolata bile listeye bir antioksidan olan flavonoidleriyle girer” diye konuştu.

Serbest radikalleri ölçeme kapasitesi yani ORAC’ın besinlerdeki antioksidan kapasitesini ölçmeye yarayan bir yöntem olduğunu söyleyen Derya Eren, “Her insan günde 3000 ORAC birimi vitamin ve mineral almalı. Araştırmacılar ise 5000 ORAC biriminde daha fazla korumanın gerçekleştiğini bildiriyor. Amerika’da Boston Tuft Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarda, yüksek ORAC değeri olan sebze ve meyvelerin tüketimiyle vücut ve beyinde yaşlanma sürecinin yavaşladığı öne sürülmüş ve bu besinlerin ORAC tablosunu hazırlamışlardır” dedi.  Derya Eren, bu tabloya göre ise ORAC değerinde yüksek olan besinleri şöyle sıraladı:

Meyveler: 

Yaban mersini 9621 

Böğürtlen 5905

Nar 4479

Çilek 4302 

Meyve suyu: 1002

Kiraz 3747

İncir 3383

Portakal 2103

Avokado 1922

Şeftali 1922

Limon 1346

Mango 1300

Kivi 1210

Kayısı 1110

Muz 795

Kavun 253

Karpuz 142

Sebzeler:

Zencefil (taze) 14840

Enginar 6552

Sarımsak 5708

Kişniş (taze) 5141

Kara lahana 2496

Kuşkonmaz 2252

Roka 1904

Pancar 1776

Turp 1750

Ispanak 1531

Brokoli 1510

Maydonoz 1301

Patlıcan 932

Çiğ soğan 913

Karnabahar 870

Kereviz 552

Beyaz Lahana 529

Çikolatalar:

Kakao (kuru) 55653

Bitter çikolata 20816

Sütlü çikolata 7519

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Umut Barbaros: Kanserde Umut Işığı, Sıcak Kemoterapi

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 yılı verilerine göre yılda küresel bazda 18 milyonun üzerinde yeni kanser vakası saptanırken, hastalığa bağlı ölüm oranı ise 10 milyonun üzerinde gerçekleşiyor. Dünya genelinde her 5 erkekten birinde ve her altı kadından birinde hayatları boyunca kanser gelişmesi beklenirken her sekiz erkekten birinin, ve her 11 kadından birinin ise kanser nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Kanserde erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önemine değinen İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, kanserde en etkili yöntem olan sıcak kemoterapi hakkında detaylı bilgiler verdi.

Çağın vebası haline gelen kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yerini alıyor. Manevi olarak büyük kayıplara yol açan kanser, aynı zamanda yüksek tedavi maliyetleri ile ülkelerin ekonomisine ve iş gücünde önemli zararlara neden oluyor.Teknoloji ve tıbbın ilerlemesiyle kanserle mücadelede daha etkili sonuçlar almayı mümkün hale getiren sıcak kemoterapi, birçok hasta için umut ışığı oluyor.

Sıcak kemoterapi için önemli bilgiler aktaran İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, “ Kanser denilince aklımıza hep bilindik yöntemler geliyor. Ancak karın içine yayılmış kanser, farklı bir olgu. Karın içine yayılmış kanserler bundan 30 yıl önce tedavisi mümkün olmayan hastalıklar olarak biliniyordu. Yaklaşık 20 yıldır karın içine yayılmış cerrahi tedavilerle beraber, sıcak kemoterapiden bahsediyoruz. Burada temel felsefe karın içindeki organlardan; kalın bağırsak, karın zarı, bağırsak, yumurtalık, mide, pankreas gibi organlardan tümörün organ dışına çıkarılması işleminden bahsediliyor. Esas amacımız tümörün hepsini cerrahi bir işlemle temizlemek. Karın içine 42 derece ısıyla beraber sıcak kemoterapiyi sanki bir sıcak diyaliz yapıyormuş gibi verebilmek. Temel felsefe ana damar yollarıyla kemoterapinin ulaşamadığı damar odaklarına veya gözle görülemeyen hücrelere direkt temasla bu kemoterapiyi ulaştırmak” açıklamasında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yapay Zeka Nereye Gidiyor?

Yapay zeka artık şarkı yazıyor, web sitesi tasarlıyor, Salvador Dali tarzında resimler yapıyor, Kendrick Lamar gibi rap yapıyor. Ve yapay zekanın hızlı gelişimiyle ilgili manşetler yalnızca bunlarla sınırlı değil.

Yapay zeka yaratıcılık dünyasına aktif bir şekilde yeni giriş yapmaya başladı ve şimdiden sanat eserleri, müzik ve resim konusundaki yetenekleri hem hayranlık hem de korku uyandırıyor. Midjourney sinir ağının imajları parmak ısırtıyor ve yaratıcılık konusunda yeni olanaklara kapı açıyor. Yapay zeka şimdiden reklamcılık sektöründe de tüm potansiyeliyle kullanılıyor. Asıl soru da buradan geliyor: Bundan sonra tasarımcılar ve kreatörlere yer var mı?

Son zamanlarda çok sayıda farklı yapay sinir ağları ortaya çıktı. Bunlar ya son kullanıcıların tüm sorularına yanıt üretiyor, karmaşık matematik sorularını çözmeye yardımcı oluyor ya da yalnızca metinsel girdilerle bütünlüklü sanat ürünleri yaratıyor. İnsanlar bölünmüş durumda; bazıları alarma geçti yapay zekanın durdurulması için imza kampanyaları yapıyorlar, diğerleri ise kendileriyle aynı düşünen insanlarla birlikte yapay sinir ağlarını zaptetmek için kendi çıkarları doğrultusunda topluluklar kuruyor.

Gelişim henüz durmuş değil. Midjourney v5 ve Stable Diffusion v2 şimdiden öyle detaylı görüntüler oluşturabiliyor ki, bunları fotoğraflardan veya tasarımcıların işlerinden ayırt etmek neredeyse mümkün değil. Bunları oluşturmak için verilmesi gereken metinlerin uzunluğu kısalıyor, sinir ağlarının ne demek istediğimizi hemen anladığı bir yerdeyiz, Stable Diffusion ve Midjourney resimlerin üzerine daha okunaklı metinler koyma yeteneğine şimdiden sahip, el ve parmakları kusursuzca çizmeyi öğreniyorlar, kurgu karakterlerin ve ünlülerin yüzlerini de çizebiliyorlar.

Yapay zekayı şimdiden iş akışlarına dahil etmeye başlayan dijital reklam platformu Reliz’in Türkiye direktörü Ozan Tekin, “Biz herkese yer olmaya devam edeceği görüşündeyiz. Esnekliğimiz ve sürekli değişen dış koşullara adapte olma yeteneğimiz, hem kreatif departmanımızın hem de tüm firmamızın başarıya ulaşmasındaki en önemli faktörlerden biri olmaya devam edecek. Yapay zekanın tasarım ekibimiz tarafından akıllı ve ustaca kullanımının, verimliliğimizi arttıracağına ve iş akışlarımızı en iyi hâle getireceğine inanıyoruz” diyor.

Reliz’in kreatif departmanından Oleg Sheryakov, insanların yeni teknolojileri nasıl kullanacaklarını öğreneceğini ve yapay zekayla birlikte çalışma konusunda farkındalık edineceklerini düşünüyor:

“Bizim ekibimiz şimdiden yapay sinir ağlarını kullanıyor. Bundan faydalanarak özel tasarımlar, karakterler, görseller ve kişiye özel reklam metinleri oluşturuyoruz. Nasıl yeni fikirler oluşturabileceğimize dair toplantılarımızda yapay zekadan faydalanıyoruz. Müşterimiz olan firmalar için ürettiğimiz içeriklerde kaliteyi arttırmak için böyle bir sinerjiden faydalanıyoruz.”

Öyle görünüyor ki, teknoloji insanların yaratıcı potansiyelinin ve sezgilerinin yerini doğrudan alamayacak, dolayısıyla şirketler için teknolojinin sunduğu imkanlarla çalışanlarının yaratıcı yaklaşımlarını birleştirme çabası öne çıkacak. Teknolojik inovasyonun en önünde yer alıp güncel trendleri yakalayabilenler daha hızlı ve verimli şekilde içerik üretebilecek.

Sır gibi görünen şey aslında basit: değişim konusunda esneklik gösterebilmek. Yapay zekayı mevcut ekiplerinizin işleyişine entegre edebilme, insanları yapay zekayı kullanarak en iyi sonuçları alacak şekilde eğitme üzerine düşünmek gerekecek. Bu şekilde, yapay sinir ağları, tasarımcıların her zaman yardımına koşacak bir partner olarak konumlanıyor olmalı. Yapay zekanın gelişimi ve entegrasyonu hiç şüphesiz ki çalışma biçimlerimizi değiştirecek, ancak bu korkulacak bir şey değil.

Yeni teknolojileri kucaklayıp onlarla işbirliği içerisinde davranan tasarımcıların önüne yeni fırsatlar açılabilir ve başarılarını daha da yüksek seviyeye taşıyabilirler.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı