Etiket: Kanser

TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü Açıldı

Türkiye, sağlıkta stratejik bir atılım yaptı. Bu alanda Ar-Ge çalışmalarının yürütüleceği ve inovatif girişimlere ev sahipliği yapacak yeni bir altyapı hizmete girdi. TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, Ar-Ge ve yenilikçilik alanında en stratejik entegre yapılardan biri olacak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, kampüs bileşenlerinden olan biyoteknoloji merkezinde aşı ve ilaçları hücreden başlayarak üretilebileceğini söyledi. Yine yerleşkede bulunan Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi’nden bahseden Bakan Varank, “Milli güvenlik ihtiyaçlarımızın önemli bir kısmını kendimiz karşılayacağız” dedi.

MODERN, ENTEGRE TESİS

Sağlık sektöründe hem modern hem entegre bir tesis olma özelliği taşıyan Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi’nde  resmi törenle açıldı. Törene Bakan Varank’ın yanı sıra Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcıları Çetin Ali Dönmez, Mehmet Fatih Kacır, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hacı Ali Mantar, eski Kocaeli Üniversitesi Rektörü ve AK Parti Kocaeli Milletvekili Adayı Prof. Dr. Sadettin Hülagü katıldı.

Açılış töreninde bir konuşma yapan Bakan Varank şunları söyledi:

HIFZISIHHADA ÜRETİM 1998’DE DURDURULDU: Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde 1998 yılına kadar 18 farklı aşı üretiliyordu. Aşı üretimi 1998 yılında durduruldu ve o tarihten itibaren aşı üretimiyle ilgili faaliyet olmadı. 1998 yılında son aşısını üretmiş bir kurumun sorumluluğunu bize yüklemeye çalışanların aksine biz sağlık sektörünün savunma sanayi gibi stratejik öneme sahip olduğunun gayet farkındayız.

41 AR-GE MERKEZİ: TÜBİTAK’ın burs ve destek programlarıyla 2002’den günümüze aşı ve ilaç alanında 5 binden fazla projeye 10,5 milyar lira kaynak aktardık. İlaç alanında faaliyet gösteren Ar-Ge Merkezi sayısını 41’e çıkardık. Teknopark ve Ar-Ge merkezlerindeki aşı ve ilaç sektörüne yönelik çalışmalar yürüten firmalara bugüne kadar 5,5 milyar liranın üzerinde destek sağladık.

HÜCREDEN BAŞLAYARAK: TÜBİTAK Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, 3500 metrekare kapalı alan sahip. Medikal Biyoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi ile Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezlerinden oluşuyor. Tüm Türkiye’ye hatta bölgemize hizmet edecek bu önemli yatırımla farklı aşı ve genetik ürünleri, biyoteknolojik ilaç ve aşı adaylarını, hücreden başlayarak üretilebileceğiz.

İNOVATİF PROJELER: Kanser tedavisinde önemli bir yere sahip hücre tedavi sistemlerini, DNA zincirlerini kesmeye ve yeniden birleştirmeye olanak sağlayan embriyo çalışmalarını hayata geçirebileceğiz. Moleküler biyoloji, kimya ve malzeme biliminin kesiştiği inovatif projeler yürütebileceğiz.

MİLLİ GÜVENLİK İHTİYAÇLARI: Açılışını yaptığımız Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi’nde de Türkiye’nin milli güvenlik ihtiyaçlarının önemli bir kısmını kendimiz karşılayacağız. Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) tehditlere karşı savunma ürünlerinin, uluslararası standartlarda test ve sertifikasyonlarının bu merkezde biz yapacağız.

ÖNCÜL BİR MERKEZ OLACAK: En büyük sermayemiz insan kaynağımız. Aşı ve ilaç sektöründe çalışacak yeni araştırmacılarımızı da burada yetiştirmiş olacağız. Kampüsümüzün aşı ve ilaç geliştirme, KBRN araştırmaları gibi kritik konularda dünyada öncül bir merkez olacağından hiç şüphemiz yok.

ÜRETİM AŞAMASINDAKİ ALTYAPIYI SUNACAK

TÜBİTAK Başkanı Mandal, Türkiye için kritik iki merkezin açılışını gerçekleştirdiklerini belirterek üniversitelerde geliştirilen temel araştırma düzeyindeki çalışmaların üretim aşamasında ihtiyaç duyduğu gerekli donanım ve altyapıyı bu kampüste ulaşılabileceğini söyledi.

3 MERKEZDEN OLUŞUYOR

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) bünyesinde hayata geçen Aşı ve İlaç Geliştirme Kampüsü, aşı ve ilaç alanında çalışacak Medikal Biyoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi (MEDİBİYO) ile Ulusal Biyolojik ve Kimyasal Test Merkezi ‘nden(BKTM) oluşuyor.

MEDİBİYO’DA İLAÇ VE AŞI

Tasarım aşamasından üretim süreçlerine kadar aşı ve ilaç geliştirilmesine olanak sağlayan Medikal Biyoteknoloji Mükemmelliyet Merkezi’nde (MEDİBİYO) aşı ve ilaç adaylarının klinik öncesi çalışmaları tamamlanacak. Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak finansmanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlı’ğının yürüttüğü Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında inşa edilen merkezde, yeni tanı ve tedavi sistemlerin geliştirilmesine yönelik vizyoner projeler üretilecek. Türkiye’de ilaç sektörünün ihtiyaç olan insan gücünü yetiştirecek kapasiteye sahip MEDİBİYO’da özellikle kanser tedavisine yönelik ilaçlar üzerine çalışmalar yürütülecek.

BKTM’DE SAVUNMAYA DÖNÜK ÜRÜNLER

Türkiye’nin milli savunma ihtiyaçlarına yönelik yerli ve milli ürünler üretecek olan BKTM’de, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) tehditlere karşı savunma ürünleri geliştirilecek. Merkezde, uluslararası standartlarda test ve sertifikasyonlarını yapacak. Bu merkez sayesinde KBRN ürünleri alanında cari açık azalacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Antioksidan besinlerle hastalıklardan korunun

Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için günlük beslenmede antioksidan kapasitesi yüksek besinlere yer vermesi çok önemli.

Normal şartlarda canlı metabolizması sağlıklı iken antioksidanlarla serbest radikallerin denge halinde bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Antioksidanlar, normal hücre metabolizmasının toksik yan ürünü olan serbest radikalleri etkisiz hale getirerek koruyucu etki gösterirler. Bu nedenle vücudun savunma sisteminin etkisini artırarak hastalık riskini de azaltırlar. Vücudumuz kendi başına bir miktar antioksidan üretir, ancak bu yetersiz kalabilir, bu nedenle diyetle alımı da çok önemli” dedi.

Gelişen teknoloji, çevre kirliliği, radyasyon, tarım ilaçları, ağır metaller ve canlı hücrelerdeki oksijen metabolizması gibi birçok etken insan vücudunda serbest radikallerin oluşumuna neden oluyor. Serbest radikallerin de oksijenin reaktif formları olup, vücut hücrelerini tahrip edebildiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu da kalp damar hastalıkları, kanser, katarakt, diyabet, karaciğer tahribatı, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı ve diğer pek çok hastalığa sebep olabilir” açıklamasında bulundu.

Renkli meyve ve sebzeler antioksidan deposu

Antioksidan bakımından zengin besinlerin serbest radikallerin etkilerini azalttığının altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, “Bu nedenle kendinizi sağlıklı tutmak için daha çok antioksidan açısından zengin besinler tüketmek önemli. Bilinen en iyi antioksidan maddeler arasında; betakaroten ve diğer karotenoidler, C vitamini, lutein, reveratrol, E vitamini ve likopen sayılabilir. Antioksidanlar belirli meyve ve sebzelerde doğal olarak da bulunuyor. Özellikle renkli meyve ve sebzelerde daha fazla antioksidan bulunuyor. Domateslerde likopen veya havuçta beta-karoten farklı tiplerde antioksidanlardır. Hatta çikolata bile listeye bir antioksidan olan flavonoidleriyle girer” diye konuştu.

Serbest radikalleri ölçeme kapasitesi yani ORAC’ın besinlerdeki antioksidan kapasitesini ölçmeye yarayan bir yöntem olduğunu söyleyen Derya Eren, “Her insan günde 3000 ORAC birimi vitamin ve mineral almalı. Araştırmacılar ise 5000 ORAC biriminde daha fazla korumanın gerçekleştiğini bildiriyor. Amerika’da Boston Tuft Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarda, yüksek ORAC değeri olan sebze ve meyvelerin tüketimiyle vücut ve beyinde yaşlanma sürecinin yavaşladığı öne sürülmüş ve bu besinlerin ORAC tablosunu hazırlamışlardır” dedi.  Derya Eren, bu tabloya göre ise ORAC değerinde yüksek olan besinleri şöyle sıraladı:

Meyveler: 

Yaban mersini 9621 

Böğürtlen 5905

Nar 4479

Çilek 4302 

Meyve suyu: 1002

Kiraz 3747

İncir 3383

Portakal 2103

Avokado 1922

Şeftali 1922

Limon 1346

Mango 1300

Kivi 1210

Kayısı 1110

Muz 795

Kavun 253

Karpuz 142

Sebzeler:

Zencefil (taze) 14840

Enginar 6552

Sarımsak 5708

Kişniş (taze) 5141

Kara lahana 2496

Kuşkonmaz 2252

Roka 1904

Pancar 1776

Turp 1750

Ispanak 1531

Brokoli 1510

Maydonoz 1301

Patlıcan 932

Çiğ soğan 913

Karnabahar 870

Kereviz 552

Beyaz Lahana 529

Çikolatalar:

Kakao (kuru) 55653

Bitter çikolata 20816

Sütlü çikolata 7519

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Kulak Ağrısı Ciddi Hastalıkların Belirtisi Olabilir

Kulak ağrısı dönem dönem pek çok insanın yaşadığı ve günlük yaşamı oldukça zorlaştıran ağrı tiplerinden biri olarak ifade ediliyor. Kulak ağrısının en sık nedeni enfeksiyonlar olarak karşımıza çıkıyor ancak bu ağrı kanser gibi ciddi hastalıklardan da kaynaklanabiliyor. Vücudun herhangi bir yerindeki bir ağrı alarm anlamına geliyor ve bu nedenle ciddiye alınıp en erken zamanda doktora başvurulması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Mustafa Bilazer, kulak ağrısının nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.  

Kulak ağrısının nedeni çok önemli

Kulak ağrısının en çok görülen nedeni enfeksiyonlardır. Orta kulak ve dış kulak yolu enfeksiyonları çok ağrılıdır. Orta kulak enfeksiyonu daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olurken dış kulak yolu enfeksiyonu kulağı aşırı kurcalama, hijyenik olmayan denize ve havuza girme sonucu oluşur. Daha az sıklıkla kulak kepçesindeki enfeksiyon ve darbelere bağlı şişmeler, kulak zarına ve dış kulak yoluna basınç yapan kulak kirleri, boğaz ve ağız bölgesindeki enfeksiyon, yara ve kanserlerde, çene eklemi ve diş hastalıklarında da kulağa yansıyan ağrılar görülebilir. Ayrıca nörolojik ve psikolojik hastalıklarda da kulak ağrısı ortaya çıkabilmektedir.

Kulak içi ağrısı da görülebilir

Bazen boğaz enfeksiyonları sırasında, ağızda aft ve yara oluştuğunda kulak içine yansıyan ağrılar olabilir. Ayrıca ağız boşluğu, dil, yutak, gırtlak, geniz bölgelerindeki kanserlerde de kulak ağrısı oluşabilir. Çene eklemindeki ve dişlerdeki hastalıklarda da kulak ağrısı görülebilir. Bununla birlik dişlerini çok sıkan kişilerde de ağrı olabilmektedir. Bu durumda vakit kaybedilmeden uzman yardımı alınmaktadır.

 

Mutlaka doktora başvurun

Kulak ağrısı durumunda öncelikle otoskop veya endoskop ile kulağın içine bakılmaktadır. Orta kulak enfeksiyonunda kulak zarı kızarmıştır, orta kulakta iltihap birikmesi de başlamış olabilir. Dış kulak yolu enfeksiyonunda kulak kanalı daralmış, şişmiş ve çok ağrılıdır, hasta kulağına dokunulunca aşırı ağrı hisseder. Kulak muayenesi normalse ağrının nedenini bulmak için burun, geniz, ağız boşluğu, yutak, gırtlak bölümlerini de endoskop ile muayene etmek gerekmektedir.

Dış kulak yolu enfeksiyonlarında antibiyotik içeren damla ve tabletler ile kortizon içeren damlalar kullanılır, bazen dış kulak yolu enfeksiyonuna mantarlar neden olur o zaman antifungal damlalar kullanılır. Orta kulak enfeksiyonunda ise antibiyotik içeren tablet veya iğnelerden yararlanılmaktadır.

Bebeklerde ve çocuklarda da görülebiliyor

Bebekler elini kulağına götürüyor, ağlıyor ve huzursuzsa orta kulak enfeksiyonu veya diş çıkarmaya bağlı olabilir; kulak, burun, boğaz uzmanına muayene ettirmeniz gerekmektedir.

Çocuklarda da genelde orta kulak enfeksiyonu vardır, parasetemol veya ibuprofen içeren ağrı kesiciler, lidokain içeren damlalar verilebilir. İlk fırsatta da kulak, burun, boğaz uzmanına muayeneye gidilmesi önerilmektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Umut Barbaros: Kanserde Umut Işığı, Sıcak Kemoterapi

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 yılı verilerine göre yılda küresel bazda 18 milyonun üzerinde yeni kanser vakası saptanırken, hastalığa bağlı ölüm oranı ise 10 milyonun üzerinde gerçekleşiyor. Dünya genelinde her 5 erkekten birinde ve her altı kadından birinde hayatları boyunca kanser gelişmesi beklenirken her sekiz erkekten birinin, ve her 11 kadından birinin ise kanser nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Kanserde erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önemine değinen İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, kanserde en etkili yöntem olan sıcak kemoterapi hakkında detaylı bilgiler verdi.

Çağın vebası haline gelen kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yerini alıyor. Manevi olarak büyük kayıplara yol açan kanser, aynı zamanda yüksek tedavi maliyetleri ile ülkelerin ekonomisine ve iş gücünde önemli zararlara neden oluyor.Teknoloji ve tıbbın ilerlemesiyle kanserle mücadelede daha etkili sonuçlar almayı mümkün hale getiren sıcak kemoterapi, birçok hasta için umut ışığı oluyor.

Sıcak kemoterapi için önemli bilgiler aktaran İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, “ Kanser denilince aklımıza hep bilindik yöntemler geliyor. Ancak karın içine yayılmış kanser, farklı bir olgu. Karın içine yayılmış kanserler bundan 30 yıl önce tedavisi mümkün olmayan hastalıklar olarak biliniyordu. Yaklaşık 20 yıldır karın içine yayılmış cerrahi tedavilerle beraber, sıcak kemoterapiden bahsediyoruz. Burada temel felsefe karın içindeki organlardan; kalın bağırsak, karın zarı, bağırsak, yumurtalık, mide, pankreas gibi organlardan tümörün organ dışına çıkarılması işleminden bahsediliyor. Esas amacımız tümörün hepsini cerrahi bir işlemle temizlemek. Karın içine 42 derece ısıyla beraber sıcak kemoterapiyi sanki bir sıcak diyaliz yapıyormuş gibi verebilmek. Temel felsefe ana damar yollarıyla kemoterapinin ulaşamadığı damar odaklarına veya gözle görülemeyen hücrelere direkt temasla bu kemoterapiyi ulaştırmak” açıklamasında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Yetişkinlerde Aşı Takvimi Hayat Kurtarıyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre aşılama ile her yıl 3 milyon kişinin hayatı kurtuluyor. Toplumdaki aşılama oranının artması hem hastalığın daha hafif geçmesini hem de hızlıca bulaşmasının önüne geçiyor. Koronavirüs sürecinde aşılama nedeniyle yaklaşık 10 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesinin önlendiği tahmin ediliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Funda Timurkaynak, 24-30 Nisan Aşı Haftası’nda yetişkin aşılama takvimi ile ilgili bilgi verdi. 

Aşılar modern dünyanın en önemli icatlarının başında gelmektedir. Yılda 3 milyondan fazla kişinin hayatının kurtulmasını sağlayan aşılar, geçtiğimiz yıllarda belli hastalıklarda başarılar elde edilmesine neden oldu. Çiçek veya kızamık hastalığının dünya üzerinden kalkmış olmasının tek nedeni aşılardır. 

Kanseri önleyen aşı Hepatit B

Aşılar bir yandan hastalıklardan korurken, bir yandan da kanser gibi hastalıklara bağlı gelişen olumsuz etkileri önlemektedir. Özellikle Hepatit B aşısı, kanser önleyen aşı olarak bilinmektedir. Doğumdan sonra ilk 24 saat içinde ilk dozu yapılan Hepatit B aşısı, karaciğer kanserini engelleyen bir aşı olarak bilinmektedir. Ülkemizde 10 yıldır yeni doğan bebeklere Hepatit B aşılaması yapılmaktadır. 

Ek hastalıkları olanlar aşılama takvimine önem vermeli

Sağlıklı yetişkinlerin aşılama takvimini düzenlemesi önemlidir. Bununla birlikte hastalığı bulunan yetişkinlerin özellikle aşılama takvimine dikkat etmesi gerekmektedir. Diyabet hastaları, kronik bronşiti olan hastalar, astımı olan hastalar, kalp hastaları yani bypass geçirmiş ya da koroner arter hastalığı olanlar, kanser hastaları, kemik iliği nakli olan hastalar veya organ nakli hastalarının kendi durumlarına özel aşılar olması gerekmektedir. Bu ek hastalıkları bulunanlar hastalıklara ya da hastalıkların etkilerine açık hale gelebilmektedir. Sağlıklı bireylerin kolayca atlatabileceği hastalıkları aşı olunmadığı takdirde ölüme kadar giden olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. 

Hastaneye yatışlar aşılarla önlenebilir 

Hastalıklar nedeniyle immün yani bağışıklık sistemi baskılanmış olan hastaların her yıl mutlaka grip aşısı olması gerekmektedir. Grip aşısı olanların hastaneye yatışlarının %70 oranında azaldığı belirlenmiştir. Bağışıklık sistemi baskılanan hastaların grip olmasıyla birlikte kalp yetmezliği olanlarda durum kötüleşebilir, bronşit tablosu ağırlaşabilir veya astım atağıyla birlikte solunum sıkıntıları gelişebilir. Hem hastalıkların ağırlaşmaması hem de hastaneye yatışların önlenmesi, hastaların ölüm oranını da azaltmaktadır. Ekim ayının sonunda yeni çıkan grip aşıları yani yıla göre antijeni değişen aşının yaptırılması gerekmektedir. Toplumdaki grip salgınının da önüne geçilebilmektedir. 

İmmün sistemi baskılanan, şeker yani diyabet hastalığı olanlar, risk grubundaki hastalar veya ameliyatla dalağı alınmış ya da çalışmayan kişilerin pnömokok yani zatürre aşısı olması önerilmektedir. Dalak mikropları süzen ilk noktadır. Bu nedenle dalağı olmayan veya çalışmayan hastalarda mikroplar filtreden geçirilmeden direkt kana geçmektedir. Pnömokok yani zatürre aşısı özellikle bu hastalara önerilmektedir. 

Tetanos aşısı da her 10 yılda bir tüm sağlıklı bireylerin aşılanması gereken bir diğer aşıdır. Yıllar geçtikçe tetanos aşı etkinliğini yitirmektedir. Köpek ısırığı, toz ve toprak ile kontamine olmuş yaralanmalar gibi durumlar söz konusu olduğunda vücutta tetanos gelişebilmektedir. Bu hastalık ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Bu nedenle her yetişkinin grip aşısı olduğu gibi tetanos aşısı olması gerekmektedir. 

Çocukluk yaş gruplarında yapılan meningokok aşısı, menenjit yani beyin zarı iltihabının ölümcül sonuçlarını ortadan kaldırmaktadır. Eğer çocukluk çağında meningokok aşısı yapılmadıysa, Hac ibadetini gerçekleştirmeye giderken, yurtlarda kalınacağı zaman veya kışlada vakit geçirileceği zamanlarda meningogok aşısının olunması gerekmektedir. Meningokok bakterisi solunum yolundan taşınmaktadır. Kişiler hasta görünmese de solunum yolunda taşıdıkları bu bakteri nedeniyle yurt veya kışla gibi kalabalık ortamlarda kolaylıkla salgınlara neden olabilmektedir. Hastalık iyi tedavi edilmezse menenjit yani beyin zarı iltihabı ile ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. 

65 yaş üzeri için zona aşısı önemli

Suçiçeği virüsünün dozu artırılarak hazırlanan zona aşısı, 65 yaş üzerindeki yetişkinlere önerilmektedir. Herhangi bir sağlık problemi bulunmasa da zona hastalığı ileri yaşlarda sorunlara yol açabilmektedir. Çocukluk çağında suçiçeği geçirilmiş olunsa bile, zona virüsü hücrelerin sinir uçlarında yer etmektedir. Aktive olduğu zaman çok ağrılı ve özellikle yaşlı hastalarda ağrının kontrol altına alınmasının güçleştiği zona hastalığı ortaya çıkabilmektedir. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sağlık Kahramanları Kanser Ve Kalp Farkındalığı İçin Serbest Dalış Yaptı

Dünyada, yaşamı tehdit eden en önemli hastalıklar arasında ilk iki sırayı, kanser ve kalp rahatsızlıkları alıyor. Bu süreçle mücadelede yüksek morale sahip olmak hastaları yaşama bağlıyor. Hayatına aktif bir şekilde devam eden, sosyalleşen ve farklı aktivitelerle hastalığı değil, hayatı yaşayan kanser ve kalp savaşçıları, hem hastalık sürecinde hem de daha sonrasında sosyal yaşama daha kolay adapte olabiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nden Prof. Dr. Fatih Aydoğan ve Memorial Şişli Hastanesi Kalp-Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, hayatlarına dokundukları hastalarıyla birlikte 25 Nisan Salı günü Emaar Akvaryum’da sağlık farkındalığı için dalış yaptı. Hastalık süreçlerinde doktorlarıyla omuz omuza mücadele eden hastalar, su altında özel mesajlar içeren pankartları doktorları ile birlikte açtı. Bu tecrübeye, Dünya serbest dalış rekortmeni olan milli sporcu Şahika Ercümen de eşlik etti.

Kanser onların hayallerini erteleyemedi

İlk olarak Prof. Dr. Fatih Aydoğan ile hastası Bahar Karacan akvaryuma dalış yaptı ve su altında “Kanser Hayallerinizi Ertelemesin” yazılı pankartı açtı. 38 yaşındaki Karacan kanserin hayalleri erteleyemeyeceğinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor. Bahar Karacan geçtiğimiz sene meme kanserine yakalanmıştı. Prof. Dr. Fatih Aydoğan’ın ameliyat ettiği Karacan kısa sürede sağlığına kavuştu. Karacan ameliyat sonrası da aktif yaşamına devam ettiğini belirterek, “Aslında eşimle birlikte üstü üste hastalıklar yaşadık. 12 yıl önce hayatımı birleştirdiğim eşim evliliğimizin 2. ayında kansere yakalandı. Doktorlar çocuk sahibi olamayacağımızı söylemişti ama dünya tatlısı bir oğlumuz oldu. Ben de 2022 yılında meme kanseri ile tanıştım ancak hastalığın yaşamımı kısıtlamasına bir an bile izin vermedim. Çeşitli spor dalları ile uğraşıyorum. Şimdi de kanser hastalarına umut olabilmek adına bir dalış gerçekleştirdik. Hayallerinizden ne olursa olsun vazgeçmeyin” dedi. 

“Sanatın ve sporun iyileştirici gücünden faydalanılmalı”

Meme kanseri konusunda farkındalık oluşturmak adına çok sayıda sosyal sorumluluk projesine katılmış olan Prof. Dr. Fatih Aydoğan, kanser hastalarında sadece tedavinin değil, hobilerin de yaşama tutunmak ve hastalığı yenmek için büyük önem taşıdığını belirterek “Hastalarımıza sanatın ve sporun iyileştirici gücünden faydalanmaları gerektiğini aktarıyoruz. Meme kanserinde tedavi sadece tümörü çıkarılması veya ilaç uygulamalarından oluşmuyor. Hastaların fiziksel iyiliklerinin yanında ruhsal ve sosyal yönden iyilik halini de sağlamak önem taşıyor. Bunun için hastaların severek sürdürecekleri hobiler seçmeleri ve kendilerini psikolojik olarak iyi hissedecekleri aktivitelere yönelmeleri tedavinin olmazsa olmazı. Ayrıca kanserle savaş sonrası birçok spor rahatlıkla yapılabilir. Bu aktiviteler hastaların tam iyileşme sürecine önemli katkıda bulunacaktır” dedi.

Hastalar ve sağlık kahramanlarıyla dalış yapan milli sporcu Şahika Ercümen, duygularını şu sözlerle anlattı; “Amacımız bugün bir farkındalık oluşturmaktı. Çünkü kanser süreci zor bir süreç ve motivasyon çok çabuk düşebiliyor. Su ve spor da bunun en iyi destekçilerinden birisi. Kanser, doğru tedavi ile kazanabilecek bir savaş. Savaşın sonrasında hayallerinden peşinden gitmeye devam edebiliyor tüm hastalar. Ben de bir astım hastasıyım ve evde oturup hastalığımla bir şekilde demoralize olabilirdim ancak sporu tercih ettim. Hayallerin peşinden gitmek çok önemli. Hastalığın beni yenmesine izin vermedim. Buradaki hastalar da bugün hastalıklarıyla savaşı bir kez daha kazandı” 

Prof. Dr. Bingür Sönmez bypass olan hastası ile dalış yaptı

Ülkemizde en yaygın hastalıklardan biri olan kalp problemleri de hastaları endişelendiren rahatsızlıklar arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Kalp problemi olan hastalar özellikle ameliyat sonrası eski yaşamlarına devam edemeyecekleri, artık yarım insan oldukları gibi yanlış düşüncelere kapılabilmektedir. Ancak daha önce hastaları ile Ağrı Dağı’na tırmanan Prof. Dr. Bingür Sönmez şimdi de su altına dalarak bu inanışın doğru olmadığı mesajını somut bir şekilde verdiklerini dile getirdi. Prof. Dr. Bingür Sönmez “Su altında Kalp Hastaları Zirvede de Olabilir, Suların Derinliklerinde de” yazılı pankartı 10 yıl önce bypass olan ve 3 damarı değişen 77 yaşındaki diş hekimi hastası Nezih Saruhanoğlu ile birlikte açtı. Dalış sporcusu olan ve 28 yıl boyunca Türk Balıkadamlar Spor Kulübü Başkanlığını yapan Saruhanoğlu ameliyat olduktan sonra da dalmaya devam etti. Her yıl düzenli olarak kalp kontrollerini yaptıran Nezih Saruhanoğlu’nun sağlık kontrolleri dalış öncesinde Prof. Dr. Bingür Sönmez yönetiminde yapıldı. Nezih Saruhanoğlu, bypass ameliyatının dalış yapmasına engel olmadığını, yıllardır bu sporu severek yaptığını belirtti. 

“Bypass sonrası dalış yapıp dağa tırmanabilirsiniz” 

Sporun kalp sağlığı için çok önemli olduğunu her fırsatta belirten ve kendisi de sporcu olan Prof. Dr. Bingür Sönmez konu ile ilgili şunları kaydetti: “Kalp ameliyatı sonrası bazı hastalar depresif bir döneme girebiliyor. Travma sonrası sendrom olarak da adlandırılan bu süreç 1 ile 3 ay arasında devam edebiliyor. Bypass ameliyatı sonrası 1 ay dinlendikten sonra kişi günlük yaşantısına dönebiliyor. 3 ay sonra da egzersiz ve spor yapabiliyor. Kaygı ve stres seviyesini daha iyi yönetebilen ve aile bağları sağlam olan insanlar ise genellikle bu dönemi daha çabuk atlatabiliyor. Yoga, egzersiz, spor, çeşitli sanatsal terapiler de kalp ameliyatı olmuş kişilerin günlük yaşamlarına adapte olmalarını sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Ameliyatından 3 ay sonra kişi 3500 rakımlı bir dağa tırmanıp, 20 metreye kadar su altına dalış yapılabiliyor. Bu organizasyon da kalp hastalarının tam olarak iyileşebilmesi için hayata katılmalarının, aktif kalmalarının gerekliliğine işaret etmesi açısından çok önemli.   

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı