Etiket: Dünya

Michelin 2050 Yılına Kadar Lastiklerini Yüzde Yüz Sürdürülebilir Malzemelerden Üretecek!

Mobilite alanında öncü şirketlerden biri olan Michelin, 2050 yılına kadar Michelin lastiklerinde yüzde yüz sürdürülebilir malzemeler kullanımı hedefi başta olmak üzere çevresel taahhüdünü açıkladı. 2010 ile 2030 yılları arasında CO2 emisyonlarının yüzde 50 azaltılması ara hedefiyle 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı planlayan Michelin, su tüketimini de 2030 yılı itibarıyla yüzde 30’dan fazla azaltma doğrultusunda aksiyonlar alıyor.

 

 

Michelin, Batı Avrupa’daki en büyük lastik fabrikası ve en modern tesislerinden biri olan İtalya’nın Cuneo kentindeki endüstriyel tesisinde “Uluslararası Medya Günü” organizasyonunu gerçekleştirdi. Sürücüler, üreticiler ve küresel ısınma açısından söz konusu olan yeni gereklilikler karşısında lastik pazarının gelişimini ve insanlara, teknolojiye ve çevreye ilişkin yeni zorluklar karşısında tesislerin dönüşümünün ele alındığı organizasyonda, Michelin, 2050 yılına kadar lastiklerinde yüzde yüz sürdürülebilir malzeme kullanımı hedefi olmak üzere çevresel taahhüdünü açıkladı.

 

Son birkaç yılda yaşanan gelişmeler sonucunda otomobil pazarlarının köklü bir değişim sürecine girdiğini, geçtiğimiz 30 yıl içerisinde ise dünyanın dört bir yanındaki tüketicilerin kullanım alışkanlarının ve ihtiyaçlarının büyük ölçüde değiştiğinin altını çizen Michelin, tüm bunları etkileyen faktörler arasında daha kişisel, daha konforlu ve daha güvenli araçların yükselişinin yanı sıra araç paylaşımı veya araç kiralama sektörünün gelişiminin yer aldığını vurgularken; küresel ısınma ve giderek katılaşan çevresel kısıtların birçok pazarda ciddi bir etkisi olduğunu belirtiyor.

 

Lastik Pazarının Ana Trendlerini Desteklemek Önem Taşıyor

 

Araçların gelişmesi ile genişleyen lastik ebatları son dönemde öne çıkan bir trend olarak görülüyor. Bu trendin küresel ısınma ve kaynak kıtlığı bağlamında tüketim ve CO2 emisyonları üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğunu aktaran Michelin, bu paradoksa teknolojiyi kullanarak yanıt verdiklerine örnek olarak Michelin ürünlerindeki yuvarlanma direncinin azaltıldığını gösteriyor. 2021 yılında lastiklerinin yaklaşık 3,4 milyar litre yakıt tasarrufu sunmasını ve dolayısıyla 2010 yılına kıyasla 8,7 milyon metrik ton CO2 salınımının önlenmesini sağlandığını belirten Michelin, bu enerji verimliliğini %10 oranında iyileştirerek 2030 yılında da çalışmalarına devam edeceklerini vurguluyor.

Bir başka trend olarak dört mevsim lastik segmentinin Avrupa’daki güçlü gelişiminin ele alındığı organizasyonda Michelin, sürücülerin uzun zamandır kullanmaktan kaçındığı dört mevsim lastiklerinin Avrupa’da ciddi bir başarı yakaladığı ve satışlarının son birkaç yılda üç katına çıktığının altını çiziyor. Dört mevsim lastik segmentinin özellikle Michelin tarafından gerçekleştirilen teknolojik atılımlarla göz alıcı performansı ve kullanım kolaylığı için tercih edildiği vurgulanıyor. Bu pazarda Grup, önümüzdeki beş yıllık süreçte %11’den daha yüksek oranda büyüme bekliyor. Bu alanda; Küresel ısınma, öngörülemeyen ve ani hava değişimleri, Avrupa yönetmeliklerindeki değişiklikler, yaz ve kış mevsimleri için iki ayrı grup lastik satın almak istemeyen tüketicilere sağlanan avantajlar ve Araç filoları ve kiralama iş kollarının gelişimi gibi faktörlerin katkıda bulunacağına işaret ediliyor.

Lastik pazarında bir başka trend olarak ise elektrikli araçların yükselişi ile lastiklerin ilgi odağı haline gelmesi gözlemleniyor. Araçların performansı ve kısıtları nedeniyle lastiklere ilişkin beklentiler arttığını vurgulan Michelin, elektrikli araçların performans gösterebilmesi adına lastiklerin hızlanma ve yavaşlama esnasında tork değerinin artması sebebiyle uzun ömürlülük, otonomi açısından temel faktör olan yuvarlanma direnci, akülerin ağırlığının taşınması açısından esas olan yük kapasitesi ve elektrikli araçların ürettiği gürültünün yüzde 70’inin motor kaynaklı değil sürüş kaynaklı oluştuğu için gürültü azaltma özelliklerine sahip olması gerektiğini aktarıyor. Tüm bu gereklilikler ise Michelin’in teknolojilerini ve bilgi birikimini tam anlamıyla kullanabilmesi için benzersiz bir fırsat olarak görülüyor.

Kapsamlı Bir Dönüşüm Geçiren Fabrikalar

Lastik pazarında yaşanan gelişmelere ve trendlere ek olarak mevcut durumda Grubun fabrikalarında gerçekleşen dönüşümlerinin de ele alındığı organizasyonunda son birkaç yıldır Michelin’in üretim tesislerinde insan, teknoloji ve çevre başlıkları olmak üzere üçlü değişiklik gerçekleştirildiği vurgulanıyor. Öyle ki, liderlik modelini temel alarak sorumluluk alma konsepti açısından iddialı bir iş dönüşümü başlattıklarını belirten Michelin, bu dönüşüm ile bugün büyük başarılar elde ediyor. Michelin, üretim ekiplerinin çalışmalarını iyileştirmek için 15 yıldır fabrikalarında bu çığır açan yönetimsel yenilik süreçlerini geliştiriyor. Bugün bu kapsamlı değişim, fabrikaların özellikle endüstriyel mesleklerin çekiciliğini artırma zorluğuna yanıt verme konusunda daha iyi ekonomik performans sergilemesine katkıda bulunuyor. 

Michelin ayrıca, dijitalleşme ve yapay zeka kullanımıyla sektörü de dönüştürüyor. Robotları yapay zeka ile bir araya getiren Factory 4.0, özellikle arızaların öngörülmesine, üretim kalitesinin ve esnekliğinin artırılmasına ve çalışma koşullarının ve çalışan niteliklerinin iyileştirilmesine olanak sağlayarak dönüşümün ölçeğini artırıyor.

Dünya genelinde 85’ten fazla tesiste faaliyet gösteren, yılda yaklaşık 200 milyona yakın lastik üreten ve sektördeki yaklaşık 81.000 kişiye istihdam imkanı sağlayan Michelin, 2005 ile 2019 yılları arasında fabrikalarının çevresel etkisini yarıya düşürdü. Grubun bundan sonraki süreçte 2010 ile 2030 yılları arasında CO2 emisyonlarının yüzde 50 azaltılması ara hedefiyle 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak yer alıyor. Bu hedefe ulaşmanın tek yolu, Grubun enerji tasarrufu ve yeşil enerjiye geçiş bağlamındaki çabalarını hızlandırması olarak görülüyor. Michelin yalnızca CO2 emisyonlarının etkisini azaltmakla kalmak istemiyor; Grup aynı zamanda su tüketimini de 2030 yılı itibarıyla yüzde 30’dan fazla azaltma doğrultusunda aksiyonlar alıyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

7. HERITAGE İSTANBUL’un basın toplantısı Rami Kütüphanesi’nde yapıldı

3-5 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ArtCloud Network International’ın ana sponsorluğunda  ve TG Expo Uluslararası Fuarcılık tarafından organize edilen 7. HERITAGE ISTANBUL’un basın toplantısı İstanbul’da restorasyonu tamamlanarak yakın zamanda ziyarete açılan Rami Kütüphanesi’nde yapıldı. 

Kültürel miras bilincinin artması, bu mirasın korunması konularını kendine sosyal misyon edinen ve bu misyon doğrultusunda ürün, hizmet ve teknolojilerin geliştirilmesini hedefleyen koruma, restorasyon, arkeoloji, müzecilik ve kütüphanecilik teknolojileri fuar ve konferansı HERITAGE İSTANBUL’un basın toplantısında; Arkeoloji ve Sanat Yayınları Kurucusu- Arkeolog Nezih Başgelen, fuarın ana sponsor Artcloud Network International adına Angelo Bucarelli, TG Expo Genel Müdürü Hasan Cem Şenel ve Heritage Fuarları Kurucusu Osman Murat Akan konuşmacı olarak yer aldı.  

Bu yıl yedincisi düzenlenen Heritage İstanbul, müzecilik, arkeoloji, restorasyon, kütüphanecilik sektörlerinde faaliyet gösteren lider ulusal ve uluslararası firmaları, konferans, söyleşi ve atölye çalışmalarında alanında uzman, değerli birçok isim ile bir araya getirecek. 

Basın toplantısında yaptığı konuşmada fuarla ilgili bilgiler paylaşan Heritage Projeleri Kurucusu Osman Murat Akan: “Heritage İstanbul bu sene de Lütfi Kırdar’da yapılacak. 100’ün üzerinde yerli 20’nin üzerinde yabancı katılımcımız olacak. Geçen sene fuarı 9 bin ziyaretçi ziyaret etmişti. Bu sayı her sene üzerine koyarak artıyor ve marka da kendini katlayarak büyüyor. Bu durumdan herkes çok mutlu. Bu yıl ülkemizde yaşanan felaketten dolayı programın %50’sini Şubat ayında revize ettik. Konferans, seminer ve atölye çalışmalarında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi kurum ve kuruluşlar, birbirinden değerli uzmanlarla gerek müzecilik gerek restorasyonda birçok yeniliği irdeleyecekler. Deprem sonra özellikle ülkemizin deprem gerçeği göz önünde bulundurularak bu ayrıca bir konu başlığı haline geldi fuarda. Umuyorum ki fuar birçok konunun konuşulacağı, irdeleneceği bir buluşma alanı olacak. Bu noktada TG Expo’ya, ekibine de fuarın gerçekleştirilmesindeki katkılarından dolayı teşekkür etmek isterim.” sözlerine yer verdi.

TG Expo adına bir konuşma yapan TG Expo Genel Müdürü Hasan Cem Şenel; “TG Expo Ekibi olarak, bu yıl 7.’sini düzenleyeceğimiz Heritage İstanbul’un basın toplantısında sizlerle birlikte olmaktan son derece mutluyuz. Heritage İstanbul, bir fuar olmanın ötesinde; ülkemizden dünyaya açılan bir pencere hüviyetiyle, ülkemizin kültürel zenginliğini dünyanın gündemine taşıma, korunup geleceğe aktarılabilmesi için kamuoyu nezdinde farkındalık yaratma görevini üstlenmiş durumda. fuarda yer alan standlarda kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için geliştirilen inovatif ürünler, koruma örnekleri ile özel teşebbüs ve kamunun bu anlamda yürüttüğü çalışmaları görebileceksiniz. Kültürel miras bilincinin arttırılması ve bu mirasın korunması gibi konuları kendisine sosyal misyon edinen ve bu misyon doğrultusunda ürün, hizmet ve teknolojilerin geliştirilmesini hedefleyen koruma, restorasyon, arkeoloji, müze, teknoloji fuar ve konferansı olan Heritage İstanbul, bu anlamda da farklı sektörleri ve çalışmaları bir araya getirme misyonunu da gerçekleştirmektedir. Hedefimiz önümüzdeki yıllarda daha da çok katılımcı ülkeyle, daha büyük başarılara imza atmak.  Heritage İstanbul’la kültür mirası bilincini dünyanın farklı coğrafyalarına yaymak istiyoruz. 

Değerli hazirun, Türkiye’nin kültürel miras alanındaki en önemli organizasyonu olan “Heritage İstanbul markasını 24- 26 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz “Heritage Middle East” ile bölge kültür başkenti olmayı hedefleyen Abudabi’ye taşıdık. Aynı zamanda, dünyadaki en prestijli platformlardan Herifairs – Avrupa Miras Fuarları ağına dâhil ettik.” 

7. Heritage İstanbul’un ana sponsoru Artcloud Network International adına toplantıda konuşmacı olarak katılan Kültür Danışmanı Angelo Bucarelli: “Heritage İstanbul’un sponsoru olmaktan ve bu projede yer almaktan dolayı gururluyuz.  Heritage İstanbul’un kültürel kirası koruma ve geleceği bu anlamda ışık tutmak amacıyla sektörün tüm kurumlarını, aktörlerini bir araya getirip karşılıklı fikir, tecrübe, vizyon değişimi yaratmasının önemini vurguladı. ArtCloud Network International bu bağlamda Heritage İstanbul’a sonsuz desteklerini sunmaktan memnuniyet duymaktadir. 7. Heritage İstanbul, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından destekleniyor.  Daima bizlerin yanında olan kurumlarımıza, tüm destekçilerimize ve katılımcılarımıza, fuara emeği geçen herkese teşekkürlerimi arz ediyor, fuarımızın gerek sektör gerekse ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.”

Konuşmacılar arasında yer alan ve kurulduğu günden bu yana fuara danışmanlık yapan Nezih Başgelen: “10 yılı aşkın sürede bu fuar nereye getirdiğimizi gördükçe mutlu oluyorum. İyi ki Heritage İstanbul’u hayata geçirmişiz. Şubat ayında yaşadığımız felaketle bugünkü Almanya’nın büyüklüğünde alanda topografyayı değiştirdi. Can kayıplarımız için çok üzgünüz. Yaşanan felakette sadece ülkemiz değil dünya kültür mirası etkilendi. Kayıtlı olarak 8800, tescili olmayan 10 binlerce eser zarar gördü, yıkıldı. Bunların kent merkezlerindeki rakamlarını az çok çıkartmak üzerindeyiz, kırsaldaki rakamın ortaya çıkması vakit alacak. O coğrafyadaki kültür mirasını gelecekte de var olması için tekrar kurmak, ortaya çıkarmak, restore etmek çok büyük bir misyon. Sırf Antakya’yı eski haline getirmek, deprem öncesindeki haline getirebilmek uzun yıllar gerekecek. Bu süreçte tüm herkese büyük görevler düşüyor. İyi ki Heritage yedi yıldır bizi bu konuda uzmanlarla bir araya getirdi ve bizi bilgilendirdi. Bu çalışmalar şimdi bize yaşadığımız afette çok gerekecek.” 

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Marmara Belediyeler Birliği, İBB Kültür A.Ş. tarafından desteklenen HERITAGE İSTANBUL, 7. senesinde 27 yabancı ve 100’ün üzerinde yerli katılımcıya ev sahipliği yapacak. Katılımcılar arasında, İtalya Ülke Pavilyonu ile Belçika, İsveç, Nijerya, Hollanda, Almanya, İspanya, İran ülkelerden farklı kurumlar da yer alıyor. 

7. HERITAGE ISTANBUL, kültürel miras endüstrisinin müzecilik, arkeoloji, restorasyon ve kütüphanecilik alanlarında “duayen” isimlerini 3 gün boyunca 25 konferans, 17 Miras Sohbeti ve 11 atölye etkinliği ile kültürel miras meraklılarını buluşturarak sektör için önemli bir çekim merkezi yaratacak. Yine ayrıca 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilimizi etkileyen deprem felaketi nedeniyle özellikle müzecilik ve restorasyon alanında afet önleyici koruma konularında oturumlar da fuar boyunca konusunda uzman kurum, kuruluş ve kişilerin katılımı ile gerçekleştirilecektir. 

ArtCloud Network International CEO’su Laura Conti:

“projelerimiz   gelenek ve yeniliğin buluşmasından doğuyor”

Kültürel alanda dünya çapında faaliyet gösteren yenilikçi İtalyan şirketi ArtCloud Network International, 3 -5 Mayıs tarihleri arasında Istanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek 7. Heritage İstanbul Fuar ve Konferansı’na ana sponsor oldu. 

ArtCloud Network International, kültürel mirasın geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve yönetimi alanında hayata geçirdiği  çalışmalarıyla sektöre yenilikçi çözümler getirmektedir. Dünyada   kanıtlanmış ‘’Made in İtaly ‘’ mükemmelliğinden yararlanan ArtCloud Network International, hükümetlere, kurumlara ve şahıslara bu kapsayıcı hizmetleri birarada eksiksiz sunabilen dünya çapında bir kaç şirketden biridir. 

ArtCloud Network International, üç önemli şirketin birleşmesi sonucu doğdu: ArtCloud Network, Reallife Television ve G-Group International- böylece analizden gerçekleştirmeye kadar “anahtar teslimi” çözümler sunan bir Grup oluşturmak için farklı ancak tamamlayıcı deneyimler ve bilgiler birleştirdi. Birleştirilmiş beceriler, sürekli araştırma ve yenilik, grubun gücünü tanımlayan ve onu önemli uluslararası iş birliklerinin oluşmasına götüren pusuladır. 

ArtCloud Network International CEO’su Laura Conti “Herhangi bir ülkenin kültürel mirasını korumak ve yeniden canlandırmak için geçmiş, bugün ve gelecek arasında son derece uyumlu bir denge sağlayarak, en iyi stratejileri oluşturur, yorumlar ve hayata geçiririz.  Böylece projelerimiz gelenek ve yeniliğin buluşmasıyla ortaya çıkar” dedi. 

Ayrıca ‘’Modern teknolojiler, tutkuyu, merakı ve ilgiyi yeniden uyandırabilecek daha erişilebilir ve ilgi çekici bir kültür için yeni alanlar açıyor. Amacımız “değer yaratmak”, yani kültürel mirası toplulukların ve bölgelerin kimliklerini temsil edebilen ve güçlendirebilen, ekonomik ve sürdürülebilir kalkınmalarına katkıda bulunabilen gerçek bir kaynak haline getirmektir’’ dedi.

 ArtCloud Network International, 5 Mayıs Cuma günü 13:45’te Miras:4 Yeni Teknolojilerin Kültürel Mirasın Geliştirilmesinde Kullanımı’’ başlıklı paneli ile 7. Heritage İstanbul’un konferans programında yer alacak. Kültür sektöründeki dijital devrimin ortaya çıkardığı yeni zorluklar ve yeni senaryolar, panelin ana konusunu oluşturacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Huzursuz Bağırsak Sendromu Kadınlarda Daha Sık Görülüyor

İrritabl bağırsak sendromu (İBS), hassas bağırsak, huzursuz bağırsak diye de tanımlanan, bağırsak hareketleri ve bağırsak fonksiyonlarını etkileyen kronik fonksiyonel bir gastrointestinal sistem hastalık olarak biliniyor. Sendromun semptomları, ağrı, şişkinlik, gaz, kabızlık veya ishal gibi değişkenlik gösteren gastrointestinal şikayetlerle ortaya çıkabiliyor. Aksiyete, depresyon, fibromiyalji, kronik ağrı ve yorgunluk sendromu gibi birçok hastalıkla da beraber görülebiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Abdullah Emre Yıldırım, 19 Nisan Dünya İBS Günü öncesi “İrritabl Bağırsak Sendromu” ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. 

Görülme sıklığı artıyor

İBS, dünya genelinde yaygın bir durumdur ve ülkemizde yapılan çalışmalara göre görülme sıklığı %10-15’tir. Kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. İBS’nin altta yatan nedeni tam olarak anlaşılamamıştır, ancak artan bağırsak hassasiyeti, bağırsak hareketlerinde değişiklik, mikrobiyata ile bağırsak ve beyin arasındaki iletişim bozulması, enfeksiyonlar, stres, beslenme faktörleri ve hormonal değişiklikler gibi faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir.

Tanıda diğer bağırsak sorunlarına da dikkat!

İBS tanısını koyabilmek için tek bir tanısal test bulunmamaktadır. Hekim; hastanın hikayesini, şikayetlerini ve süresini, fiziki muayene ile beraber değerlendirerek ilerlemektedir. Fiziki muayene, kan testleri, bazı görüntüleme testleri ve endoskopik incelemeler gibi çeşitli testler içermektedir. Ayırıcı tanıda, inflamatuar bağırsak hastalığı, bağırsak kanseri, laktoz intoleransı, safra kesesi hastalıkları, gastroözefageal reflü hastalığı ve dispepsi gibi diğer gastrointestinal durumlar da dikkate alınmaktadır.

Kişiye özel tedavi önemli

İBS tedavisi, semptomların şiddeti ve türüne bağlı olarak değişebilmektedir. Diyet değişiklikleri, probiyotikler, spazm çözücü ilaçlar, dışkı yumuşatıcılar, ishal önleyiciler ve antidepresanlar gibi ilaçlar semptomları yönetmek için kullanılabilmektedir. Ayrıca, yaşam tarzı değişiklikleri, stres yönetimi, egzersiz ve uyku düzenlemesi gibi faktörlerin şikayetleri hafifletmeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Kalıplaşmış tedaviler yerine hastalığın şiddeti ve tipine yönelik tedaviler özeleştirilerek hastaya sunulmaktadır. Gastroenteroloji uzmanı, diyetisyen ve gerekli durumlarda ise psikiyatri uzmanının ortak değerlendirmesi tedaviyi başarıya ulaştırmaktadır. Teşhis ve tedavi yaklaşımı, semptomların azaltılmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olabilmektedir.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Selim Badur Aşı Haftası’nda Yaşam Boyu Bağışıklamanın Önemini Vurguladı

Dünya Aşı Haftası özelinde açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Selim Badur, aşıların toplum sağlığına faydalarından bahsetti. Badur, aşıların sadece çocuklar için değil, sağlıklı bir yaşam sürdürülmesi hedeflendiğinde her yaş grubu için gerektiğini vurguladı. 

Virolog ve İmmünolog Prof. Dr. Selim Badur, düzenli aşı takibi ve aşılama konusunda toplum bilincini artırma amacıyla dünya genelinde her yıl Nisan ayının son haftası kutlanan Dünya Aşı Haftası’nda önemli açıklamalarda bulundu. Yaşam boyu bağışıklamanın ancak her yaşta aşılanarak mümkün olduğunu belirten Badur, toplum bağışıklığı kazanımında ilk adımın bireylerin aşı bilincinin artırılması olduğundan bahsetti.  

“Toplumsal bağışıklığın sağlanması aşılarla mümkün”

Bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınmasının aşılarla mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Badur: “Bireylerin sağlık hakkının temel bir bileşeni olan aşılama, koruyucu hekimliğin üstlendiği en önemli görevlerinden biridir. Bağışıklamada esas alınan düşünce toplumda, özellikle çocuklarda, aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek ve bu hastalıkların sebep olduğu sekel ve ölüm oranlarını en aza indirmektir. Toplum bağışıklığına odaklanarak hazırlanan rutin aşılama programları ile dünya genelinde aşı ile önlenebilir hastalıklar büyük ölçüde azaltılmıştır. Aşılarla elde edilen bu durumun hayat boyu korunması yaşamın her döneminde gerekli aşıların uygulanması ile mümkündür.”

“Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveyn farkındalığı büyük rol oynuyor”

Çocukluk çağı aşılamaları konusunda ebeveyn farkındalığına dikkat çeken Selim Badur: “Çocukların düzenli bağışıklanmasında ebeveynin rolü oldukça önemlidir. Ebeveynlerin eşzamanlı uygulanan aşılar konusunda endişeye kapıldığını gözlemliyoruz. Ancak bu görüşün aksine, aşıların eşzamanlı ya da belirli aralıklarla uygulanmasının sakıncalı olduğunun bilimsel bir kanıtı yoktur. Çocuklar bilindiği üzere keşfetme evresinde oldukça meraklı oluyor. Bu merak, onların bir yetişkine kıyasla daha fazla insanla, objeyle ya da zeminle temasını doğuruyor ve dolayısıyla mikroplarla daha sık karşılaşıyorlar. Çocukların birçok mikropla hayatlarında ilk defa karşılaştıklarını da düşündüğümüzde aşıların önemi daha da artıyor.”

“Aşılar güvenilir biyolojik ürünlerdir”

Aşıların kullanıma sunulmadan önce oluşturdukları bağışıklık yanıtının, etkinliklerinin ve güvenliliğinin bilimsel çalışmalarla araştırıldığını belirten Selim Badur: “Aşılar dünya genelinde toplum bağışıklığını doğrudan etkilemektedir. Bireylere uygulanan aşılara ait veriler, Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa İlaç Ajansı, Avrupa Ruhsat Otoritesi, Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Otoritesi, Amerika Ruhsat Otoritesi gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce incelenir. 

Türkiye’de ise aşılar İyi Üretim Prosedürleri kurallarına uygun olarak üretilir ve ulusal sağlık otoritesine bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından ruhsatlandırılır. Bu nedenle aşılara güven konusunda çeşitli spekülasyonlara mahal vermemeli, aşılamanın önemini hem kendimiz hem de toplum için benimseyerek düzenli aşı olmayı ihmal etmemeliyiz.” şeklinde konuştu.

Açıklamalarına aşıların salgın hastalıkların önlenmesine olan katkısından bahsederek devam eden Prof. Dr. Selim Badur, “Geçmişten günümüze aşıların çok kez bulaşıcı hastalıklar kaynaklı salgınların durdurulmasına ve toplum bağışıklığının kazanımına katkıda bulunduğuna şahit olduk. Aşılar iyi bir planlama ile salgın hastalıklar yaşanmadan felaketlerin önüne geçilmesini mümkün kılar. Hem çocuklar hem de yetişkinler olarak yaşam boyu bağışıklama kapsamında uygulanacak aşıların düzenli takibi ile ölüme yol açabilecek pek çok hastalıktan korunabiliriz.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Prof. Dr. Umut Barbaros: Kanserde Umut Işığı, Sıcak Kemoterapi

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 yılı verilerine göre yılda küresel bazda 18 milyonun üzerinde yeni kanser vakası saptanırken, hastalığa bağlı ölüm oranı ise 10 milyonun üzerinde gerçekleşiyor. Dünya genelinde her 5 erkekten birinde ve her altı kadından birinde hayatları boyunca kanser gelişmesi beklenirken her sekiz erkekten birinin, ve her 11 kadından birinin ise kanser nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Kanserde erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önemine değinen İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, kanserde en etkili yöntem olan sıcak kemoterapi hakkında detaylı bilgiler verdi.

Çağın vebası haline gelen kanser, dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yerini alıyor. Manevi olarak büyük kayıplara yol açan kanser, aynı zamanda yüksek tedavi maliyetleri ile ülkelerin ekonomisine ve iş gücünde önemli zararlara neden oluyor.Teknoloji ve tıbbın ilerlemesiyle kanserle mücadelede daha etkili sonuçlar almayı mümkün hale getiren sıcak kemoterapi, birçok hasta için umut ışığı oluyor.

Sıcak kemoterapi için önemli bilgiler aktaran İstanbul Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Umut Barbaros, “ Kanser denilince aklımıza hep bilindik yöntemler geliyor. Ancak karın içine yayılmış kanser, farklı bir olgu. Karın içine yayılmış kanserler bundan 30 yıl önce tedavisi mümkün olmayan hastalıklar olarak biliniyordu. Yaklaşık 20 yıldır karın içine yayılmış cerrahi tedavilerle beraber, sıcak kemoterapiden bahsediyoruz. Burada temel felsefe karın içindeki organlardan; kalın bağırsak, karın zarı, bağırsak, yumurtalık, mide, pankreas gibi organlardan tümörün organ dışına çıkarılması işleminden bahsediliyor. Esas amacımız tümörün hepsini cerrahi bir işlemle temizlemek. Karın içine 42 derece ısıyla beraber sıcak kemoterapiyi sanki bir sıcak diyaliz yapıyormuş gibi verebilmek. Temel felsefe ana damar yollarıyla kemoterapinin ulaşamadığı damar odaklarına veya gözle görülemeyen hücrelere direkt temasla bu kemoterapiyi ulaştırmak” açıklamasında bulundu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Sıtma Hastalığı Hala Görülüyot Mu?

Dr. Öğr. Üyesi Servet Öztürk, “Sıtma hastalığı Plasmodium adlı parazitin sivrisinek sokmasıyla insana bulaşan ve nöbetler halinde gelen ateş yüksekliği ve titreme ile karakterize bir hastalıktır. Ülkemizde özellikle 19. Yüzyıl son çeyreği ve 20. Yüzyılın ilk döneminde sıtma vakaları çok fazla idi. Osmanlının İmparatorluğunun son döneminde Çeltik ekiminin sınırlandırılması ve sıtma tedavisinde kullanılan kinin tedavisinin yaygınlaştırılması yönünde çalışmalar yapılmasına karşın başarılı olunmamış ve birçok sorun gibi sıtma da Cumhuriyetimize miras kalmıştır. Sağlık Bakanlığı çatısı altında Sıtma Savaş Dairesi Başkanlığı ve Sıtma Savaş Dispanserleri kurulmuş sıtma ile çok etkin bir mücadele verilmiştir. Bataklıkların kurutulması, kanalların açılması ve arazi çalışmalarının yanında eskiden kullanılan kinin günümüzde kullanılan yeni parazit tedavilerinin dispanserler ile hastalara ulaştırılması sayesinde günümüzde sıtma günlük hayatta ülkemiz kaynaklı vakalar görülmemektedir. Hastalık sayısının azalmasında bir diğer faktörde riskli bölgelere seyahat eden kişilerin koruyucu parazit ilacı kullanıyor olmasıdır denilebilir. Ülkemizde tanı konulan sıtma vakalarının neredeyse tamamını yurt dışında hasta olan insanlar oluşturmaktadır” dedi.

 Ayrıca Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “Bir Dünya Sağlık örgütü verilerine göre 2020 yılında dünyada 241 milyon kişi hastalığa yakalanmış iken 627000 kişi sıtmadan hayatını kaybetmiştir. Günümüzde birçok hastalık aşılar ve antibiyotik kullanımı sayesinde ölümcül olmaktan çıkmıştır. Ancak sıtma özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemini korumaktadır” diye vurguladı.

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “Hastalık semptomları nöbetler halinde olan ateş yüksekliği, titreme, baş ve yaygın kas ağrılarıdır ve maalesef sadece semptomlar sıtma için diğer hastalıklardan ayırt edici değildir. Tanı konmanın geciktiği durumlarda semptomlara kansızlık ve sarılık semptomları eklenebilir. Tanı konduktan sonra tedavisi ilaç tedavileri ile mümkündür. Tedavi edilmediği takdirde ölüme ve ya kalıcı hasara neden olabilen bir hastalıktır. Şu ana kadar toplumda kullanıma sunulmuş bir aşısı yoktur. Bu nedenle sıtmanın endemik(salgın halinde) olduğu bir bölgeye seyahat edecekler için seyahat öncesi ve seyahat süresince kullanılmak üzere koruyucu ilaç tedavileri kullanılmalıdır” diye söyledi.

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, “Sıtmanın bulunduğu bölgelere gidildiğinde sivrisinek kovucu losyonların kullanılması, pantolon ve uzun kollu kıyafetler giyilmesi, gece uyurken cibinlik gibi file önlemlerin alınması, klima ve vantilatör gibi hava akımı sağlayan cihazların bulunduğu odalarda uyunması gibi kişisel korunma önlemleri alınmalıdır. Yurtdışına seyahat etmek isteyen insanların, Sağlık Bakanlığının sitesinden gidecekleri ülkenin sıtma ve diğer bulaşıcı hastalıkların risk durumları ve yapılması gerekenler hakkında bilgi sahibi olabilirler. Son bir ay içerisinde sıtmanın endemik olduğu bölgeye giden kimselerde ateş yüksekliği, titreme olması halinde Enfeksiyon Hastalıkları uzmanının olduğu bir merkeze başvurmaları gerekmektedir” diye konuştu.

Sıtma hastalığında aşağıdaki semptomlar görülmektedir:

Ateş yüksekliği-Titreme

Baş ağrısı

Yaygın vücut ağrısı (Kas-eklem-Kemik ağrıları)

Halsizlik, Kırgınlık, İştahsızlık

Gözlerde, ciltte, idrar renginde sararma

Akdeniz diyeti ile beslenin, sigara ve alkolden uzak durun, aktif olun, erişkin yaş aşılamaları için doktorunuza başvurmayı unutmayın..

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı