Etiket: Tasarım

2023 Yılının İkinci ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Gerçekleştirildi İklim Krizine Dair Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, 2023 yılında da devam ediyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın yaptığı, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşiye; P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar konuşmacı olarak katıldı. 

ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Zoom platformu üzerinde düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak üstlenirken, söyleşiye ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ev sahipliği yaptı. 2023 yılındaki “ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin ikincisinin konuşmacıları ise P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar oldu. 

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’den Siyasi Partilerin Mutlaka Dikkate Alması Gereken 10 Madde 

Moderatör Celal Toprak, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. 2021 yılında ÇEVKO Vakfı’nın 30’uncu kuruluş yılı çerçevesinde başlatılan ve üçüncü yılına giren söyleşilerin toplumda farkındalığın yükselmesine katkı sağladığını söyleyen Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzde genel seçimler var. Bu vesile ile bir sivil toplum kuruluşu olarak siyasal partilere çevre ile ilgili birtakım öneri ve çağrılarda bulunmak istiyorum. Özellikle çevre konusunda kamu otoritesini oluşturacak, siyasal partilerin sivil toplumu dinlemesi, onlarla birlikte çalışması başarı açısından çok önemli. Biz ÇEVKO Vakfı olarak, “Cumhuriyetin 100. Yılında Çevre Politikası Önerisi” hazırladık. Çevre, çok kapsamlı bir alan. Öncelikli konumuz olan İklim Krizi’ne karşı yapılması gerekenleri, ÇEVKO Vakfı olarak uzunca bir zamandır çeşitli vesilelerle ifade ediyoruz. Tüm siyasal partilere bu konunun önemini anımsatmak bakımından, iklim krizi ile mücadele konusunda geliştirdiğimiz 10 maddeden oluşan öneriler paketimizin burada kısaca üzerinden geçmek istiyorum. Biliyorsunuz, iklim krizi ile mücadele kapsamında Paris Anlaşması’nı kabul ederek ülke olarak “2053’te Karbon Nötr Olma Hedefi” belirledik. Birinci önerimiz, BM’ye verdiğimiz ulusal katkı beyanının güncellenerek daha iddialı hale getirilmesi yönündeydi; bu konuda 27. BM Taraflar Konferansı’nda, salım artışından yüzde 21 azaltım olan hedefimiz, artıştan yüzde 41 azaltım olarak güncellendi. Fakat biz bunun, 2053 yılında Karbon Nötr olabilmemiz için mutlak azaltım hedefi haline getirilmesi yönünde çalışılmasını öneriyoruz. İkinci önerimiz, İklim Yasası ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkartılması ve bu konuda bir an önce uygulamaya geçilmesi. Bu alanda epeyce hazırlık yapıldığını biliyoruz, biz de bu çalışmalar içinde yer aldık ama zaman kaybetmeden bunların yürürlüğe girmesi çok önemli.  Üçüncüsü; bu yasal düzenlemelerle bağlantılı olarak Emisyon Ticaret Sistemi veya benzeri yöntemler yoluyla artık karbon salımına ülkemizde de bir sınır, bir bedel konulması. Dördüncüsü; enerji üretiminde kömürün kullanımına kademeli olarak azaltılması suretiyle son verilmesine ilişkin bir plan yapılması.  Bu konuda ilgililerden çok fazla ses duyamıyoruz. Tabii ki enerji güvenliğimiz önemli ama bütün dünyanın bu yönde hareket ettiğini düşünerek bu konuda da bir plan yapılmasını öneriyoruz. Beşincisi; ormanların ve diğer karbon yutaklarının çoğaltılması için yine bir plan yapıp uygulamak. Bu konuda da önemli çalışmalar var, sürdürülmesi gerekli. Altıncı olarak binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerjiye geçişin daha iddialı hale getirilmesi önemli. Yenilenebilir enerji açısından, kapasite olarak, aslında ülkemiz hidrolik enerjiyi de dikkate alırsak, yüzde 50’yi geçmiş durumda. Bu iyi bir sonuç. Ciddi bir kapasitemiz var fakat ülke potansiyeline uygun olarak bunu daha da ileriye götürebiliriz. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi yanında yeşil hidrojenden de yararlanabiliriz. Bu konudaki yatırımların, çalışmaların devam etmesi önemli. Yedinci olarak enerji sektörü ve sanayiden kaynaklanan salımların yanında ulaşımdan, binalardan, tarımdan ve atıklardan çıkan salımların da azaltılması önemli. Sekizinci önerimiz iklim değişikliğine uyum konusunda bölgesel ölçekli plan ve çalışmaların yapılarak yürürlüğe konulması. Bu konuda da çeşitli illerimizde çalışmalar başladı, ama bu çalışmaların ülke geneline yayılması, benimsenmesi, sahiplenilmesi çok önemli çünkü artık iklim değişikliğinden kurtuluşumuz yok.  İklim değişikliğine uyum sağlayacak önlemleri kesinlikle almamız gerekiyor. Bütün bunları gerçekleştirmek için ciddi bir finansal kaynağa gereksinim var ve belki de en zor kısım bu. Dokuzuncu önerimiz finansal kaynağın kamu, özel sektör, ulusal ve uluslararası fonlardan sağlanması için iş birliğiyle çalışılması. Onuncu ve son olarak da toplumda iklim krizine karşı farkındalığın oluşturulması, alışkanlıkların değişimi için ulusal kampanya başlatılması ve bunun sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.   İklim krizi riski yüksek Türkiye için belirlediğimiz 10 maddeden oluşan bu önerilerle tekrar çağrıda bulunuyoruz. Kapsamı çok geniş olan “Çevre”nin diğer konuları da önemli. Bu konular, iklim değişikliğinin yanında, atık yönetimi, su kalitesi, hava kalitesi, gürültü, yatay mevzuat, kimyasallar gibi pek çok alt başlıktan oluşuyor. Bu başlıklarda da yapılacak şeyler var. “Atık Yönetimi”, ÇEVKO Vakfı olarak bu alanda uzmanlaşmış bir kuruluş olduğumuz için bizim açımızdan öncelikli, çünkü dünyanın döngüsel ekonomiye geçmekte olduğu günümüzde, bütün dünya atığın çöp değil, değerlendirilmesi gereken bir kaynak olduğunu konuşuyor. Bunun Yeşil Mutabakat ile, AB ile yaptığımız sözleşmelerle yakından ilgisi var.  “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu”, atıkların kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi için aslında AB’de 20-30 yıldır uygulanmakta olan bir model.  Bu modeli biz, ülkemizde 2-3 yıl öncesine kadar sistematik olarak 15 yıl uyguladık; fakat daha sonra terk ettik. Siyasal partilere, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun ülkemizde finansal bir model olarak, tüketim sonrası atıkların geri dönüştürülmek üzere kaynağında ayrı toplanması için kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunu hatırlatmak istiyor; bu modelin ülkemizde yeniden tesis edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.” 

ÇEVKO Vakfı Söyleşilerine Üniversitelerin ve Gençlerin Katılımı Çok Önemli 

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne üniversitelerin ve gençlerin katılımının önemine vurgu yapan Mete İmer, “Üniversitelerimiz, öğrencilerimiz ve sanayi kuruluşlarımızla birlikte bu söyleşileri yapmaktan dolayı çok mutluyuz.  Sanayisiz bir toplum mümkün değil, ama gençlerimiz sanayi kuruluşlarını da, bilinçli birey ve tüketiciler olarak, çevreyle ilgili konularda her zaman uyarmamız gerektiğini düşünüyor.  Bireyler, tüketiciler olarak taleplerimiz değişirse, sanayi de buna uymak zorunda kalacaktır. Öncü sanayi kuruluşları, sürdürebilirlik ve iklim krizi ile savaşım konusunda çalışmalarına çoktan başladılar ve bu konularda örnek oluyorlar. Diğer ekonomik işletmeler de onları izleyecektir. Ben, hukuk kuralları, yasal düzenlemelerin uygulanması bakımından kamu otoritesini de önemsiyorum. Kısacası gezegenimizi kurtarmak yine bizim elimizde. Bilimsel gelişmelerin ışığında güzel bir gelecek mümkün” şeklinde konuştu.

P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal: “NASA İle Ürün Geliştiriyoruz”

“Türkiye’de 10 evden 9’unda varız” diyen P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, kullanıcılarını bu ekosistemin nasıl bir parçası haline getirdiklerini ve onları nasıl birer “İklim Elçisi”ne dönüştürmeye çalıştıklarını anlattı: “Mete Bey’in de söz ettiği üzere 10 maddede de yer alan enerji tasarrufu hakkında bilgi vermek istiyorum. Kullanılan enerjinin yüzde 30’u evlerde tüketiliyor. Bizim de banyo ve mutfaklara yönelik suyla, elektirikle kullanılan ürünlerimiz var. Bu nedenle evde kullanılan enerji bizi çok ilgilendiriyor. P&G olarak her yıl 20 binden fazla araştırma yapan bir şirketiz. Bu araştırmalar sayesinde tüketicilerin kullanım alışkanlıklarını, ürünlere bakış açısını anlamaya çalışarak ürünler geliştiriyoruz. Analizler de elektrik ve su kullanımına odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Örneğin, Fairy, ön yıkama alışkanlığına son vermek amacıyla çok ciddi çalışmalara imza attı. Biz bu yönde iletişim yapan ilk markalardan biriyiz. Kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmeyi hedefledik. Ayrıca alışkanlıklarından, ön yıkamadan vazgeçmeyen kullanıcılar için geçen yıl Fairy Power Sprey’i çıkardık. Ev içi tüketimi yüksek olan ürünler söz konusu olduğunda kullanıcıları bu yönde bilinçlendirebilmenin öneminin farkındayız. Benzer bir çalışmayı, Ariel ve Alo markalarımızda da yapıyoruz. Çamaşır yıkamadaki ayak izinin yüzde 60’ı  yine kullanım alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye’de tüm çamaşırların 30 derecede yıkanması, 6 milyon hanenin bir yıllık elektrik ihtiyacından tasarruf edilmesi anlamına geliyor. 2021 yılında NASA ile yaptığımız bir çalışmadan da söz etmek istiyorum. Uzaya giden astronotların kıyafetlerini nasıl yıkadığını hiç düşündünüz mü? Uzun süre giyiyorlar ve sonunda yakılıyor. NASA ile yaptığımız iş birliği ile kıyafetlerin uzayda nasıl yıkanabileceğine çözüm bulmaya odaklandık. Öncelikle lekeyi çözücü maddede silikon kullanılmaması gerekiyor ve deterjanın tamamı bozunabilir maddeden olmalı. Ayrıca soğuk suda performans göstermesi gerekiyor. 

İyi haber ise şu; Çok az su kullanılan, hafif ve çok soğuk suda yıkamayı mümkün kılan Tide İnfinity adlı bu ürün sadece uzayda kullanılmayacak. Bu teknolojileri tüketicilerin hizmetine de sunuyoruz. Uzayda işe yaradığını kanıtlayan deterjan dünya için de çevre dostu ve az kaynak kullanan çözümler sağlayacak.dünyada da kullanılması planlanıyor.  Dünyada enerji ve su tasarrufuna, sürdürülebilirliğe güçlü bir şekilde katkıda bulunan çalışmalarımıza devam edeceğiz.” 

Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu: “Çocuklara Sürdürülebilir Bir Gelecek Bırakabilecek Miyiz?” 

Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, İklim Krizi’ni net rakamlar vererek ortaya koyarak yapılması gerekenlerden çok “yapılmaması gerekenler”in altını çizdi: “Aslında bu dünyadaki yaşamımızı ‘sürdüremiyoruz’. Arz ve talep birbirini tutmuyor. Gezegenin bize sundukları azalırken bizim talebimiz artıyor. Temiz su azalıyor. İklim düzenlenemiyor. Türler kayboluyor. Bütün bu kaynakların yenilenme hızı bizim tüketme hızımıza yetişemiyor. Biyoçeşitlilik alarmda ama bizim gündemimizde daha çok İklim Krizi var. Net sıfır hedefleri koymaya başladık ama biyoçeşitlilik için bir hedef bile koyamıyoruz. Ben burada biraz İklim üzerinden gideceğim. Net sıfır nedir? Ne kadar emisyon salınıyor ve ne kadarı yutaklar aracılığıyla emiliyor? Dengede olursa, net sıfırdan bahsedebiliriz. Oysa ki bir açık var. 59 milyar ton sera gazı atmosfere veriliyor! Ulaşım, endüstri, binalardan kaynaklanan emisyonlar, en başta enerji temininden kaynaklanan emisyonlar nedeniyle net sıfırdan uzağız. Üstelik lehimize çalışan yutakları aleyhimize çeviriyoruz. Ağaçları kesiyoruz mesela. Mete Bey çok güzel ifade etti: politikacılardan ilk istememiz gereken şey de bu. Çocuklara yaşanabilir, sürdürülebilir bir gelecek bırakabilecek miyiz? Kurum ve kuruluşların verdikleri sözler de takip edilmeli; bunun bir karşılığı, cezası da olmalı. 2100 yılının sonuna doğru eğer bu sözler verilirse, önlemler alınırsa 1.5-2 derece sıcaklık artışının sınırı altında kalabiliriz. Türkiye aslında 2038 yılına kadar emisyonunu artıracağını söyledi. Artıştan azaltım yapacağını belirtti. Net sıfır sözünü vermek kolay değil aslında. Tüm emisyonları kapsadığından emin olacağız. Ayrıca kendi sınırlarımızın dışını da düşünüyor muyuz? Yasal düzenlemelerimiz yerinde ve uygulanabiliyor mu? Emisyon Ticaret Sistemi ile belli yaptırımlar gelecek, onları da bekliyoruz. Hem gezegen hem ülkemiz ölçeğinde yapmamız gerekenler var. 564 milyon ton bir salımımız var ülke olarak (karbondioksit eşdeğeri). Bireysel karbon ayak izimiz yıllık 6.7 ton düzeyinde (karbondioksit eşdeğeri). 1990’da 4 tondu bu değer.! Bir önceki yıl 6.3’tü. Gittikçe artıyor. 1990’da o zamanki emisyonların yüzde 25’ini yutaklarımız yutabiliyordu. 2020’de bu rakamın, yüzde 10.86 düzeyine indiğini görüyoruz. Dolayısıyla net sıfırdan uzaklaşıyoruz. Sadece ağaç dikerek de net sıfıra ulaşmamız mümkün değil. Büyümek değil, dengelenmek söz konusu olmalı. Gerekirse “küçüleceğiz”. BM’nin daha çok yaptırım gücüne sahip olmasını diliyorum. Bizim kullandığımız temiz elektrik, yüzde 50 civarında. Elektrikleşme endüstriyel kuruluşlar açısından önemli bir adım ama yapılması gerekenler bununla bitmiyor. Öte yandan döngüsel ekonomi, mevut kapitalist düzen içerisinde, bence bir ütopya. Döngüsel ekonomi diyor ki daha az satın al, daha az hammadde kullan, kullandığın hammaddeyi de işin bittiğinde çöpe atma, tekrar tekrar kullan. Oysa ki kaynak artık yok, hammadde tükeniyor. Bakış açımızı değiştirmeliyiz. Eko tasarım diye bir kavram var. Çevre için tasarım yapmaktan, dayanıklı ürünler tasarlamaktan yola çıkıyor. Yani ürünler çabuk bozulsun daha çok tüketilsin değil, dayanıklı ürünler çıksın, hızlı moda olmasın gibi kurallar getiriyor… AB, Yeşil Mutabakat söylemiyle  aslında zihinsel bir dönüşümün gerekli olduğunu söylemeye çalışıyor.”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar: “Gençler Olarak Her Alanda Daha Aktif Olmak İstiyoruz”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar, Çevre Mühendisliği Yüksek Lisans son sırıf öğrencisi. Üniversitelerinin Sürdürülebilir Kampüs Topluluğu üyesi ve İklim Elçisi olarak söyleşiye katılan Çağlar, gençlere söz verilmesinden dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek çalışmaları hakkında bilgi verdi: “Atığın Modası Geçti etkinliğinden çevre yürüyüşlerine, Sürdürülebilirlik ile Tanışıyoruz Etkinliğinden Elektrikli ve Elektronik Atık Toplama Günü’ne, birçok etkinlik gerçekleştik, projelere imza attık. Paydaşlarla düzenli olarak toplantılar yaptık, araştırma raporları yayımladık. Haberler ve söyleşilerle de halkın konuya ilgisini çekmeye çalıştık. Gençlerin birinci ağızdan çevresel haklarını, sosyal haklarını iletebilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. Politikalarda, uygulamalarda aktif rol almak istiyoruz. Devletin, vakıfların teşviki de önemli. Çok farklı bölümlerden arkadaşlarımızla bir araya geldik, bu etkinlikleri de beraber yürüttük. Çevreyi umursamayan sanayi kuruluşları olmasından şikayetçiyiz. Çevre hareketleri devam ediyor ama kirletenlerin ekonomik olarak desteklendiği bir sistem istemiyoruz. Çevre politikalarının değişmesini istiyoruz. Sanayi kuruluşlarının genç bir zihniyetle, çevreci bir zihniyetle yönetilmesini istiyoruz.   Öğretmenler, sanayiciler, yere çöp atmayan anne babalar, her bireyin katkısı söz konusu. Sürdürülebilir ve temiz bir çevreyi böylelikle yaratabileceğiz.”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığını taşıyan ikinci söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz: 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Türkiye’de 23 Milyon Hanenin Yüzde 80’İ Boşa Enerji Tüketiyor”

Sıfır Enerji Binalar alanında yılın en kapsamlı etkinliği olarak bu yıl “ZeroBuild Possible-Sıfır Enerji Mümkün” sloganıyla düzenlenen ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi, İstanbul’da başladı. 29 Nisan tarihine kadar sürecek zirvede, 17 oturumda 100’e yakın yerli ve yabancı konuşmacı yer alıyor. Zirvenin açılışında konuşan ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, “Sıfır Enerji Binalar için artık adımlarımızı daha büyük atmalıyız” dedi. Günün önemli konu başlıklarından biri de ‘Sıfır Enerji Binalar’da Finansman’ oldu. VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin, “Türkiye’de 23 milyon hanenin yüzde 80’i boşa enerji tüketiyor” açıklamasında bulundu. 

 

Enerji tasarrufunun yanı sıra, Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin ardından yapı ve inşaat sektöründe hızlı bir kentsel dönüşüm gündeme otururken, Avrupa Birliği’nde 1 Ocak 2021 itibariyle zorunlu hale getirilen Sıfır Enerji Binalar’a dönüşümü hızlandırmak ve tüm taraflar özelinde kamuoyu oluşturmak amacıyla düzenlenen ZeroBuild Summit’23, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde dün başladı. Zirvenin açılış konuşmasını; ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, Baymak Kurumsal İletişim Direktörü Belgin Evcimen ve NP Betek Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Arzu Uludağ Elazığ yaptı.  

 

ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz; enerji tasarrufu sağlayan, çevreye dost ve afetlere dayanıklı yapılar olarak dikkat çeken; ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı olan ve bu ihtiyacını da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden binalar inşa etmenin, mevcut konut ve hizmet binalarının yenileme çalışmalarında Sıfır Enerji’yi bir prensip olarak benimsemenin mümkün olduğunu belirterek şunları söyledi: “Toplam tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 30’unu sadece binalarda kullanıyoruz. Sıfır Enerji Binalar ile enerji verimliliğinin artırılması, fosil yakıt kullanımının minimuma indirilmesi ve aynı anda yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılması, enerjide dışa bağımlı olmanın risklerinden korunmamızı sağlarken, bu prensibi benimsemenin gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakma sorumluluğumuza da büyük ölçüde katkı sunacağı inancındayız. Artık adımlarımızı daha büyük atmanın zamanı.”

 

“Önümüzdeki Yıl ZeroBuild Okulu’nu Açmayı ve Bilimsel Bir Kongre Hayata Geçirmeyi Hedefliyoruz”

Konuşmacı olarak yer aldığı açılış oturumunda toplumun artık Sıfır Enerji Bina’larla ilgili daha fazla bilgi sahibi olması gerektiğine dikkat çeken ZeroBuild Institute İcra Direktörü Doç. Dr. Ümit Ünver; ZeroBuild Institute olarak ilk hedeflerinin Sıfır Enerji Binalar konusunda insanları bilinçlendirmek olduğunu belirtti. Ünver, enstitü olarak hem ülkemizde hem de küresel ölçekte çok önemli çalışmalara imza attıklarını belirterek; “Google Akademik tarafından tanınan uluslararası bir dergi çıkarmaya başladık. Önümüzdeki yıl ZeroBuild Okulu’nu açmayı ve bilimsel bir kongre hayata geçirmeyi hedefliyoruz” açıklamasında bulundu. 

 

“Eyleme Geçilmezse, Küresel Sıcaklık Artışının 1,5°C ile Sınırlandırılması Hedefi İmkansız Hale Gelecek”

Sürdürülebilir Yapılı Çevre için Uluslararası Girişim-ISBE İcra Direktörü Nils Larsson, enerji verimliliği açısından potansiyel olarak çok faydalı olabilecek bazı bina performansı kavramlarının görmezden gelindiğinin ya da kısmi olarak uygulandığının altını çizdi.

 

Bu noktada, enerji verimliliği yüksek binalar için dizayn sürecinin en önemli unsurlardan biri olduğunu belirten Larsson; “Birçok tasarımcı ve yatırımcı, ne yazık ki dizaynı görsel tasarım kriterleri üzerinden değerlendiriyor. Ancak binanın doğru dizaynı, iklimsel ve çevresel faktörlere göre tasarlanmasıdır. Burada ‘Entegre Dizayn Süreci’ (Integrated Design Process – IDP) kavramı öne çıkıyor. IDP, iklimsel ve yapısal ihtiyaçları tasarımın en erken sürecinden itibaren merkeze alıyor. Dünyadaki tüm örnekler gösteriyor ki; efektif bir uygulamayla soğutma, ısıtma, aydınlatma gibi sistemlerin enerji girdilerini sürekli kontrol ederek yüksek verim elde edebiliriz” dedi. 

 

Ayrıca konuşmasında karbon emisyonlarını azaltma ve önleme yollarına da değinen Larsson, Sinerji Alanı Konsepti’ni (Synergy Zone) de tanıtarak; “Bu konsept, farklı kullanım ve yapılandırmalara sahip bina kümelerinin bir araya gelerek termal enerji, yenilenebilir enerji çıktıları veya gri sudaki fazlalıkları ve eksikliklerin dengelenmesini sağlıyor. Ekonomik aktif termal transfere izin verecek şekilde tasarlanmış küçük kümeleri içeriyor ve binalar arasındaki enerji transferini kolaylaştırıyor” diye konuştu. Bu konseptin daha fazla uygulanması gerektiğini belirten ve 2025 yılına kadar karbon emisyonu kesintilerinin yüzde 15,5 oranında azaltılması gerektiğine dikkat çeken Larsson; eyleme geçilmezse, küresel sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılması hedefinin imkansız hale geleceğini ve bu nedenle konuya acilen müdahale edilmesi gerektiğini vurguladı.

 

Açılış oturumuna video mesajı ile katılım gösteren Aristotle University Thessaloniki Editor in Chief of International Journal of Sustainable Energy and Buildings Journal Prof. Agis M. Papadopoulos ise hem Yunanistan hem de Türkiye’de oldukça aktif fay hatlarının bulunduğunu hatırlatarak; “Türkiye’nin yaşadığı son büyük depremlerde gördük ki; depreme karşı son düzenlemelere göre inşa edilen binalar, kendileri hasar görseler dahi, bina sakinlerini koruyor. Ayrıca 2010’dan sonra inşa edilen binaların enerji verimliliği ve depreme dayanıklılık performanslarının da oldukça iyi olduğunu söyleyebiliriz. İki ülkenin de gelecek depremlere karşı bu binaların sayısını artırması hayati önem taşıyor” açıklamasında bulundu. 

 

“Kadıköy Belediyesi Olarak 400 m²’nin Üzerindeki Parsellere Sarnıç Zorunluluğu Getirdik”

Açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen “Sıfır Enerji Binalar ve Kamu Yaklaşımı” oturumunda; Kadıköy Belediyesi Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Bursa Valiliği Enerji Yönetimi Bölümü Enerji Yöneticisi Levent Yazıcı ve T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanı Makine Yüksek Mühendisi Murat Bayram konuşmacı olarak yer aldı. 

 

Kadıköy Belediyesi’nde hayata geçirilen kentsel dönüşüm süreciyle ilgili bilgiler paylaşan Kadıköy Belediyesi Başkanı Şerdil Dara Odabaşı; kentsel dönüşümün depreme dayanıklılığa indirgendiğine, oysaki iklim değişikliğini de kapsayacak şekilde ekonomik, sosyal, çevresel, sürdürülebilir şehirler kurma ilkesi taşıması gerektiğine değindi. Belediye olarak; insan ve doğa bağının kurulması, toplu taşıma, bisiklet yolları, sosyal bütünleşme, kültürel değerlerin yaratılması gibi faktörlerin sürdürülebilir şehirleşmede ana hedefleri arasında yer aldığını belirten Odabaşı atılımlarını şöyle aktardı: “Su verimliliği ve yağmur suyu hasadına ilişkin planlamamız kapsamında; her ne kadar yürürlükteki imar yönetmeliğinde bin metrekarenin üzerindeki parsellerde yapılacak yeni binalarda sarnıç zorunluluğu getirilse de, Kadıköy Belediyesi olarak bu metrekareyi 400 metrekare olarak belirledik. Bu oran Kadıköy’ün yaklaşık yüzde 50’sinden fazlasını kapsıyor. Bununla birlikte, 2 bin metrekarenin üzerindeki parsellerde yağmur suyu toplama tankı projesinin yanında, gri su toplama tankına dair mekanik teçhizat projesi zorunluluğu da getirdik. Binaların dönüşümünde yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş panellerinin zorunlu tutulmasına ilişkin çalışma başlattık. Bu uygulamayı Kadıköy’ün bir bölgesinde sınırlı tuttuk. Yaklaşık bin adet yapının bulunduğu ve bu yapıların sadece yüzde 7’sinin yenilendiği sahil adası bölgesinde, bu değişiklik ile minimum 5 kilowatt gücündeki güneş panellerinin kullanımını iskân şartı haline getirdik.”

 

“Belediye Olarak Hedefimiz 2030 Yılına Kadar Kurum Binalarımızda Yenilenebilir Enerji Yatırımını 2,5 Megavata Çıkarmak”

İki uygulamanın da öncelikle Kadıköy Belediyesi hizmet binalarında ve parklarında uygulanmaya başlandığına dikkat çeken Odabaşı, “Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin çatısına kurduğumuz solar güneş panelleri ile enerji ihtiyacımızın yüzde 40’ını karşılar hale geldik. Hedefimiz; kurum binalarımızda kurulu gücü 1 megavat olan yenilenebilir enerji yatırımını 2024 yılı sonuna kadar gerçekleştirmek ve yaklaşık 700 ton karbondioksit emisyonunun azaltılmasını sağlamak. 2030 yılına kadar ise bu yatırımı 2,5 megavata çıkartmayı planlıyoruz. Karbon salınımlarının azaltılması için hedefimiz; ilçemizde karbon salınımlarının yüzde 40’ına neden olan binalarda enerji verimliliğini artırmak ve enerji performans sınıfının C’den B’ye yükseltilmesi. Kadıköy Belediyesi olarak inşaat metrekaresine bakılmaksızın tüm binalarda Neredeyse Sıfır Enerji Bina uygulanmasını zorunlu tutacağız” dedi.  

 

“Son 4 Ayda, 5 Binin Üzerinde Yönetmeliğe Uygun Neredeyse Sıfır Enerji Bina Yapıldı”

Türkiye’de T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın enerji verimliliği merkezinde yaptığı atılımları aktaran T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanı Makine Yüksek Mühendisi Murat Bayram, enerji verimliliği konusunun birçok farklı noktadan ele alınması gerektiğine dikkat çekerek, “Şu an Türkiye’deki konutların ortalama enerji tüketimi metrekare başına 120 kilowatt. Bu bize, binaların enerji tüketimi, yalıtımı, ısıtma ve soğutma sistemleri gibi faktörlere göre değerlendirilerek enerji sınıfının belirlendiği Enerji Kimlik Belgesi sisteminin verdiği bir sonuç. Bu kilovatı süreç içerisinde sürdürülebilir bir şekilde düşürmek için çalışıyoruz. Bir bina, kabuğunun ihtiyaç duyduğu enerjiyi minimumda tutmalı. Bu minimum enerjiyi de yerinde ve yenilenebilir enerji ile karşılamalı. Yani bina, ihtiyaç duyduğunu kendi üretip kendi tüketecek; gelecekteki tüm yapılarımız da bu şekilde olacak. Bu yolculuğa 2023 yılında başladık, 2053 yılında hedefimiz artık tamamen net Sıfır Enerji Binalar’ın hayatımızda olması. Burada mühendis ve mimarların önemi ve değeri artıyor; çünkü bunlara karar verecek olan onlar” açıklamasında bulundu.

 

Sıfır Enerji Bina sürecinin ilk fazının Neredeyse Sıfır Enerji Bina sayısını artırmaktan geçtiğini belirten Bayram, “Bakanlık olarak NSEB ile ilgili çok ciddi bir çalışma yaptık; detaylı bir kılavuz hazırladık ve yol haritasını web sitemizden yayınladık. Son 4 aylık sürece baktığımızda, yaklaşık 5 bin tane bina NSEB tanımına uygun olarak yapıldı. Yeni yapılan binalarda, iskân aşamasından ruhsat aşamasına kadar tüm süreçlerde NSEB olup olmadığını takip edebiliyoruz. Bu konuda vatandaşlarımızı desteklemek için enerji kimlik belgesi, NSEB’e yönelik renovasyonlar noktasında teşvik, destek, düşük faizli krediler gibi finansal destekler konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. 

 

“Sıfır Enerji Binalar İçin 2050’ye Kadar 23,6 Trilyon Dolara İhtiyaç Var”

Günün önemli konu başlıklarından biri de Sıfır Enerji Binalar’da finansman oldu. “Sıfır Enerji Binalar ve Finansman” başlıklı oturumda, Yapılarda Enerji Verimliliği Derneği – VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin ve OECD Türkiye Büyükelçisi ve Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği – YENADER Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin konuşmacı olarak yer aldı.

 

OECD Türkiye Büyükelçisi ve Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği – YENADER Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin, küresel iklim krizinin etkilerinin Avrupa’nın önemli bir kısmında yaşanan kuraklık kriziyle de gözlemlendiğini belirterek; “Önümüzdeki dönemde iklim krizinin yönetimi ve havaya karbon salınımının minimum düzeyde tutulabilmesi için enerji verimliliği konusunda uluslararası teşkilatlar çatısı altında ve ülkelerle bu süreçler nasıl iyileştirilebilir? Rusya Ukrayna savaşı başta olmak üzere, küresel riskler ve küresel tedarik zincirindeki yeniden yapılanma gündemde. Türkiye gibi yakın coğrafyadaki ülkelerden daha fazla ürün tedariki için izlenecek strateji konuşuluyor. Ülkelerin kendi kendilerine yetebilme kapasitelerinin artırılması ve bu bağlamda Çin ve Asya’ya olan bağlılığın azaltılmasıyla ilgili yeni çabalar söz konusu. Rüzgar, güneş, hidro, jeotermal, bio başta olmak üzere tüm yenilenebilir enerji teknolojileri ve kapasitesiyle ilgili olarak başta Türkiye olmak üzere, tüm OECD ülkelerinin attığı büyük adımlar için ülkelere her yıl minimum 1 trilyon dolar civarında yeni yatırım hamleleri planlanıyor. Her yıl düzenli olarak bu tutar ile devam etmesi gereken yenilenebilir enerji yatırımları hamlesi başta olmak üzere enerji verimliliği, yalıtım ve yenilenebilir enerji teknolojileri kapasiteleriyle ilgili yürütülecek olan süreçler ve bu kaynak nasıl sağlanacak? 2050 yılında kadar 23,6 trilyon dolarlık küresel finansman kaynağına ihtiyaç var” diye konuştu.    

 

“Kompozit Malzemelerin Doğru Kullanımıyla Doğalgaz Faturası Yüzde 50’ye Kadar Düşürülebilir

VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin ise, Türkiye’de tüketilen enerjinin yüzde 45’inin binalarda tüketildiğine dikkat çekerek, “Burada bir verimlilik açılımı yapmamız lazım. 23 milyon tescilli hanenin yüzde 80’i enerji verimliliğine haiz değil, boşa enerji tüketiyor” dedi.  

 

“Dört kişilik bir ailenin bir aylık geçinme maliyetine yani ortalama 25 bin TL’ye binayı verimsizlikten tecrit edebiliyoruz” diyen Emre Alkin, sözlerini şöyle tamamladı: “Fakat, bu kompozit malzemelerin doğru uygulanması gerekiyor. Böyle olursa doğalgaz faturası yüzde 50’ye kadar düşebilir. Her yıl 5-7 milyon dolar arasında enerji tasarrufu yapabiliriz. Bu yatırım, 3 yıl içerisinde amorti edilebiliyor. Burada en önemli konu; finansman. Ancak para kuruluşlarının hep imtina ettikleri bir konu bu. Finansmanın doğru kullanımı konusunda ortada bir güvensizlik de var. Demokrasiye yeni geçiş yapmış ülkelerin finansman sorununu çözmek lazım. Şartlara bağlanmış uluslararası bir finansman, öncelikli konu. Küresel standart belirlenerek bir fonlama sağlanarak adalet ve eşitlik içinde dağıtılması gerekiyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Değişik Doğal Taş Tasarım Yarışması’nda kazananlar belli oldu

Marble İzmir – 28. Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı kapsamında düzenlenen 5. Uluslararası Değişik Doğal Taş Tasarım Yarışması’nda kazananlar belli oldu. Bu yıl, 15 ülkeden genç tasarımcı adaylarının doğal taş kullanarak oluşturdukları toplam bin 72 özgün projeyle katıldığı yarışmada, 28 finalist arasından Elif Karaca “Slope” projesiyle birinci, Emine Kutlu “Kandil” tasarımı ile ikinci, Nihal Soykan “Muji” projesiyle üçüncülük ödülünü aldı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ tarafından düzenlenen 28. Marble İzmir Fuarı kapsamındaki 5. Uluslararası Değişik Doğal Taş Tasarım Yarışması için Fuar İzmir’de ödül töreni düzenlendi. Ödül törenine İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Mustafa Özuslu, Afyon İscehisar Belediye Başkanı Ahmet Şahin, Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu, Tüm Mermer Doğaltaş ve Makinaları Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hanifi Şimşek, İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı, jüri üyeleri, tasarımcılar ve sektör profesyonelleri katıldı.

“Genç tasarımcıları teşvik ediyoruz”

Ödül töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanvekili Mustafa Özuslu, yarışmanın bu yıl uluslararası katılımla daha da büyüdüğünü belirterek, “Yarışmamızın temel amacı, doğal taş sektörünü yeni tasarımlar ile güçlendirmek, ülkemizin doğal taşlarından özgün tasarımların ortaya çıkmasını sağlamak. Böylelikle doğal taş sektörünün uluslararası piyasada rekabet gücünü artırarak genç tasarımcıları teşvik etmeyi hedefliyoruz ve bunu çok önemsiyoruz. Bu yıl 15 ülkeden geç tasarımcılar binin üzerinde tasarımla yarışmaya katıldı ve bunlar arasından seçilen 28 proje firmalarımızın desteğiyle hayata geçirilerek burada sergileniyor. Tüm üretici firmalarımıza verdikleri destek için canı gönülden teşekkür ediyorum. İlk üç proje ödülünün yanı sıra bu yıl Ege İhracatçı Birlikleri’nin verdiği ve gençlerin uluslararası fuar deneyimi kazanmalarını sağlayacak Yurtdışı Fuar Katılım Ödülü ile tasarımcıları desteklemek amaçlı firma özel ödüllerimiz var. Ayrıca ilk üç projenin tasarım tescil belgeleri İZFAŞ tarafından alınıyor. Yarışmamızın gelecek yıllarda daha da büyüyeceğine inanıyorum, katkı sunan sektör temsilcilerine, üniversitelere, genç tasarımcılara ve kıymetli jüri üyelerine yürekten teşekkür ediyorum” dedi.

Yarışmanın her geçen gün güçlendiğini belirten Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu ise böyle tasarımların ortaya çıkmasının ve sektörün desteğinin gurur verici olduğunu söyleyerek genç tasarımcılara teşekkür etti.

Ödüller sahiplerini buldu

Yarışmada, ödüller düzenlenen törende sahiplerini buldu. Elif Karaca “Slope” projesiyle birinci, Emine Kutlu “Kandil” tasarımı ile ikinci, Nihal Soykan “Muji” projesiyle üçüncülük ödülünü aldı. Konya Selçuk Üniversitesi yarışmaya en çok katılımda bulunan üniversite olarak 3D yazıcı ödülünü almaya hak kazandı. Muhammet Taha Yılmaz “Düşeş” projesi ile Ege İhracatçı Birlikleri Özel Ödülü’nü alırken Incertus, Hengin, Time, Light up,  Pillar, An, Rotate For Four, Sole Lamp, LTN Candel Holer ve The Mill projeleri ise firma özel ödülüne layık görüldü.

Aydınlatma ürünlerinden masaya, özel oyunlardan mutfak eşyalarına ve aksesuarlara kadar farklı tasarımların yer aldığı eserler, Alimoğlu Marble, Alimoğlu Mermer Granit, Başaranlar Marble, Batı Ege Marble,  Çizgi Marble, Ebla Madencilik, Ege Antik Mermer, Eminoğlu SBV, Goldmer Marble, Granitaş, Gürmas Gürel Makina, İz-Ko, Kar Maden, Laodikya Marble, Ludi Group, Megamer, Sirmersan ve Şenler Mermer firmaları tarafından üretildi. Alimoğlu Marble, Alimoğlu Mermer Granit, Dn Mermer,  Ege Antik Mermer, Eminoğlu Sbv, Kar Maden, Ravini Marble, Sezgin Mermer, Şenler Mermer,  Taşpınar Mermer Granit ve Batı Ege Mermer firmaları da 11 projeye firma özel ödülü verdi. Ödül plaketlerinin tasarımı Nosyon Tasarım ve İnovasyon tarafından üretimi ise Goldmer Marble tarafından gerçekleştirildi. Tasarımlar, fuar sonuna kadar A Fuaye alanındaki sergi alanında görülebilecek.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Finike Cumhuriyet Meydanı Projesi’nde Sona Yaklaşıldı

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Finike’ye kazandırılan Cumhuriyet Meydanı ve Rekreasyon Alanı Projesi’nde sona geliniyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi ile birlikte Finike’nin yeni yaşam alanı olacak projenin çalışmalarını yerinde inceledi. Başkan Böcek, proje tamamlandığında Finike’nin meydanıyla da anılan bir ilçe haline geleceğini söyledi.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in Finike’ye modern bir Cumhuriyet Meydanı kazandırma hedefiyle başlattığı ‘Finike Cumhuriyet Meydanı ve Rekreasyon Alanı Projesi’nde çalışmalar sürüyor. Başkan Muhittin Böcek, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi ile birlikte projede alanında incelemelerde bulundu. Antalya Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi Başkanı Serkan Temuçin çalışmalar hakkında Başkan Böcek’e bilgi verdi. 

ÇALIŞMALAR BÜYÜK ORANDA TAMAMLANDI

Finike Cumhuriyet Meydanı’nda alt yapı çalışmalarının büyük oranda tamamlandığını söyleyen Başkan Muhittin Böcek, “22 dönüm bir alanda çalışmalarımız sürüyor. Kentler meydanlarıyla anılır. Konyaaltı Belediye Başkanlığım döneminde Antalya’nın en büyük kent meydanını yapmıştım. Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Kemer Cumhuriyet Meydanı’nı bitirdik. Şimdi Finike Cumhuriyet Meydanı’mızı yapıyoruz” dedi.

MAVİ GÖZLÜ DEV ADAMA YAKIŞIR ANIT

Finike Cumhuriyet Meydanı’nın temelinin 1 Temmuz Kabotaj Bayramı’nda atıldığını söyleyen Başkan Muhittin Böcek açılışın da 1 Temmuz Kabotaj Bayramı’nda gerçekleştirileceğini söyledi. 30 milyonun üzerinde maliyeti olan meydan projesinin halkın buluşma noktası olacağını belirten Başkan Böcek şöyle konuştu: “Burası bütün etkinliklerin yapılabileceği herkesin kullanabileceği bir alan olacak. Burada olmazsa olmazımız Atatürk’ün bir anıtı olacak. Bütün halkımızın da beğeneceği mavi gözlü dev adama yakışır bir anıtı da meydanda tamamlamış olacağız.” 

FİNİKELİLERE YENİ BİR YAŞAM ALANI

Proje çerçevesinde Finike Cumhuriyet Meydanı, Atatürk Anıtı ve sahil bandı ile bütüncül olarak bir kentsel tasarım projesi hazırlandı. 14 bin metrekare sert zemin, 8 bin metrekare yeşil alandan oluşan projede meydan, seyir terasları, oturma alanları, gölgelikler, satış birimleri, çocuk oyun alanları, mescit, tuvalet, yürüyüş yolu ve peyzaj düzenlemeleri yer alıyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

MINI Clubman, Final Edition ile Görkemli Finalini Yapıyor

Borusan Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu MINI’nin ürün gamındaki en özel modellerinden MINI Clubman, ilk tanıtıldığı yıla gönderme yaparak sadece 1969 adet üretilecek Final Edition versiyonuyla final yapmaya hazırlanıyor. Yeni MINI Clubman Final Edition Eylül ayında Borusan Otomotiv MINI Yetkili Satıcılarında yerini alacak.

İlk defa 1969 yılında tasarlanan MINI Clubman, o dönemki tasarımcısı tarafından “İşlevsel olan şeylerin göze hitap etmediği algısı artık yok oldu” diyerek MINI Clubman’i tanımlayıp, zarif tasarımını 5 kişilik geniş yaşam alanını ve iki kapılı bagajıyla kullanışlılığını vurguladı. Günümüzde 3. neslinin yollarda olduğu model için MINI, Clubman Final Edition donanımıyla limitli sayıda üretime hazırlanıyor. Yeni MINI Clubman Final Edition, versiyona özel iç ve dış tasarım detaylarıyla örneklerinden kolayca ayrılıyor. 

Final Edition’a Özel Tasarım

Yeni MINI Clubman Final Edition Enigmatic Black, Nanuq White ve Melting Silver gövde renkleriyle, 1.5 litre ve 136 bg gücünde motorla Türkiye’de satışa sunulacak.  

MINI Clubman Final Edition’ı diğer modellerden ayıran en belirgin detayların başında, otomobilin gövdesinde yer alan “Işıltılı Bakır (Shimmer Copper)” rengindeki ön ızgara çerçevesi geliyor. Otomobilin kaputunda ve kapılarında versiyona özel tasarlanan şeritler ise versiyona özgü tasarlanmış yeni jantlarda da bulunuyor.

Yeni MINI Clubman Final Edition’ın C sütununda ve arka bagaj kapağında Final Edition’a özel tasarlanan logolar yer alıyor. 

İç Mekana Özel Detaylar

Yeni MINI Clubman Final Edition modelinin iç tasarımı, Final Edition’a özel kapı eşikleri, kullanıcısını saran ve üstün konfora sahip Özel MINI Yours tasarıma sahip sportif deri koltukları, Nappa spor deri direksiyonu ve Sage Green renginin daha koyu bir tonu olan Piquet kumaş detaylarıyla premium bir ambiyans sunuyor.

Kokpitte göze çarpan ilk unsur olarak koyu renkli ön konsol öne çıkıyor, Işıltılı Bakır rengi ve koyu yeşil tonları bu bölümde de kullanılıyor. Yolcu tarafında bulunan”1 of 1969″ rozeti de tasarımda MINI Clubman Final Edition’ın tarihine ve ayrıcalığına atıfta bulunuyor. 

MINI’nin ikonik donanım unsurları arasında bulunan 8.8 inç boyutundaki MINI Visual Boost Dokunmatik Merkezi Ekran, MINI Clubman Final Edition’da da ön konsolun ortasında yerini alıyor.  Dokunmatik özelliği ile dijital dünyayı renkli bir şekilde parmaklarınızın ucuna getiren merkezi gösterge paneli ile Akıllı Telefon Ara Yüzü, MINI Navigasyon, Sürüş Asistanı, Park Asistanı gibi özelliklere kolaylıkla erişilebiliyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Porsche Yeni Cayenne’de yepyeni bir sürüş ve yolculuk deneyimi sunacak

Porsche, yeni Cayenne’in iç mekanında yepyeni ve yenilikçi bir mimari sunuyor. Kokpitinde dijital ve analog unsurlar arasında kusursuz bir denge kuran Yeni Cayenne, yeni ekran ve kontrol konsepti, kavisli tasarıma sahip dijital gösterge paneli, video akışı işlevli yolcu ekranı, optimize edilmiş bağlantı fonksiyonlarıyla sürücü ve yolcular için yepyeni bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. 

 Porsche, 18 Nisan günü Çin’deki Auto Shanghai fuarında dünya prömiyerini yapacak olan yeni Cayenne ile çığır açan bir ekran ve kontrol konsepti sunuyor. Porsche Sürücü Deneyimi, tamamen dijital bir ekran, çok yönlü kişiselleştirme ve sezgisel kullanım anlamına geliyor. Merkezde, odak noktasını sürücü oluşturuyor. En önemli kontroller ise direksiyon simidinin etrafında konumlandırılmış durumda. Bu sayede yeni ve daha da zengin bir sürüş deneyimi yaratılıyor.

Yeni kokpit tasarımı Porsche’nin elektrikli spor otomobili Taycan’ın öne çıkan kokpit unsurlarını alarak bunları ilk kez, içten yanmalı motora sahip bir Porsche’ye aktarıyor. Kokpitte değişken ekran seçeneklerine sahip kavisli dijital gösterge paneli, yeniden tasarlanmış bir orta konsol ve yeni nesil direksiyon simidi bulunuyor. Yeniden konumlandırılan vites seçici artık direksiyon simidinin sağında yer alıyor. Bu sayede orta konsolda sofistike siyah panel tasarımlı büyük klima kontrollerine yer açılmış oluyor. Yolcular, opsiyonel yolcu ekranı sayesinde araç ve sürücü ile yeni bir etkileşim seviyesi deneyimliyor. Optimize edilmiş bağlantılılık fonksiyonları ise yeni iç mekan konseptini tamamlıyor.

Sürücü odaklı ve interaktif: Cayenne’in yeni kokpiti

Yeni Porsche Cayenne, hem sürücü için hem de yolcular için yepyeni bir kokpit deneyimi sunuyor. Otomobil, sürücü odaklı sürüş deneyimini yeni interaktif unsurlar ile yolcular için de eşsiz bir sürüş deneyimine dönüştürüyor. 12,6 inç genişliğindeki kavisli ekrana sahip tamamen dijital gösterge paneli üst koruma kapağı içermeyen modern ve ince bir tasarıma sahip. Sürücü, donanım seviyesine göre değişkenlik gösteren gösterge panelinde yedi adete kadar görünüm arasından seçim yapıyor. Devir saati, Navigasyon, Gece Görüş Asistanı veya 3D sürüş destek sistemi ön planda olacak şekilde seçim yapılabiliyor. Ayrıca, sadeleştirilmiş görünüm ve klasik modlarda diğer seçenekler arasında yer alıyor. Klasik mod, Porsche’nin tipik beş ögeli gösterge paneli tasarımını dijital çağa taşıyor.

Yeni Porsche Sürücü Deneyimi’nin bir diğer önemli özelliği de dijital ve analog unsurlar arasında kurulan denge. Sürüş deneyimi için önemli olan tüm kontroller doğrudan direksiyon simidinin etrafında konumlandırılmış durumda. Porsche’nin geleneksel özelliklerinden biri olan motor çalıştırma düğmesi direksiyonun simidinin solunda yer alıyor. Vites seçici artık direksiyon simidinin sağında, gösterge paneli ile merkezi ekran arasında konumlanıyor. Bu sayede orta konsolda analog kontrollere ve daha fazla saklama alanına sahip yeni, büyük klima kontrol paneli için yer açılıyor. Yeni Cayenne’de sürücü destek sistemleri için tamamen yeniden tasarlanmış kontrol grubu da doğrudan direksiyon simidine entegre edilmiş.

Önceki modele kıyasla tamamen yeniden tasarlanan çok işlevli spor direksiyon simidi, 911 temel alınarak geliştirildi. Normal, Offroad, Sport ve Sport Plus modlarını doğrudan direksiyon simidi üzerinden seçmeye yarayan sürüş modu düğmesi artık standart olarak direksiyonda yer alıyor. Gösterge panelindeki işlevleri ve tasarımları seçmek için kullanılan yeni geçiş düğmesi de opsiyonel baş üstü göstergesi kontrolleri gibi doğrudan direksiyon simidinde yer alıyor.

Orta konsoldaki yeni klima kontrol paneli, siyah panel tasarımlı cam yüzeyi ile seçkin görünüm sağlıyor. Klima ayarları, net şekilde düzenlenmiş kontrol yüzeyinde hızlı ve sezgisel olarak yapılabiliyor. Dokunmatik tanıma ve dokunsal geribildirimin mekanik klima düğmeleri ve fiziksel ses kontrolörü ile kombinasyonu, hem dokunsal hem de estetik açıdan hoş bir işlevsellik sağlıyor.

Yüksek çözünürlüklü 12,3 inç genişliğindeki merkezi ekran, Porsche Communication Management’ın (PCM) kontrol merkezi niteliğinde. Daha önce olduğu gibi, sürücü buradan standart navigasyon ve multimedya işlevlerinin yanı sıra çok sayıda sürüş ve konfor işlevine erişim sağlayabiliyor. Opsiyonel olarak tercih edilebilen 10,9 inç genişliğindeki yolcu ekranı, Porsche Cayenne’in yepyeni özelliklerinden bir diğeri. Ek dokunmatik ekran, önde bulunan yolcunun navigasyonu kontrol edebilmesine veya bir medya hizmetini seçerek sürücünün üzerindeki yükü alabilmesine olanak sağlıyor. Ayrıca bu ekran aracılığıyla yolcu video izleyebiliyor. Ekranın üzerinde bulunan özel katman sayesinde ekran, sürücü koltuğundan görülemiyor. Bu sayede sürücünün dikkatinin dağılmasına engel oluyor.

Lüks ve sportif his

Porsche Cayenne kendi segmentindeki en sportif otomobil ve iç mekanı da bunu yansıtıyor. Sportif ambiyans; dinamik işlevsellik, lüks konfor ve tipik Cayenne tasarım özellikleriyle bir araya getiriliyor. Porsche, yeni Cayenne’deki yeni kontrol konseptini genişliği vurgulayan ferah bir tasarımla sunuyor. Tüm gösterge paneli, orta konsol ve kapı döşemeleri tamamen yeniden tasarlandı. Gösterge panelinin artırılmış yatay vurgusu, iç mekanın daha da geniş görünmesini sağlıyor. Zarif tasarımlı hava menfezleri tipik Cayenne tarzında dikey olarak hizalandı. Porsche, ilk kez kokpitteki tüm hava çıkışlarını ızgarasız olarak tasarladı.

Kapsamlı şekilde artırılmış bağlanabilirlik

Porsche, yeni Cayenne’de bağlanabilirlik özelliklerini daha da geliştirdi. Kablosuz şarj işlevine sahip soğutmalı akıllı telefon saklama alanı yeni Cayenne’de standart olarak yer alıyor. Soğutma işlevi, 15 watt’a kadar kablosuz şekilde şarj etmeye olanak sağlıyor. Çevrimiçi hizmetlerin genişletilmiş entegrasyonu, araç fonksiyonlarının çalıştırılması için sesli asistan Siri’nin kullanılması gibi yeni etkileşim yolları sunuyor. Ayrıca, hem ön saklama bölmesinde hem de orta konsolun arka kısmında iki adet USB-C bağlantı noktası bulunuyor. Tüm USB bağlantı noktaları hızlı şarj işlevi görüyor. Ayrıca ön tarafta bulunan sürücü USB bağlantı noktaları sayesinde akıllı telefon Porsche Communication Management’a (PCM) bağlanabiliyor. Akıllı telefonu otomobile bağlamak için tek yapılması gereken, PCM’deki QR kodu okutmak. Bu sayede Apple CarPlay® ve Android Auto®, ayrıca Spotify® ve Apple Music® gibi entegre uygulamalar dahil olmak üzere pek çok bağlantılılık fonksiyonu kullanıma hazır hale geliyor.

Yeni Araç İçi Video fonksiyonu sayesinde hem araç durağan haldeyken merkezi ekranda hem de sürüş sırasında yolcu ekranında, akış hizmeti sağlayıcı Screenhits TV® aracılığıyla doğrudan video izlenebiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı