Etiket: Sağlık

Değişen beslenme alışkanlıkları trafikte uykuya neden olabilir!

Bayram tatillerinde karayolu üzerinde trafik yoğunluğunun artması nedeniyle kaza potansiyelinin yükseldiğine dikkat çeken İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Öğr. Gör. Özgür Şener, güvenli bir yolculuk için araç servis bakımlarının yapılmasında fayda olduğunu ifade ediyor. Şener, kazaları engellemek için yolda yasal hız limitlerine uyulmasını, öndeki araç ile 4-6 saniye mesafe bırakılmasını ve yerleşim yeri geçişlerinde yaya trafiğine dikkat edilmesini öneriyor. Sürüş için mental olarak da hazır olunması gerektiğini belirten Şener, Ramazanla birlikte değişen beslenme alışkanlıklarının da trafikte uyku haline neden olabileceği uyarısında bulunuyor.   

Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Öğretim Görevlisi Özgür Şener bayram tatilinde yola çıkacaklar için güvenli seyahatin ip uçlarını paylaştı.

Yola çıkmadan araç servis bakımı yaptırılmalı

Bayram tatillerinin karayolu üzerinde artan trafik yoğunluğu ile birlikte trafik kazası potansiyelinin  arttığı dönemler olduğunu belirten İSG Uzmanı Öğr. Gör. Örgür Şener, “Yola çıkmadan önce aracın yolda bırakmayacak şekilde servis bakımlarının yapılması gerekiyor. Lastiklerin yanal yüzeylerinde kesik, yarık, parça kopması olmadığından emin olunmalı. Güvenilir bir lastik tamircisinde diş derinliklerinin minimum 3mm olduğu, lastik basınçlarının araç için verilmiş basınç değerlerinde olduğu kontrol ettirilmeli.” diye konuştu.

Sağlık sorunu varsa önce doktora danışılmalı

Sürüş için mental olarak hazır olunması ve uykusuz olunmaması gerektiğinin altını çizen İSG Uzmanı Örgür Şener, “Herhangi bir rahatsızlık varsa doktora danışmadan sürüşe çıkılmamalı. Sürüşe başlamadan önce yol ve hava durumunu kontrol edilmeli, gidilecek güzergâh üzerinde mola yerleri ve gerekli durumlarda alternatif rotalar yola çıkmadan önce belirlenmeli. Sürüşe başlamadan önce araç yakının da yeterli  olduğundan emin olunmasında fayda var.” dedi.

Yasal hız limitlerine uyulmalı

Trafik kurallarını da hatırlatan Şener, “Bağlantı ve katılım noktaları ile kavşak, trafik ışıkları gibi kritik bölgelere yaklaşırken hız azaltılarak kontrollü geçiş yapılmalı. Özellikle yerleşim yeri geçişlerinde yaya ve çocuk çıkma olasılığına karşı çok dikkatli olunmalı. Yasal hız limitlerine uyun, yağış, karanlıkta sürüş, dar, virajlı yollar gibi zorlayıcı şartlar oluştuğunda hız limitlerinin altında sürüş yapmak kazaları önleyecektir. Güvenli takip mesafesi korunmalı.  Öndeki araç ile minimum 4 saniye, otoyol ve otobanda 6 saniyelik bir mesafe bırakmak gerekiyor. Yolun ilerisini iyi gözlemleyerek aynaları ve çevreyi 5-8 saniyede bir olacak şekilde kontrol etmek de yine güvenli bir sürüş sağlayacaktır.” dedi.

Değişen beslenme alışkanlıkları trafikte uykuya neden olabilir!

Yolculuk sırasında sürücülerin psikolojik zorluklarla da karşılaşabileceğine dikkat çene Şener sözlerini şöyle tamamladı: 

“Sıkışık trafik, uzayan bekleme süreleri sebebiyle sürücüler agresif olabilir. Bu sebeple yolda sakin kalmakta fayda var. Oruç tutmaya alışmış olan sürücülerin Ramazan bayramı sonrası değişen beslenme düzenleri sebebiyle uyku hali gibi reaksiyonlar göstermelerine karşın hazırlıklı olunmalı.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bayramda Ölçüyü Kaçırmalayım

Yaklaşık bir ay kadar süren Ramazan ayı boyunca yaşanılan kısıtlanmalar bayramın başlaması ile son buluyor. Ailemizle ve sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz en özel zamanlardır bayramlar. Çeşit çeşit yemeklerin ve tatlıların yapılarak ikram edildiği, geniş sofralarda uzun zamanlar geçirmek hoş sohbetler eşliğinde ne yediğimizi unutmamıza neden olabilir.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Dahiliye (İç Hastalıkları) bölümünden, Dr. Öğr. Üyesi Şeref Kamil Basmacıoğlu ‘bayramda dikkat edilmesi gerekenleri’ açıkladı.

Uzun bir aradan sonra beslenme düzeninin değişmesi, büyük bir yemek sonrası midenizin ek hacmi karşılamak için fiziksel olarak genişlemesi sonucunda biraz rahatsızlığa yol açabilir. Bu gibi yemekler aşırı miktarlarda nişastalı besin içerdiklerinden karbonhidratlar glikoza dönüştürülürken vücudunuzun kan şekerinde de ani bir artış oluşmaktadır. Vücudunuz yağları ve tuzu işlerken kolesterol ve trigliserid düzeyleri, kan basıncı artarken vücutta sıvı tutulması da oluşabilir. Bu artışlar genellikle birkaç saat içinde düşmektedir. Birçok kişide şişkinlik, mide ekşimesi veya baş ağrısı gibi fiziksel semptomlar oluşabilir. Bununla birlikte, diyabet,  kalp hastalığı, obezite, hipertansiyon gibi kronik sağlık sorunları olan kişiler büyük bir ziyafet yemenin aynı zamanda gereğinden çok daha fazla kalori ve tuz da aldıklarını göz önünde bulundurmalıdırlar. Muhtemelen aşırıya kaçan bir yemek sonrası sersemlemenizin sorumlusu bu aşırı besinlerin yol açtığı kanda şeker ve trigliserid düzeylerinde yükselmeler olabilir. Sindirim sistemimize çok iş düştüğünden kalbin pompaladığı kanın önemli bir kısmı barsaklara yönlendirildiği için el ve ayaklarınızın biraz soğuk olduğunu bile fark edebilirsiniz. 

Ne kadar kalori içerirse içersin, aşırı yenen bir yemeğin herhangi bir kalıcı etkisi yoktur. Bunun yanı sıra diyabetli kişilerin kan şekerlerini dikkatli bir şekilde yönetmeleri gerekir.  Hipertansiyon öyküsü olanların yüksek kan basıncı veya sıvı tutulmasıyla ilgili komplikasyon riski daha yüksek olabilmektedir.

Büyük öğünler, eve giderken kalp krizi, safra kesesi ağrısı ve tehlikeli uyku hali riskini artırabilir. Aşırı yemek yediğinizde vücudunuz her şeyi depolayamaz, biriken bazı maddeler karaciğer hücrelerinin barındıramayacağı boyutlara ulaşır ki bu da süreklilik kazandığında ciddi karaciğer yağlanması sorunlarına neden olabilir.   

Ortalama bir öğünün mideyi terk etmesi 1 ila 3 saat sürer. Ancak büyük bir yemek, miktarına ve yağ içeriğine bağlı olarak 8 ila 12 saat sürebilir. 4.500 kalori ve 230 gram yağ tüketilen büyük bir öğün sonrası vücudunuz yağlardan ve şekerden oluşan bi  sel gibi etkilenmektedir  Ortalama mide kapasitesi yaklaşık 8 bardak  civarında olup ancak 4 ila 12 arasında değişebilmektedir. Gerilmiş bir mide, beyne tok olduğunu söyleyen kimyasalların salınmasını sağlar. Bir oturuşta yaklaşık 1.500 kaloriden sonra bağırsak mide bulantısına neden olan bir hormon salgılar. Bu da besin alınımını sonlandırmaya yol açar.

Belirti vermeyen kalp damar hastalığı olanlarda büyük bir yemek yedikten sonraki iki saat içinde kalp krizi riskinin dört-yedi kat arttığını bildiren çalışmalar mevcuttur. Normal bir öğünün normal kalorisinin üç katı kadar yemek yiyen biri, mide ve bağırsaklar ve dolayısıyla kalp için fazladan bir iş yüküne sahip olacaktır.

Çoğu insan için, yemek yorgunluğu sadece şekerleme ihtiyacını beraberinde getirir, ancak araçla seyahat ediyorsanız aynı zamanda bir güvenlik riskidir. 

Mide, yiyecekleri bağırsaklara saldıkça, safra kesesi yağ sindirimine yardımcı olmak için safra kesesinin kasılmasına yol açar.  Öncesinde safra kesesi taşları olan kişilerde safra taşı atakları sık görülen bir sorundur. Bu ataklar nadiren ölümcüldür, ancak ağrı kalp krizini taklit eder ve dayanılmaz olabilir. Birçok insan böyle bir atak yaşayıncaya kadar safra taşı olduğunu bilmez.

Büyük öğünler, gaz riskini artırır çünkü sindirilmemiş yiyecek parçaları kalın bağırsağa kayar ve mayalanmaya başlar

Bayramda özel diyet gerektiren mevcut sağlık sorunları olan kişiler tuz, yağ ve kalori alımına dikkat etmelidir. 

Mümkün olduğunca ölçülü kalma, fiziksel aktiviteyi artırmak gerektiğinde dur diyebilmek sağlığımız açısından önem taşımaktadır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ramazan Sonrası Hazımsızlığa Dikkat!

Ramazan süresince yavaşlayan metabolizmanın, bayramda aşırı besin yüklemesine maruz kalması midede hazımsızlık, şişkinlik gibi birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Uzman Diyetisyen Ebru Çağıl, bu rahatsızlıkların önüne geçmek için bayramda doğru beslenme yöntemlerini uygulamak ve özellikle zencefil ve zerdeçal içeren fitoterapötik takviyelerden destek almak gerektiğini vurguladı.

 

Ramazan ayı boyunca öğün sayısının daha az olması ve sindirim sisteminin günün belirli saatlerinde dinlendirilmesi sonucunda beslenme alışkanlıklarında değişiklikler meydana gelir. Bayramın gelişi ile bu beslenme alışkanlıkları eski düzene uyum sağlamaya çalışır. Özellikle oruç dönemini geride bırakırken bayram sofralarında yediklerimizin içerikleri yoğunlaşabiliyor.

Hamur işleri, tatlılar, yüksek yağlı besinler, meşrubat veya çay, kahve gibi kafein içeriği yüksek içecekler gün boyu misafirler eşliğinde tükettiklerimiz listesinde yerini alıyor.

 

Uzman Diyetisyen Ebru Çağıl, Ramazan süresince dinlenen metabolizmamız zengin bayram sofralarında hızlı ve yoğun porsiyonlara maruz kaldığı için çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşabildiğimizi söyledi. Hazımsızlık, şişkinlik gibi sindirim şikâyetlerinin en sık karşılaştığımız sorunlar olduğunu ifade eden Çağıl, “Bu rahatsızlıkların önüne geçmek için doğru beslenme modelini bulmak, hareket halinde olmak ve gerektiğinde tamamen bitkisel desteklerden faydalanmak gerekir” dedi.  

 

Beden sağlığının korunabilmesi için Ramazan sonrasında basit tedbirlerin yeterli olduğunu dile getiren Çağıl, şu önerilerde bulundu:

 

8 adımda doğru beslenme modeli

Oruç döneminden sonra gün içindeki öğün sayısını birden değil, kademeli olarak artırmakta fayda var. 

Bayramda sağlıklı bir kahvaltı ile güne başlanmalı. 

2-3 ana öğün yapılabilir fakat öğünler tatlı, börek gibi bayramlık ikramlarla geçiştirilmemelidir. Gün içindeki tatlı, çerez gibi atıştırmalıklar sınırlı olmalıdır. 

Çay ve kahve ile kafein alımının en çok arttığı zamanlar bayram günleridir. Bunlar mutlaka şekersiz içilmeli ve sınırlı tüketilmelidir. Aksi takdirde mide yanması, mide ekşimesi gibi durumlar yaşanabilir. 

Bayramda bol su tüketilerek hem porsiyon kontrolü sağlanabilir hem de kafeinli içeceklerin alınması önlenebilir. Gündüz içilemeyen su tüketim alışkanlığı böylece tekrar kazandırılmış olur. 

Bayramın adından da anlaşılacağı gibi ‘’şeker’’ tüketimi normale göre fazla olabileceği için porsiyon kontrolü özellikle önem taşımaktadır. Tatlı seçimleri şerbetli tatlılardan yana değil, sütlü tatlılardan yana olmalıdır. 

Olabildiğince hareketli olmak, asansör yerine merdiven kullanmak, yürüyüş gibi aktiviteler metabolizma hızını artırmak ve daha sağlıklı sindirim düzeni için önemlidir. 

Özellikle ramazan sonrasında yiyeceklerin daha rahat sindirimi için çiğneme süresi artırılmalıdır.

 

Bayramda sindirim problemi yaşayanlar için doğal destekler

Uzm. Dyt. Ebru Çağıl, özellikle bayramda mideye fazla yüklenmekten kaynaklanan hazımsızlık, şişkinlik gibi şikayetleri önlemek için doğru beslendikten sonra bitkisel desteklerden de yararlanmak gerektiğini vurguladı. 

Bu bitkisel desteklerin en başında Zencefil ve Zerdeçal’ın geldiğini belirten Çağıl, “Zencefil; şişkinlik ve hazımsızlığı önlemesi, ağrı hafifletici olması, inflamasyonu önlemesi gibi özellikleri sayesinde sindirim kanalında tedavi edici özelliğe sahip en güçlü bitkilerden biridir. Mide yüzeyinde ‘gerçek mide koruyucu’ özellik sağlar ve midedeki besinlerin daha kısa sürede bağırsağa geçişini sağlayarak midenin rahatlamasına destek olur. Zencefilin sadece besin olarak tüketimi içerisindeki Gingerol ve uçucu yağların tam olarak emilmemesine sebep olabilir. Bu yüzden özel olarak ekstrakte edilmiş takviye formunda kullanılması gerekmektedir” dedi. 

 

Zerdeçalın ise karın ağrısı, gaz sancısı, besinleri iyi hazmedememe ve karın bölgesinde şişkinlik halini önleyen bir diğer doğal kaynak olduğuna dikkat çeken Çağıl, “Aynı zamanda zerdeçal sindirim kanalında inflamasyonu ve mide ülserini önleyici etkinliğe sahiptir.  Safra asidi salgısını da düzenleyerek hazımsızlık şikayetlerinin önlenmesine yardımcı olur. Yaygın olarak baharat formunda tüketilen zerdeçalın emilimi tek başına oldukça zordur. Bu sebeple tek başına besin olarak tüketmek yerine, emilim düzeyi yüksek formülasyonları tercih etmek hazımsızlık şikayetlerinde en doğru seçenek olacaktır” diyerek sözlerine devam etti.

 

Zerdeçal ve zencefilin sofra kültüründeki tüketimi ile fitoaktif olarak alımında büyük farklar olduğunu vurgulayan Çağıl, etkinliği klinik çalışmalarla test edilen bitki temelli fitoaktif içeriklerin daha etkili olduğunu, emilim düzeyleri de göz önünde bulundurularak standardize bitkisel takviyelerin tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Bu iki fitoaktifin bir arada olduğu sinerjistik kombinasyonların en doğru bilgisi için eczacınıza danışabilirsiniz.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Aşının Önemini Göz Ardı Etmemeliyiz”

Aşılar, hastalıklara karşı bağışıklık kazandırmak amacıyla toplum sağlığını korumak için kullanılan tıbbi ürünlerdir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Servet Öztürk aşılanmanın insan sağlığı için önemine dikkat çekti.

Aşı, mikrobik hastalıklara karşı vücudun bağışıklık sistemini uyararak hastalıkları önleyici amaçla kullanılan, zayıflatılmış veya mikropların hastalık yapıcı etkisi olmayan bazı parçalarının kullanılmasıyla üretilen tıbbi ürünlerdir. İlk olarak İngiliz hekim Edward Jenner tarafından 1876 yılında çiçek aşısının bulunması sonrasında başta Pasteur olmak üzere birçok bilim adamı aşı çalışmalarına ağırlık vermiş 20. Yüzyıl boyunca yüzlerce aşı keşfedilmiştir. 1885 yılında Pasteur tarafından ilk kuduz aşısının bulunmasından sonra 1887 yılında Osmanlı’da Kuduz tedavi müessesesi kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra başta Tüberküloz olmak üzere Tetanoz, Difteri, Kolera gibi aşılar ülkemizde üretilmeye başlanmıştır.

“Aşılar tıp biliminin en önemli buluşudur”

Dr. Öğr. Üyesi Servet Öztürk, “Mikroorganizmalara vücudumuzun tepkisini bağışıklık sistemi dediğimiz koruyucu bir sistem gerçekleştirmektedir. Enfeksiyonlarda sonuç tam iyileşme, hasar bırakarak iyileşme (morbidite) ve ölüm olarak özetlenebilir. 1800’lü yıllarda ortalama insan ömrünün 40’lı yaşları bulmadığı yaygın bilinen bir gerçektir. Ve aşıların kullanımı, sağlıklı yaşam ve barınma koşulları günümüzde insanın yaşam süresini ve konforunu en fazla etkileyen faktörlerdir. Aşılamanın en önemli özelliği diğer tedavilerden farklı olarak hastalık meydana gelmeden, mikroorganizmaların henüz vücuda girmeden uygulanmasıdır” dedi.

“Aşı yaptırmak enfeksiyon hastalıklarından korunmanın en etkili ve ucuz yoludur”

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “Günümüzde aşılar sayesinde insan yaşam süresi uzamış, bazı bulaşıcı hastalıklara bağlı sakatlık ve ölüm oranları azalmıştır. Milyonlarca kişinin ölmesine neden olan çiçek hastalığı, tüm dünyada yapılan yaygın bir aşılama kampanyası sayesinde yeryüzünden silinmiş yani eradike edilmiştir. Aşılamada temel prensip, zayıflatılmış yani hastalık yapma kapasitesi çok azaltılmış bir mikrop ile veya mikroorganizmanın bir parçasının insana verilmesi sonucunda bu mevcut mikroorganizmada koruyucu antikorların oluşturulması, bu sayede hastalık semptomlarının meydana gelmemesi veya hastalığın hafif atlatılmasıdır. Yakın zamana kadar aşılanma genellikle çocuklar için uygulanmakta iken, insan yaşam süresinin artması, ileri yaşta enfeksiyon hastalıklarının daha ağır ve ölümcül seyretmesi, çocukluk çağında yapılan bazı aşılara bağlı oluşan antikor seviyelerinin yıllar içerisinde azalması ve küreselleşme etkisiyle seyahatlerin artması nedeniyle erişkin yaşta aşılama önem arz etmektedir” diye konuştu.

           “Aşılanma, çocuklarda olduğu kadar erişkin yaş grubu insanlarda da önemlidir”

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “Günlük hekimlik pratiğimizde, çocukluk çağı aşılamalarında toplumumuzun büyük bir kısmının bilinçli olduğu, insanların çocuklarının aşılamalarında oldukça hassas olduğu söylenebilir. Ancak Erişkin aşılamada insanlarımızın yeterli bilinçte ve bilgi seviyesinde olduğunu söylemek oldukça güçtür. Aşılar genel anlamda toplum ve birey sağlığı için en maliyet etkin koruyucu tedavilerdir denilebilir. İnsanlarımız motorlu araçlarını hiçbir şikayetleri olmadığı halde araçlarının sağlığı ve düzgün çalışması için rutin bakımlara götürmektedir. İnsan bedeninin de çok kompleks bir organizma olduğunu hesaba katarsak sağlık taramalarının belli periyodlarda yapılması ve bu taramalarda Erişkin aşılama danışmanlığı alınmasında fayda vardır. Her hekime başvurduğunuzda yapılması gerekli aşılar konusunda bilgi talep ediniz.

Akdeniz diyeti ile beslenin, fiziksel aktiviteye önem verin, sigara ve alkolden uzak durun ve  erişkin yaş aşılamaları için doktorunuza başvurmayı unutmayın..”  diye vurguladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bayramda Alışkanlıklarınızdaki Küçük Değişikliklerle Kilonuzu Kontrol Edin

“Bayramda nasılsa dikkat edemiyorum. Sağlıklı beslenme düzenine daha sonra başlarım diyorsanız hata ediyorsunuz” diyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Diyetisyen ve Fitoterapi uzmanı Buket Ertaş Sefer, bayramda kilo kontrolünü sağlamak için farkındalığı elden bırakmamak gerektiğini söyledi. 

“Hayatın akışı her zaman uygun koşulların oluşmasına elverişli olmayabilir. Önemli olan şartlar içerisinde dengeyi kurabilmek. Bunu başarabilirseniz hayat boyu denge daha kolay olur” şeklinde konuşan Dyt. Buket E. Sefer, “Dolayısıyla farkındalıkla geçirilen bayram, tatil vb. Zamanlar motivasyonunuzu ve kendinize olan inancınızı daha da artıracaktır fakat her zaman istediğiniz gibi de gitmeyebilir. Bunu da normal kabul edip, panik yapmadan yola devam etmek en doğrusu” diye konuştu.

 

Dyt. Buket Ertaş Sefer, Ramazan Ayı sonrasında gelen bayramı kilo almadan geçirebilmek için alışkanlıkları değiştirmek gerektiğini belirterek şu ipuçlarını verdi…

METABOLİZMANIZI HIZLANDIRMAK İÇİN GÜNE EGZERSİZLE BAŞLAYIN.

Kilo kontrolünde en önemli unsurlardan birinin de metabolizmayı hızlandırmak olduğunu söyleyen Dy. Buket E. Sefer, “Gün içinde vakit olmuyorsa her sabah yarım saat erken kalkıp tempolu yürüyüş veya kısa zamanda etkili olan egzersizler yapabilirsiniz. Hadi gelin güne biraz daha erken başlayalım ve egzersizle başlanılan günün mutluluğunu yaşayalım. Bu sayede gün içinde artan enerji ve hızlı metabolizma dengesini da sağlayabilirsiniz” dedi. 

GEÇ KAHVALTI VAR İSE ÖĞÜN SAYISINI REVİZE EDİN.

“Öğün atlamamayı kan şekeri regülasyonu ve iştah kontrolü için elbette öneriyoruz. Fakat saat 8.00’de başlayan mesai günü ile 10.00’da uyanılan tatil günleri elbette aynı olmamalı” diyen Dyt. Sefer, şunları anlattı: “Mümkünse reçel, bal gibi tatlı kaynaklarına bugünlerde tamamen ara vermek gerekli. Kaliteli proteinle başlayan kahvaltı ardından gelen küçük bir ara öğün veya misafirlikte ikram edilen sevilen bir tatlı ardından akşam yemeği günü dengelemeye yardımcı olacaktır. Elbette tatlı tüketiminin sıfır olmasını tercih ederiz. Fakat özel günlerde kendime hakim olamıyorum diyorsanız ana yemek kalorilerini biraz kısmakta fayda var.” Diye konuştu. 

HER SAAT BAŞI BİR BARDAK SU İÇMEYİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİN. 

Özellikle havaların ısınmaya başladığı bugünlerde hareketle birlikte su kaybının da arttığını hatırlatan Dyt. Buket E. Sefer, telaş ve yoğunluktan, belki de konfor alanımızın dışında olmaktan kaynaklanan sıvı tüketiminde kısıtlama yaşanabileceğini söyledi. “Ancak hem genel sağlık hem de kilo kontrolü için su tüketimi konusunda farkındalığı yüksek tutup saatte bir bardak su içmek atıştırma isteğinizin bastırılmasına yardımcı olacaktır” diye ekledi. 

TATLI TÜKETİMİNİ YASAKLAMAK YERİNE KISITLI TÜKETİM YOLUNA GİDİN. 

“Canınızın çektiği tatlı, börek… Sizin için özel ne varsa düşünüp kendinize onlardan yana iltimas geçebilirsiniz” diyen Dyt. Buket E. Sefer, bayramda tatlı tüketimi konusunda da denge kuralını uygulamak gerektiğini söyledi. 

“Tatlı tüketimini tamamen kısıtlamak sonrasında dönüşünüzü muhteşem yapabilir. Bu nedenle her zaman olduğu gibi denge kuralı bayramda da ön planda olmalı. Kendinize izin verdiğiniz 1 ya da 2 gün öğlen saatlerinde yediğiniz ve sizi mutlu eden o tatlı için kendinizi suçlu hissetmeyin. Olmasa da olur tatlılar için de gereksiz kalori almayın.” 

HER GÜN 1 ÖĞÜN KALİTELİ, AZ YAĞLI PROTEİN TÜKETİN

Bayram boyunca da öğünlerde kaliteli protein almanın önemi ve gerekliliğine işaret eden Dyt. E. Sefer, şu bilgileri verdi: “Alınan karbonhidratı azaltmak için akşam yemeklerini beyaz et veya yağsız kırmızı et ve bolca salata veya sebze şeklinde tercih edebilirsiniz. Bu hem günlük almanız gereken protein miktarına katkı sunacak hem de kalori alımınızı dengeleyecektir. Proteinin yanında mutlaka sebze olmasına özen gösterin. Bu sayede hem vitamin hem de posa alımınızı artırabilirsiniz.”

UZUN AÇLIKLARA GEREK YOK! 

Gündüz tüketilen tatlı veya börek sonrası yapılan vicdanla “bugün akşam yemeği yemeyeceğim” fikrinin oldukça yanlış olduğunun altını çizen Dyt. Buket E. Sefer, bunun gece atıştırma ataklarını tetikleyeceğini söyledi. “Bunun yerine tükettiğiniz şeyler için kendinizi cezalandırmayın. Bir sonraki öğünde hafif bir ana öğün yapmaya gayret gösterin” diye konuştu. 

PROBİYOTİK VE POSA ALIMINI ARTIRIN.

Yemek düzeni değişikliği ile bağırsak hareketlerinde yavaşlama veya şişkinlik yaşanabileceğini söyleyen Dyt. E. Sefer, bunun için çözüm önerilerini şöyle sıraladı: “Ev yapımı yoğurt, probiyotik yoğurt veya takviye olarak alınan probiyotik gastrointestinal sisteminizi rahatlatacaktır. Ayrıca ne kadar posa o kadar regüle kan şekeri, düzenli bağırsak hareketleri ve doygunluk. Posayı artırmak için ise bolca sebze ve günde 1 porsiyon meyve şart. Bu yüzden yaşasın renkli ve çeşitli salatalar.”

KALORİLİ İÇECEKLERİ SINIRLANDIRIN 

Gün içinde ikram edilen asitli içecekler, taze sıkılmış bile olsa meyve suları, meyveli maden suları istemeden fazla kalori alımına neden olabileceğini söyleyen Dyt. Buket E. Sefer, “Bunlar yerine sade kahve (şekersiz ve sütsüz), bitki çayı, sade maden suyu bolca su tüketmek, içecek denetiminde iyi bir kontrol yöntemi olacaktır” dedi. 

YEDİKLERİNİZİ TELAFİ İÇİN DETOX DİYETİ YAPMAYIN 

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Diyetisyen ve Fitoterapi uzmanı Buket Ertaş Sefer, kilo vermek ve yediklerinizi telafi etmek için yapılan yanlış detokslara da dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Vücudun en iyi detoksifikasyon yöntemi iyi çalışan karaciğer ve organlardır. Az kalorili diyetler, detoks uygulamaları çoğunlukla su kaybına neden olur. En iyisi bayram sonrası karaciğerinize iyi bakmak ve gerekirse karaciğer sağlığına yönelik gıda ve gıda takviyelerine başvurmak en doğrusu olacaktır.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bayramda Sindirim Sisteminizi Yormayın

Zengin bayram sofraları geleneğimizin bir parçasıdır.Bayramlarda bir araya gelmenin mutluluğu ve tadı bu renkli ve zengin sofralarda çıkarılır. Özenle hazırlanan tatlı ya da tuzlu tüm lezzetler hem göze hem de mideye hitap eder. Fakat uzun bir süre oruç tutulduktan sonra bayramda eski beslenme alışkanlıklarına dönmek bazı sağlık sorunlarına yol açabilir. İkram edilen tatlıları ve hamur işi gıdaları kontrolsüzce  tüketmek; halsizlik, yorgunluk, kilo artışı ve özellikle kabızlık gibi mide-bağırsak problemlerine neden olabilir. Bu nedenle tüm lezzetleri, küçük porsiyonlarda almakta fayda vardır. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Nur Sinem Türkmen, Ramazan bayramı için sağlıklı beslenme önerilerinde bulundu.

Hızlı yemekten kaçının, besinleri iyi çiğneyin

Oruç tutulan süre boyunca dinlenmeye geçmiş sindirim sistemi bayram sabahı; kızartmalar, hamur işleri, salam, sucuk, sosis gibi şarküteri ürünler, fazla tuz ve şeker içeren kahvaltılıklar ile yorulmamalıdır. Kahvaltı öğününde yumurta, peynir, zeytin, avokado, bol yeşillik, domates, salatalık ve tam tahıllı ekmek içeren lif oranı yüksek protein açısından zengin besinler tüketmelidir. Ana yemeklerde; orta boy bir tabağın yarısının salata veya sebze yemeğinden oluştuğundan emin olmalı, diğer yarısı ise et, tavuk, balık, baklagiller ve pilav gibi karbonhidrat kaynağı gıdalara ayrılmalıdır. Ayrıca, yemekler en az 30 dakika sürecek şekilde tüketilmeli, hızlı yemekten kaçınarak iyice çiğnenerek sindirim sistemine destek olunmalıdır. 

Şekersiz çay ya da maden suyu tercih edin

Fazla şeker tüketimini engellemek için, ikram edilen tatlı ya da tuzlu hamur işlerini meyve suyu, şekerli gazoz, komposto, limonata ile tüketmek yerine bitki çayları, ayran veya sade maden suyu tercih tüketilmelidir. Tatlı olarak sütlü tatlılar ve dondurma tercih edilmelidir. Şerbetli tatlı tüketimi bayram boyunca maksimum 1-2 defa ile sınırlandırılmalıdır. Eğer tatlı tüketimi olacaksa; ana yemeklerin yanında tüketilen makarna, pilav, ekmek tarzı gıdaların porsiyonunu azaltmak, diyetin dengelenmesinde yardımcı olacaktır. 

Bol su için, ikramlık tüketimini sınırlayın

Gün boyu misafirliklerde geçirilse bile toplam en az 2,5 lt su içimi ihmal edilmemelidir. Tüketilen toplam çay ve kahvenin ise 4 fincandan fazla olmamasına özen gösterilmelidir. Aksi takdirde, Ramazan bayramı boyunca uyku problemleri oluşabilir, dolayısıyla bayram sonrasında günlük rutine dönmekte güçlük çekilebilir.Eğer akşam yemeğinden sonra tekrar açlık hissedilirse; kalan tatlılar veya hamur işlerini tüketmek yerine, 1 porsiyon taze meyve ile 1 avuç kadar çiğ badem, fındık gibi kuru yemiş içeren bir ara öğün tüketilebilir.

Bayram tatilinin tadını sadece yemekle çıkarmayın

Eğer bayramda bir tatil merkezinde konaklanacaksa, olabildiğince evdeki beslenme tarzı devam ettirilmeye çalışılmalıdır. Açık büfe tarzı tüketim yapılan bir yerde kalınacaksa, sabah küçük porsiyonlarda toplam 7 seçenekten oluşan (yumurta, peynir, zeytin, söğüş sebzeler, bal/pekmez/reçel, tam tahıllı ekmek veya tam buğday unlu mamüller, çay/kahve) bir kahvaltı tabağı hazırlanmalıdır. Öğle yemeği; et/tavuk/balık gibi hayvansal kaynaklı gıdalar ile yapılacaksa, mutlaka akşam yemeği öğünü sebze ağırlıklı yapılmalıdır. Tatilin tadı sadece yemekle çıkarılmamalı, olabildiğince hareketli olarak ve düzenli yürüyüşler yaparak geçirilmelidir. 

Diyabet ve kalp hastaları bayramı ‘kaçamak‘ olarak görmemeli

Bayram boyunca oluşabilecek kabızlık gibi sindirim problemlerinin önüne geçebilmek için mutlaka ana yemeklerin yanında yeşillik içeren zeytinyağlı bir salata olmalıdır. Kefir veya keten tohumu katılmış yoğurt ile bir ara öğün de yapılabilir. Diyabet, kalp, yüksek tansiyon hastaları ve diğer kronik hastalığı olan kişiler diyetlerine olabildiğince dikkat etmeli ve bayramı ‘kaçamak’ olarak düşünerek aşırı gıda tüketimi yapmamalı ve sağlık problemleri oluşturacak şekilde beslenmemelidir.

Misafirlerin küçük porsiyon isteğini normal karşılayın

Kişi kendi beslenmesine dikkat ettiği kadar, evinde ağırladığı misafirlerin de sağlığına bir o kadar dikkat etmelidir. Misafirperver bir kültüre sahip olmamız bazen misafirlere ikram edilen tüm yiyeceklerin bitirilmesinin istenmesine neden olabilmektedir. Misafirlerin doydukları zaman ikramları tüketmeyi bırakmaları veya sağlık problemlerini düşünerek bazı ikramları tüketmek istememeleri normal karşılanmalıdır. Bireyler, tabaklarındaki her şeyi bitirmemenin ayıp olacağını düşünerek, istemeyerek de olsa fazla gıda tüketebilir. Hem bu durumun hem de israfın önüne geçilebilmesi için, misafirlere küçük porsiyonlarda ikramlar yapılmalıdır.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı