Etiket: Dünya

2023 Yılının İkinci ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Gerçekleştirildi İklim Krizine Dair Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, 2023 yılında da devam ediyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın yaptığı, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşiye; P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar konuşmacı olarak katıldı. 

ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Zoom platformu üzerinde düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak üstlenirken, söyleşiye ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ev sahipliği yaptı. 2023 yılındaki “ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin ikincisinin konuşmacıları ise P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar oldu. 

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’den Siyasi Partilerin Mutlaka Dikkate Alması Gereken 10 Madde 

Moderatör Celal Toprak, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. 2021 yılında ÇEVKO Vakfı’nın 30’uncu kuruluş yılı çerçevesinde başlatılan ve üçüncü yılına giren söyleşilerin toplumda farkındalığın yükselmesine katkı sağladığını söyleyen Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzde genel seçimler var. Bu vesile ile bir sivil toplum kuruluşu olarak siyasal partilere çevre ile ilgili birtakım öneri ve çağrılarda bulunmak istiyorum. Özellikle çevre konusunda kamu otoritesini oluşturacak, siyasal partilerin sivil toplumu dinlemesi, onlarla birlikte çalışması başarı açısından çok önemli. Biz ÇEVKO Vakfı olarak, “Cumhuriyetin 100. Yılında Çevre Politikası Önerisi” hazırladık. Çevre, çok kapsamlı bir alan. Öncelikli konumuz olan İklim Krizi’ne karşı yapılması gerekenleri, ÇEVKO Vakfı olarak uzunca bir zamandır çeşitli vesilelerle ifade ediyoruz. Tüm siyasal partilere bu konunun önemini anımsatmak bakımından, iklim krizi ile mücadele konusunda geliştirdiğimiz 10 maddeden oluşan öneriler paketimizin burada kısaca üzerinden geçmek istiyorum. Biliyorsunuz, iklim krizi ile mücadele kapsamında Paris Anlaşması’nı kabul ederek ülke olarak “2053’te Karbon Nötr Olma Hedefi” belirledik. Birinci önerimiz, BM’ye verdiğimiz ulusal katkı beyanının güncellenerek daha iddialı hale getirilmesi yönündeydi; bu konuda 27. BM Taraflar Konferansı’nda, salım artışından yüzde 21 azaltım olan hedefimiz, artıştan yüzde 41 azaltım olarak güncellendi. Fakat biz bunun, 2053 yılında Karbon Nötr olabilmemiz için mutlak azaltım hedefi haline getirilmesi yönünde çalışılmasını öneriyoruz. İkinci önerimiz, İklim Yasası ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkartılması ve bu konuda bir an önce uygulamaya geçilmesi. Bu alanda epeyce hazırlık yapıldığını biliyoruz, biz de bu çalışmalar içinde yer aldık ama zaman kaybetmeden bunların yürürlüğe girmesi çok önemli.  Üçüncüsü; bu yasal düzenlemelerle bağlantılı olarak Emisyon Ticaret Sistemi veya benzeri yöntemler yoluyla artık karbon salımına ülkemizde de bir sınır, bir bedel konulması. Dördüncüsü; enerji üretiminde kömürün kullanımına kademeli olarak azaltılması suretiyle son verilmesine ilişkin bir plan yapılması.  Bu konuda ilgililerden çok fazla ses duyamıyoruz. Tabii ki enerji güvenliğimiz önemli ama bütün dünyanın bu yönde hareket ettiğini düşünerek bu konuda da bir plan yapılmasını öneriyoruz. Beşincisi; ormanların ve diğer karbon yutaklarının çoğaltılması için yine bir plan yapıp uygulamak. Bu konuda da önemli çalışmalar var, sürdürülmesi gerekli. Altıncı olarak binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerjiye geçişin daha iddialı hale getirilmesi önemli. Yenilenebilir enerji açısından, kapasite olarak, aslında ülkemiz hidrolik enerjiyi de dikkate alırsak, yüzde 50’yi geçmiş durumda. Bu iyi bir sonuç. Ciddi bir kapasitemiz var fakat ülke potansiyeline uygun olarak bunu daha da ileriye götürebiliriz. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi yanında yeşil hidrojenden de yararlanabiliriz. Bu konudaki yatırımların, çalışmaların devam etmesi önemli. Yedinci olarak enerji sektörü ve sanayiden kaynaklanan salımların yanında ulaşımdan, binalardan, tarımdan ve atıklardan çıkan salımların da azaltılması önemli. Sekizinci önerimiz iklim değişikliğine uyum konusunda bölgesel ölçekli plan ve çalışmaların yapılarak yürürlüğe konulması. Bu konuda da çeşitli illerimizde çalışmalar başladı, ama bu çalışmaların ülke geneline yayılması, benimsenmesi, sahiplenilmesi çok önemli çünkü artık iklim değişikliğinden kurtuluşumuz yok.  İklim değişikliğine uyum sağlayacak önlemleri kesinlikle almamız gerekiyor. Bütün bunları gerçekleştirmek için ciddi bir finansal kaynağa gereksinim var ve belki de en zor kısım bu. Dokuzuncu önerimiz finansal kaynağın kamu, özel sektör, ulusal ve uluslararası fonlardan sağlanması için iş birliğiyle çalışılması. Onuncu ve son olarak da toplumda iklim krizine karşı farkındalığın oluşturulması, alışkanlıkların değişimi için ulusal kampanya başlatılması ve bunun sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.   İklim krizi riski yüksek Türkiye için belirlediğimiz 10 maddeden oluşan bu önerilerle tekrar çağrıda bulunuyoruz. Kapsamı çok geniş olan “Çevre”nin diğer konuları da önemli. Bu konular, iklim değişikliğinin yanında, atık yönetimi, su kalitesi, hava kalitesi, gürültü, yatay mevzuat, kimyasallar gibi pek çok alt başlıktan oluşuyor. Bu başlıklarda da yapılacak şeyler var. “Atık Yönetimi”, ÇEVKO Vakfı olarak bu alanda uzmanlaşmış bir kuruluş olduğumuz için bizim açımızdan öncelikli, çünkü dünyanın döngüsel ekonomiye geçmekte olduğu günümüzde, bütün dünya atığın çöp değil, değerlendirilmesi gereken bir kaynak olduğunu konuşuyor. Bunun Yeşil Mutabakat ile, AB ile yaptığımız sözleşmelerle yakından ilgisi var.  “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu”, atıkların kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi için aslında AB’de 20-30 yıldır uygulanmakta olan bir model.  Bu modeli biz, ülkemizde 2-3 yıl öncesine kadar sistematik olarak 15 yıl uyguladık; fakat daha sonra terk ettik. Siyasal partilere, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun ülkemizde finansal bir model olarak, tüketim sonrası atıkların geri dönüştürülmek üzere kaynağında ayrı toplanması için kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunu hatırlatmak istiyor; bu modelin ülkemizde yeniden tesis edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.” 

ÇEVKO Vakfı Söyleşilerine Üniversitelerin ve Gençlerin Katılımı Çok Önemli 

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne üniversitelerin ve gençlerin katılımının önemine vurgu yapan Mete İmer, “Üniversitelerimiz, öğrencilerimiz ve sanayi kuruluşlarımızla birlikte bu söyleşileri yapmaktan dolayı çok mutluyuz.  Sanayisiz bir toplum mümkün değil, ama gençlerimiz sanayi kuruluşlarını da, bilinçli birey ve tüketiciler olarak, çevreyle ilgili konularda her zaman uyarmamız gerektiğini düşünüyor.  Bireyler, tüketiciler olarak taleplerimiz değişirse, sanayi de buna uymak zorunda kalacaktır. Öncü sanayi kuruluşları, sürdürebilirlik ve iklim krizi ile savaşım konusunda çalışmalarına çoktan başladılar ve bu konularda örnek oluyorlar. Diğer ekonomik işletmeler de onları izleyecektir. Ben, hukuk kuralları, yasal düzenlemelerin uygulanması bakımından kamu otoritesini de önemsiyorum. Kısacası gezegenimizi kurtarmak yine bizim elimizde. Bilimsel gelişmelerin ışığında güzel bir gelecek mümkün” şeklinde konuştu.

P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal: “NASA İle Ürün Geliştiriyoruz”

“Türkiye’de 10 evden 9’unda varız” diyen P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, kullanıcılarını bu ekosistemin nasıl bir parçası haline getirdiklerini ve onları nasıl birer “İklim Elçisi”ne dönüştürmeye çalıştıklarını anlattı: “Mete Bey’in de söz ettiği üzere 10 maddede de yer alan enerji tasarrufu hakkında bilgi vermek istiyorum. Kullanılan enerjinin yüzde 30’u evlerde tüketiliyor. Bizim de banyo ve mutfaklara yönelik suyla, elektirikle kullanılan ürünlerimiz var. Bu nedenle evde kullanılan enerji bizi çok ilgilendiriyor. P&G olarak her yıl 20 binden fazla araştırma yapan bir şirketiz. Bu araştırmalar sayesinde tüketicilerin kullanım alışkanlıklarını, ürünlere bakış açısını anlamaya çalışarak ürünler geliştiriyoruz. Analizler de elektrik ve su kullanımına odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Örneğin, Fairy, ön yıkama alışkanlığına son vermek amacıyla çok ciddi çalışmalara imza attı. Biz bu yönde iletişim yapan ilk markalardan biriyiz. Kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmeyi hedefledik. Ayrıca alışkanlıklarından, ön yıkamadan vazgeçmeyen kullanıcılar için geçen yıl Fairy Power Sprey’i çıkardık. Ev içi tüketimi yüksek olan ürünler söz konusu olduğunda kullanıcıları bu yönde bilinçlendirebilmenin öneminin farkındayız. Benzer bir çalışmayı, Ariel ve Alo markalarımızda da yapıyoruz. Çamaşır yıkamadaki ayak izinin yüzde 60’ı  yine kullanım alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye’de tüm çamaşırların 30 derecede yıkanması, 6 milyon hanenin bir yıllık elektrik ihtiyacından tasarruf edilmesi anlamına geliyor. 2021 yılında NASA ile yaptığımız bir çalışmadan da söz etmek istiyorum. Uzaya giden astronotların kıyafetlerini nasıl yıkadığını hiç düşündünüz mü? Uzun süre giyiyorlar ve sonunda yakılıyor. NASA ile yaptığımız iş birliği ile kıyafetlerin uzayda nasıl yıkanabileceğine çözüm bulmaya odaklandık. Öncelikle lekeyi çözücü maddede silikon kullanılmaması gerekiyor ve deterjanın tamamı bozunabilir maddeden olmalı. Ayrıca soğuk suda performans göstermesi gerekiyor. 

İyi haber ise şu; Çok az su kullanılan, hafif ve çok soğuk suda yıkamayı mümkün kılan Tide İnfinity adlı bu ürün sadece uzayda kullanılmayacak. Bu teknolojileri tüketicilerin hizmetine de sunuyoruz. Uzayda işe yaradığını kanıtlayan deterjan dünya için de çevre dostu ve az kaynak kullanan çözümler sağlayacak.dünyada da kullanılması planlanıyor.  Dünyada enerji ve su tasarrufuna, sürdürülebilirliğe güçlü bir şekilde katkıda bulunan çalışmalarımıza devam edeceğiz.” 

Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu: “Çocuklara Sürdürülebilir Bir Gelecek Bırakabilecek Miyiz?” 

Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, İklim Krizi’ni net rakamlar vererek ortaya koyarak yapılması gerekenlerden çok “yapılmaması gerekenler”in altını çizdi: “Aslında bu dünyadaki yaşamımızı ‘sürdüremiyoruz’. Arz ve talep birbirini tutmuyor. Gezegenin bize sundukları azalırken bizim talebimiz artıyor. Temiz su azalıyor. İklim düzenlenemiyor. Türler kayboluyor. Bütün bu kaynakların yenilenme hızı bizim tüketme hızımıza yetişemiyor. Biyoçeşitlilik alarmda ama bizim gündemimizde daha çok İklim Krizi var. Net sıfır hedefleri koymaya başladık ama biyoçeşitlilik için bir hedef bile koyamıyoruz. Ben burada biraz İklim üzerinden gideceğim. Net sıfır nedir? Ne kadar emisyon salınıyor ve ne kadarı yutaklar aracılığıyla emiliyor? Dengede olursa, net sıfırdan bahsedebiliriz. Oysa ki bir açık var. 59 milyar ton sera gazı atmosfere veriliyor! Ulaşım, endüstri, binalardan kaynaklanan emisyonlar, en başta enerji temininden kaynaklanan emisyonlar nedeniyle net sıfırdan uzağız. Üstelik lehimize çalışan yutakları aleyhimize çeviriyoruz. Ağaçları kesiyoruz mesela. Mete Bey çok güzel ifade etti: politikacılardan ilk istememiz gereken şey de bu. Çocuklara yaşanabilir, sürdürülebilir bir gelecek bırakabilecek miyiz? Kurum ve kuruluşların verdikleri sözler de takip edilmeli; bunun bir karşılığı, cezası da olmalı. 2100 yılının sonuna doğru eğer bu sözler verilirse, önlemler alınırsa 1.5-2 derece sıcaklık artışının sınırı altında kalabiliriz. Türkiye aslında 2038 yılına kadar emisyonunu artıracağını söyledi. Artıştan azaltım yapacağını belirtti. Net sıfır sözünü vermek kolay değil aslında. Tüm emisyonları kapsadığından emin olacağız. Ayrıca kendi sınırlarımızın dışını da düşünüyor muyuz? Yasal düzenlemelerimiz yerinde ve uygulanabiliyor mu? Emisyon Ticaret Sistemi ile belli yaptırımlar gelecek, onları da bekliyoruz. Hem gezegen hem ülkemiz ölçeğinde yapmamız gerekenler var. 564 milyon ton bir salımımız var ülke olarak (karbondioksit eşdeğeri). Bireysel karbon ayak izimiz yıllık 6.7 ton düzeyinde (karbondioksit eşdeğeri). 1990’da 4 tondu bu değer.! Bir önceki yıl 6.3’tü. Gittikçe artıyor. 1990’da o zamanki emisyonların yüzde 25’ini yutaklarımız yutabiliyordu. 2020’de bu rakamın, yüzde 10.86 düzeyine indiğini görüyoruz. Dolayısıyla net sıfırdan uzaklaşıyoruz. Sadece ağaç dikerek de net sıfıra ulaşmamız mümkün değil. Büyümek değil, dengelenmek söz konusu olmalı. Gerekirse “küçüleceğiz”. BM’nin daha çok yaptırım gücüne sahip olmasını diliyorum. Bizim kullandığımız temiz elektrik, yüzde 50 civarında. Elektrikleşme endüstriyel kuruluşlar açısından önemli bir adım ama yapılması gerekenler bununla bitmiyor. Öte yandan döngüsel ekonomi, mevut kapitalist düzen içerisinde, bence bir ütopya. Döngüsel ekonomi diyor ki daha az satın al, daha az hammadde kullan, kullandığın hammaddeyi de işin bittiğinde çöpe atma, tekrar tekrar kullan. Oysa ki kaynak artık yok, hammadde tükeniyor. Bakış açımızı değiştirmeliyiz. Eko tasarım diye bir kavram var. Çevre için tasarım yapmaktan, dayanıklı ürünler tasarlamaktan yola çıkıyor. Yani ürünler çabuk bozulsun daha çok tüketilsin değil, dayanıklı ürünler çıksın, hızlı moda olmasın gibi kurallar getiriyor… AB, Yeşil Mutabakat söylemiyle  aslında zihinsel bir dönüşümün gerekli olduğunu söylemeye çalışıyor.”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar: “Gençler Olarak Her Alanda Daha Aktif Olmak İstiyoruz”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar, Çevre Mühendisliği Yüksek Lisans son sırıf öğrencisi. Üniversitelerinin Sürdürülebilir Kampüs Topluluğu üyesi ve İklim Elçisi olarak söyleşiye katılan Çağlar, gençlere söz verilmesinden dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek çalışmaları hakkında bilgi verdi: “Atığın Modası Geçti etkinliğinden çevre yürüyüşlerine, Sürdürülebilirlik ile Tanışıyoruz Etkinliğinden Elektrikli ve Elektronik Atık Toplama Günü’ne, birçok etkinlik gerçekleştik, projelere imza attık. Paydaşlarla düzenli olarak toplantılar yaptık, araştırma raporları yayımladık. Haberler ve söyleşilerle de halkın konuya ilgisini çekmeye çalıştık. Gençlerin birinci ağızdan çevresel haklarını, sosyal haklarını iletebilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. Politikalarda, uygulamalarda aktif rol almak istiyoruz. Devletin, vakıfların teşviki de önemli. Çok farklı bölümlerden arkadaşlarımızla bir araya geldik, bu etkinlikleri de beraber yürüttük. Çevreyi umursamayan sanayi kuruluşları olmasından şikayetçiyiz. Çevre hareketleri devam ediyor ama kirletenlerin ekonomik olarak desteklendiği bir sistem istemiyoruz. Çevre politikalarının değişmesini istiyoruz. Sanayi kuruluşlarının genç bir zihniyetle, çevreci bir zihniyetle yönetilmesini istiyoruz.   Öğretmenler, sanayiciler, yere çöp atmayan anne babalar, her bireyin katkısı söz konusu. Sürdürülebilir ve temiz bir çevreyi böylelikle yaratabileceğiz.”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığını taşıyan ikinci söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz: 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Dünya Veteriner Hekimler Günü dolayısıyla Bodrum Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü tarafından kahvaltı organizasyonu gerçekleştirildi

Bodrum Torba’da bulunan Sokak Hayvanları Geçici Bakım Merkezinde 28 Nisan Cuma günü düzenlenen etkinliğe Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ı temsilen Başkan Yardımcısı Ummahan Yurt, Veteriner İşleri Müdürü Engin Doğan, Veteriner İşleri Müdürlüğü’nde çalışan veteriner hekimler ve müdürlük çalışanları katıldı.

Başkan Yardımcısı Yurt, Bodrum Belediyesi’nin hayvan dostu bir belediyecilik anlayışı ile hizmet verdiğini vurgulayarak ilçedeki sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yaparak hayvan sağlığı konusunda da duyarlı olduklarını belirtti. Veteriner Hekimlerin bir gün değil her gün hatırlanması gerektiğinin altını çizen Başkan Yardımcısı Ummahan Yurt, “Hayatı paylaştığımız hayvanlarımızın en büyük dostları olan veteriner hekimlerimizin, Dünya Veteriner Hekimler Günü kutlu olsun” dedi.

Dünya Veteriner Hekimler Günü, Dünya Veteriner Hekimler Birliği’nin aldığı kararla 2000 yılından beri her yıl, nisan ayının son cumartesi günü kutlanıyor. Bugün, tüm dünyadaki veteriner hekimlerin önemi vurgulanırken her yıl gerçekleştirilen etkinliklerde hayvan sağlığı ve refahını artırmanın yolları aranıyor. Dünyanın her yerindeki veteriner hekimlerin bir araya gelerek fikirlerini tartıştıkları, deneyimlerini paylaştıkları ve veteriner hekimliği mesleğini geliştirdikleri toplantılar yapılıyor. Ayrıca birçok veteriner kliniği, halkı ve müşterilerini bugüne dahil etmek için çeşitli etkinlikler, açık hava günü ve evcil hayvanlar için ücretsiz etkinlikler düzenliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

UNDP ve Birleşik Krallık, deprem bölgesinde atık yönetimi yükünü hafifletmek için güçlerini birleştiriyor

Binlerce depremzedenin yerleştiği Kilis’e yeni bir yol süpürme aracı teslim edildi

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşik Krallık, Türkiye’de 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen toplulukların acil ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla uygulayacakları 1,9 milyon ABD Doları tutarındaki programın başlangıcı olarak Kilis Belediyesi’ne yeni bir yol süpürme aracı teslim etti. UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, 27 Nisan 2023 günü, yeni aracı Kilis Belediye Başkanı Servet Ramazan’a sundu. Kente daha önce 110 atık konteyneri ve kırılgan haneler için 200 hijyen paketi ve temizlik malzemeleri de gönderilmişti. Ayrıca, Kilis’in dar sokaklarında dolaşabilecek şekilde tasarlanmış küçük bir çöp kamyoneti olan “çöp taksisi” de yakında teslim edilecek.

Yakınındaki diğer illerde yaşanan ağır yıkıma uğramamış olsa da, Kilis bu afetin yükünü başka biçimde çekiyor: Komşu bölgelerden on binlerce depremzede Kilis şehrine sığındı. Kilis böylesine büyük bir göç ile ilk kez karşılaşmıyor. Suriye’deki iç savaşın neden olduğu mülteci krizi boyunca, Kilis’in nüfusu 120.000’den 220.000’i aşkın bir sayıya yükseldi. Depremlerden önce Kilis, nüfus oranı itibarıyla, Türkiye’de tüm belediyeler içinde en yüksek oranda geçici koruma altında Suriyeliyi barındırıyordu. Şimdi de deprem nedeniyle belediye sınırları içinde yaşayan nüfus yaklaşık 300.000’e ulaştı.

“Gururlu ve kadim Kilis şehrinin süregelen cömertliği karşısında saygıyla eğiliyoruz” diyen UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton sözlerini şöyle sürdürdü: “Milyonlarca insanın evlerini ve varlıklarını kaybetmesine, daha güvenli yerlerde dostlarına ve yakınlarına sığınmasına neden olan deprem felaketinin etkisinin tüm ülkede nasıl hissedildiğini Kilis’te görüyoruz. Bu hareketlilik, yeni gelenlere de kamu hizmetleri sağlamak için çabalayan ev sahibi belediyeler için de büyük zorluklar yaratıyor. Atık yönetimi ağır yük altında; işte bu noktada UNDP, Birleşik Krallık finansmanıyla destek sağlıyor.”

“Kilis, depremden sonraki yalnızca 10 hafta içinde nüfusunda yüzde 40 artış yaşadı. Şu an bizim en önemli görevimiz, şehrimizde yaşayan herkes için sağlıklı ve insana yakışır yaşam koşulları oluşturmak.” diyen Kilis Belediye Başkanı Servet Ramazan sözlerini şöyle sürdürdü: “UNDP ile depremden öncesine dayanan yakın bir iş birliğimiz var. Depremden bu yana da bize çöp konteynerleri ve hijyen malzemeleri sağladılar. Bugün teslim edilen yol süpürme aracı ise, atık yönetimimizi daha da geliştirecek ve sokaklarımızı herkes için temiz tutmaya ve sağlıklı hale getirmeye yardımcı olacak.”

Yol süpürme aracı, günde yaklaşık 320-330 ton atık üreten kalabalık bir kentte, acilen ihtiyaç duyulan atık toplama ve sokak temizleme hizmetini sağlayacak. UNDP-Birleşik Krallık ortaklığı, deprem nedeniyle atık yönetim kapasitesinin yıkıma uğradığı yerler dahil olmak üzere, diğer yerlere de benzer destekler sağlayacak.

Birleşik Krallık finansmanı ayrıca, UNDP’nin depremin etkilediği Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş illerinde kırılgan gruplar için temel bakım hizmetleri sunan gezici ve geçici merkezler kurmasına ve depremden en fazla etkilenen bazı bölgelerde, yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kalmış kişilerin, hayatlarını yeniden kurmaya başlamasına destek olmak için mesleki eğitimler düzenlemesine yardımcı olacak.

Birleşik Krallık finansmanı, 16 Şubat 2023’te yayınlanan BM Acil Yardım Çağrısı kapsamında UNDP’nin talebine karşılık sağlandı. 

“Yıkıcı depremlerin ardından Birleşik Krallık, Türk hükümetinin insani yardım talebine hızla yanıt verdi.” diyen Birleşik Krallık Büyükelçisi Jill Morris, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birleşik Krallık hükümeti, tarihindeki en hızlı insani yardım müdahalesini başlattı. Arama Kurtarma Ekiplerimiz (ISAR), depremin ardından 72 saat içinde olay yerindeydi. Birleşik Krallık’ın gönderdiği tıbbi ekip, 18.000’den fazla kişiyi tedavi etti ve ayrıca Türkiye ve Suriye’ye 534 tonun üzerinde yardımın ulaştırılmasına yardımcı olduk. BM kuruluşları ile birlikte çalışarak, uluslararası müdahale desteğimizi sürdürüyoruz. Finansmanımızla sağlanan yol süpürme aracının, şehrin atık yönetimi yükünü hafifletmesine yardımcı olacağını umuyoruz.”

Şubat 2023 depremleri Türkiye’nin güneyinde 110.000 km2 büyüklüğünde bir bölgeyi vurmuş, 50.700’i aşkın insanın ölümüne, 3,3 milyon insanın (bölge nüfusunun yüzde 20’sinden fazlasının) yerinden olmasına, 313.000 binanın yıkılmasına yol açmıştı. UNDP, BM, AB ve Dünya Bankası’nın desteğiyle Türk Hükümeti tarafından hazırlanan afetin mali etkilerine ilişkin analiz raporu “Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirmesi (TERRA)”ya göre, depremlerin yarattığı toplam hasar ve zarar 103,6 milyar ABD Doları olarak tahmin ediliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Tavşancıl sahilinden 6 bin yavru balık İzmit Körfezine salındı

‘İzmit Körfezi Balıklandırma Projesi’ kapsamında Dilovası Tavşancıl sahilinde 6 bin yavru balık denize salındı

Yaptığı çevre yatırımlarıyla İzmit Körfezine yeniden hayat veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, ‘İzmit Körfezi Balıklandırma Projesi’ kapsamında çalışmalarını sürdürüyor. Daha önce Kocaeli’nin birçok farklı sahilinden 36 bin yavru balığı İzmit Körfezine salan Büyükşehir, bugün de 6 bin yavru balığı Dilovası Tavşancıl sahilinde düzenlenen tören ile İzmit Körfezine saldı. Böylelikle 2017 yılından bu yana 42 bin yavru balık deniz ile buluşmuş oldu. Başkan Büyükakın’ın talebi üzerine törene katılan çocukların hepsi bir yavru balığı denize bıraktı. Başkan Büyükakın da, törene katılan Doğal Yaşam ve Çevre Belgeselcisi Savaş Karakaş ile birlikte birer yavru balığı deniz ile buluşturdu.

BALIK SALMA TÖRENİNE YOĞUN KATILIM

Dilovası ilçesinin en güzel mekânlarından olan ve geçtiğimiz yıllarda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen Tavşancıl Sahil Parkı önemli bir törene ev sahipliği yaptı. ‘İzmit Körfezi Balıklandırma Projesi’ kapsamında yavru balıkların denize salma törenine Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Metin Türker, Dilovası Kaymakamı Dr. Metin Kubilay, Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir, Doğal Yaşam ve Çevre Belgeselcisi Savaş Karakaş, Dilovası AK Parti İlçe Başkanı İlhan Yıldırım, AK Parti Kocaeli Milletvekili Adayı Gülay Artut, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gökmen Mengüç, siyasi parti temsilcileri, belediye meclis üyeleri, STK temsilcileri, vatandaşlar, öğrenciler ve basın mensupları katıldı.

BAŞKAN BÜYÜKAKIN: “DİLOVASI BENİM ŞAHSİ MESELEM”

Balık salma töreninde konuşan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, “Güzel bir bahar sabahında sizlerle geleceğimiz açısından böyle güzel bir projeyi hayata geçiriyor olmaktan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Burada olmaktan ayrı bir keyif alıyorum. Dilovası’nda yaşayan kardeşlerimiz bilir ki Dilovası benim şahsi meselemdir. Dilovası zaman zaman hava kirliliği ve sağlık koşulları ile hatırlanır oldu. Bizde Dilovası’nı yaşanabilir bir yer yapmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya ant içtik. Dilovası’na her şey yakışır dedik. Kömürcüler OSB’yi kapatacağız dedik,  kapattık mı? Kapattık. Ne söz verdiysek yaptık. Hastane yoluna daha rahat erişilsin dedik. Vadinin içerisinden viyadük yapacağız dedik ve şuan viyadük yapılıyor. Altyapısından üstyapısına ne lazımsa Hamza Başkan ne dediyse, değerli ilçe başkanı bizden ne rica ettiyse, Milletvekili adayımız değerli kardeşimiz Gülay Hanım bizden ne istediyse onları tek tek hayata geçirmek için emek verip koşturuyoruz” dedi.     

“DENİZE SADECE BALIK ATABİLİRİZ”

Konuşmasına devam eden Başkan Büyükakın, “Bizim şahsi bir başka meselemiz daha var. O nedir? O da Mavi Vatandır. Uğruna şehitler verdiğimiz bu topraklar gibi, aynı hassasiyet ve kararlılıkla sahip çıkmamız gereken en güçlü varlıklarımızdan birisidir. Bizim Kocaeli sınırlarımızda iki tane denizimiz, 7 tane mavi bayraklı plajımız var. Birde Sapanca gölümüz var. Gözümüz gibi koruyoruz hepsini. Eskiden ‘İyilik yap denize at, balık bilmez ise halik bilir’ diye bir söz vardı. Ben şimdi o sözü değiştiriyorum. Denize ne olursa olsun hiçbir şey atma. Bu iyilik bile olsa atma. Denize sadece ne atabiliriz, balık atabiliriz” şeklinde konuştu.  

“BU BALIKLARIMIZI TAKİP EDİYORUZ”

Bu güzel ve faydalı projeyi bilgisi olmadan eleştirenlere tepki gösteren Başkan Büyükakın, “Biz bu projeyi yıllardır Tarım Bakanlığımız ve TAGEM ile birlikte yürütüyoruz. Bu balıklar takip ediliyor ve üzerinde çipler var. Balıkçılarımız ile temas halindeyiz. Onlar bu balıkları belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra yakaladıklarında o balıkların bilgilerini bize geri dönüş yapıyorlar. Adım adım takip ediyoruz. Denizin neresine bıraktık sonra nereye gittiler, göç yolları neresi, nerede yumurtluyorlar, kaç ay da ne kadar büyüyorlar. Bunları biz sürekli olarak takip ediyoruz. Biz bu denizin içerisinde ne var ne yok sürekli bakıyoruz. Çünkü deniz bizim için Mavi Vatan. Bu denizi korumak için 23 adet arıtma tesisi yaptık. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, arıtmada Marmara’nın lideri. Neden bunu yapıyoruz denize bir şey olmasın diye. Uçağımızla gemileri denetliyoruz, gözlerinin yaşına bakmadan cezalar kesiyoruz” ifadelerini kullandı.          

 

“TÜRKİYE’DE ÖRNEK BİR PROJE YÜRÜTÜYORUZ”

Şuana kadar 6 kez denize balık saldıklarını belirten Başkan Büyükakın, “Bu güne kadar denize levrek, çupra, kalkan balığı saldık. Takibini de TAGEM ile birlikte yaptık. Türkiye’de örnek bir proje yürütüyoruz. Bu projeyi 2007 yılından bu yana yapıyoruz. Sonra da denizi izletiyoruz, deniz içerisindeki biyoçeşitlilik artıyor mu? Balık türleri artıyor mu? Bunları ayrıca da yayınlıyoruz. Fener balığından Yunus’una kadar artık çeşit çeşit balıklar burada görülmeye başladı” dedi.  

“BALIKLARIMIZI DENİZ İLE BULUŞTURUYORUZ”

Törende konuşan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Metin Türker ise, “Bugün bu güzel projede denizimize balıklarımızı bırakacağımız bu programda olmaktan mutluluk duyduğumu ifade ediyorum. Ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili 330 tane gölü olan 850 barajı olan ve bin 500’ün üzerinde göleti olan balıkçılık ve su ürünleri açısından da muazzam bir potansiyeli olan bir ülkeyiz. Bizim balıkçılık için bunun ekosistemini doğa da canlı bir şekilde tutmamız gerekiyor. Biz özellikle levrek ve çupra da Dünya birincisiyiz. Kalkanda da dünya ikincisiyiz. Balık yetiştiriciliğinde ise Avrupa birincisiyiz. Koruma, kullanma dengesi acısından bugün burada yaptığımız balıklandırma çalışmasının yüzlercesini yapıyoruz. TAGEM olarak 2017 yılında Belediye başkanlığımızla bir protokol yaptık. Bu protokol çerçevesinde iki araştırma enstitümüz, burada balıklarımızı deniz ile buluşturuyoruz. Bu güzel körfezimizi temizleyen ve balıklandırmaya destek olan Tahir başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.

“BUGÜNE KADAR DENİZDEN HEP ALDIK ŞİMDİ VERECEĞİZ”

Böyle güzel bir törene davet edildiği için Başkan Büyükakın’a teşekkür eden Belgeselci Savaş Karakaş ise, “Bugüne kadar denizden hep aldık, işte bugün Tahir Başkanımla birlikte denize vereceğiz. Kalkan balığı, deniz levreği ve çupra, tam 6 bin balık, bunlar yavru balıklar. Onlar İzmit körfezinde, denizleri ile buluşacaklar ve denizlerinde büyüyecekler. Marmara denizi, bizim kalbimiz, canımız, tamamı bize ait olan bir deniz. Bu denize gözümüz gibi bakmamız lazım” şeklinde konuştu.

ŞAYİR’DEN BAŞKAN BÜYÜKAKIN’A TEŞEKKÜR

Balık salma töreninde konuşan Dilovası Kaymakamı Dr. Metin Kubilay, “Böylesi önemli ve güzel bir projeye imza attıkları için Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Bu balıklandırma projesinde Dilovası’nda Tavşancılımızda olmasında gurur duyuyoruz. Yine çevrenin korunmasına balıklandırma proje ile destek oldukları için yine teşekkür ediyoruz” diye konuştu. Törendeki protokol konuşmalarında söz alan Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir, “Bakanlığımız ve Büyükşehir’imizin sayesinde çok güzel hizmetler aldık. Bu hizmetlerden dolayı bize abilik yapan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız Tahir Büyükakın başta olmak üzere tüm vekillerimize, AK Parti İl Başkanımıza ve Bakanlarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

6 BİN YAVRU BALIK

Çevre yatırımlarına ağırlık veren ve İzmit Körfezi’nin çevresini ileri derecede biyolojik arıtma tesisleriyle çeviren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, balık türlerinin zenginleştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin devamı ve halkın denizden daha fazla istifade etmesi için İzmit Körfezini Balıklandırma Projesini başlattı. İzmit Körfezinden alınan kalkan, levrek ve çupra türlerinden anaç balıklar Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü ile Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsünde çoğaltıldı.

TOPLAMDA 42 BİN BALIK

Anaç balıklardan elde edilen yavrular 2017 yılında İzmit Körfezine salınmaya başladı. Bu zamana kadar 36 bin levrek, kalkan ve çupra yavrusu İzmit Körfezine bırakıldı. 6 bin yavru balık daha İzmit Körfezine salınırken proje kapsamında toplamda 42 bin yavru balık İzmit Körfezine bırakılmış oldu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Rektör Budak, “Bu kutsal sancak, geçmişte düşmediği gibi gelecekte de asla düşmeyecek”

Rektör Budak,  “Bu kutsal sancak, geçmişte düşmediği gibi gelecekte de asla düşmeyecek”

Çanakkale Kara Savaşları’nın 108’inci yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen törende 57. Alay’ın temsili sancağı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi öğrencileri tarafından Ege Üniversitesinden gençlere teslim edildi. 57. Alay Temsili Sancağının muhafaza nöbetinin Ege Üniversitesi tarafından sürdürülmesinin gururunu yaşadıklarını ifade eden Rektör Prof. Dr. Budak, “Tarihin kanla yazıldığı Çanakkale Destanı’nın 108. yılında, kahramanca düşmanla çarpışan 57. Alay’ın temsil sancağı, üniversitemiz öğrencilerine törenle teslim edildi. Manevi değeri çok yüksek olan bu emaneti, Kütüphanemizin en güzide köşesinde sergileyerek, sahip çıkacağız” dedi.

Çanakkale Kara Savaşları’nın 108’nci yılı etkinlikleri kapsamında Tarihi Gelibolu Yarımadası’nda ‘57. Alay Temsili Devir Teslim Töreni’ yapıldı. Conkbayırı Anıtı’na çelenk bırakılması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program kapsamında saygı atışı, Kur’an-ı Kerim tilaveti ve şehitler için dua edildi. Açılış konuşmalarının ardından 57. Alay’ın temsili sancağının devir teslim töreni yapıldı. Sancak, Manisa Celal Bayar Üniversitesi temsilcisi gençler tarafından Ege Üniversitesi öğrencilerine teslim edildi.

“Ege Üniversitesi, bu kutlu nöbeti büyük bir gururla üstleniyor”

Ege Üniversitesine getirilen ‘57. Alay Temsili Sancağı’, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nuri Karakaş, Dr. Öğr. Üyesi Kâzım Uzun ve Arş. Gör. Semih Çınar tarafından Rektör Prof. Dr. Necdet Budak ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ersan’a teslim edildi. Teslim merasiminde konuşan Rektör Prof. Dr. Necdet Budak,  “57. Alay Temsili Sancağı; direnişi, azmi ve mücadele ruhunu yansıtıyor. Bu kutsal sancak, geçmişte düşmediği gibi gelecekte de asla düşmeyecek. Ege Üniversitesi olarak, bu kutlu nöbeti büyük bir gururla üstleniyor ve bu onurlu görevi bir yıl boyunca layıkıyla sürdürmek için gerekli tüm gayreti göstereceğiz. 57. Alay Sancağının temsil ettiği değerlerin tüm öğrencilerimiz, personelimiz ve vatandaşlarımız tarafından daha iyi anlaşılması ve paylaşılması amacıyla sancak, Ege Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nde sergilenecek. Sancağın teslim alınmasında emeği geçen Prof. Dr. Nuri Karakaş hocamıza, değerli öğretim üyelerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“Öğrencilerimiz, yemin ederek sancağı teslim aldılar”

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuri Karakaş, “Çanakkale Muharebelerinde, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) Bey’in dünya harp tarihine geçen ‘Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum’ emrini verdiği 57. Alay, üstün düşman birlikleri karşısında geri çekilmeyerek son neferine kadar savaşmış, sancağını yere düşürmemiştir. 57. Alay’ın bu direniş azmi Türk ordusunun zaferine giden yoldaki en önemli mihenk taşlarından biri olmuştur. Çok şehit vermesi nedeniyle ‘Şehit Alay’ olarak da anılan 57. Alay’ın kahramanlarının aziz hatıralarını yaşatabilmek adına Çanakkale Kara Muharebelerinin 90. yıl dönümünde başlatılan ‘57. Alay Yürüyüşü’   Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın himayesinde her yıl gerçekleşen geleneksel bir tören halini almıştır. Her yıl yapılan saygı yürüyüşünden sonra, 57. Alay Temsili Sancağı törenle bir üniversiteye teslim edilmektedir. Ege Üniversitesi, 2023 yılında sancağı ve nöbeti devralmıştır. Bu kapsamda, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Buse İmren, Reklamcılık Bölümü öğrencilerinden Mehmet Uğur Ata ve Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Kâzım Uzun, Ege Üniversitesini temsilen Çanakkale’de yapılan anma törenlerine katılmışlardır. Öğrencilerimiz, yemin ederek 57. Alay Temsili Sancağını Ege Üniversitesi adına teslim almış ve sancak Üniversitemize getirilmiştir” dedi.

57. Alay Temsili Sancak muhafaza nöbeti bir yıl boyunca Ege Üniversitesi tarafından sürdürülecek ve sancak önümüzdeki yıl Çanakkale’de yapılacak anma törenleri sırasında bir başka üniversiteye devredilecek.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

“Türkiye’de 23 Milyon Hanenin Yüzde 80’İ Boşa Enerji Tüketiyor”

Sıfır Enerji Binalar alanında yılın en kapsamlı etkinliği olarak bu yıl “ZeroBuild Possible-Sıfır Enerji Mümkün” sloganıyla düzenlenen ZeroBuild Summit’23 4. Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi, İstanbul’da başladı. 29 Nisan tarihine kadar sürecek zirvede, 17 oturumda 100’e yakın yerli ve yabancı konuşmacı yer alıyor. Zirvenin açılışında konuşan ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, “Sıfır Enerji Binalar için artık adımlarımızı daha büyük atmalıyız” dedi. Günün önemli konu başlıklarından biri de ‘Sıfır Enerji Binalar’da Finansman’ oldu. VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin, “Türkiye’de 23 milyon hanenin yüzde 80’i boşa enerji tüketiyor” açıklamasında bulundu. 

 

Enerji tasarrufunun yanı sıra, Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinin ardından yapı ve inşaat sektöründe hızlı bir kentsel dönüşüm gündeme otururken, Avrupa Birliği’nde 1 Ocak 2021 itibariyle zorunlu hale getirilen Sıfır Enerji Binalar’a dönüşümü hızlandırmak ve tüm taraflar özelinde kamuoyu oluşturmak amacıyla düzenlenen ZeroBuild Summit’23, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde dün başladı. Zirvenin açılış konuşmasını; ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz, Baymak Kurumsal İletişim Direktörü Belgin Evcimen ve NP Betek Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Arzu Uludağ Elazığ yaptı.  

 

ZeroBuild Summit’23 Direktörü Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz; enerji tasarrufu sağlayan, çevreye dost ve afetlere dayanıklı yapılar olarak dikkat çeken; ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı olan ve bu ihtiyacını da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden binalar inşa etmenin, mevcut konut ve hizmet binalarının yenileme çalışmalarında Sıfır Enerji’yi bir prensip olarak benimsemenin mümkün olduğunu belirterek şunları söyledi: “Toplam tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 30’unu sadece binalarda kullanıyoruz. Sıfır Enerji Binalar ile enerji verimliliğinin artırılması, fosil yakıt kullanımının minimuma indirilmesi ve aynı anda yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılması, enerjide dışa bağımlı olmanın risklerinden korunmamızı sağlarken, bu prensibi benimsemenin gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakma sorumluluğumuza da büyük ölçüde katkı sunacağı inancındayız. Artık adımlarımızı daha büyük atmanın zamanı.”

 

“Önümüzdeki Yıl ZeroBuild Okulu’nu Açmayı ve Bilimsel Bir Kongre Hayata Geçirmeyi Hedefliyoruz”

Konuşmacı olarak yer aldığı açılış oturumunda toplumun artık Sıfır Enerji Bina’larla ilgili daha fazla bilgi sahibi olması gerektiğine dikkat çeken ZeroBuild Institute İcra Direktörü Doç. Dr. Ümit Ünver; ZeroBuild Institute olarak ilk hedeflerinin Sıfır Enerji Binalar konusunda insanları bilinçlendirmek olduğunu belirtti. Ünver, enstitü olarak hem ülkemizde hem de küresel ölçekte çok önemli çalışmalara imza attıklarını belirterek; “Google Akademik tarafından tanınan uluslararası bir dergi çıkarmaya başladık. Önümüzdeki yıl ZeroBuild Okulu’nu açmayı ve bilimsel bir kongre hayata geçirmeyi hedefliyoruz” açıklamasında bulundu. 

 

“Eyleme Geçilmezse, Küresel Sıcaklık Artışının 1,5°C ile Sınırlandırılması Hedefi İmkansız Hale Gelecek”

Sürdürülebilir Yapılı Çevre için Uluslararası Girişim-ISBE İcra Direktörü Nils Larsson, enerji verimliliği açısından potansiyel olarak çok faydalı olabilecek bazı bina performansı kavramlarının görmezden gelindiğinin ya da kısmi olarak uygulandığının altını çizdi.

 

Bu noktada, enerji verimliliği yüksek binalar için dizayn sürecinin en önemli unsurlardan biri olduğunu belirten Larsson; “Birçok tasarımcı ve yatırımcı, ne yazık ki dizaynı görsel tasarım kriterleri üzerinden değerlendiriyor. Ancak binanın doğru dizaynı, iklimsel ve çevresel faktörlere göre tasarlanmasıdır. Burada ‘Entegre Dizayn Süreci’ (Integrated Design Process – IDP) kavramı öne çıkıyor. IDP, iklimsel ve yapısal ihtiyaçları tasarımın en erken sürecinden itibaren merkeze alıyor. Dünyadaki tüm örnekler gösteriyor ki; efektif bir uygulamayla soğutma, ısıtma, aydınlatma gibi sistemlerin enerji girdilerini sürekli kontrol ederek yüksek verim elde edebiliriz” dedi. 

 

Ayrıca konuşmasında karbon emisyonlarını azaltma ve önleme yollarına da değinen Larsson, Sinerji Alanı Konsepti’ni (Synergy Zone) de tanıtarak; “Bu konsept, farklı kullanım ve yapılandırmalara sahip bina kümelerinin bir araya gelerek termal enerji, yenilenebilir enerji çıktıları veya gri sudaki fazlalıkları ve eksikliklerin dengelenmesini sağlıyor. Ekonomik aktif termal transfere izin verecek şekilde tasarlanmış küçük kümeleri içeriyor ve binalar arasındaki enerji transferini kolaylaştırıyor” diye konuştu. Bu konseptin daha fazla uygulanması gerektiğini belirten ve 2025 yılına kadar karbon emisyonu kesintilerinin yüzde 15,5 oranında azaltılması gerektiğine dikkat çeken Larsson; eyleme geçilmezse, küresel sıcaklık artışının 1,5 derece ile sınırlandırılması hedefinin imkansız hale geleceğini ve bu nedenle konuya acilen müdahale edilmesi gerektiğini vurguladı.

 

Açılış oturumuna video mesajı ile katılım gösteren Aristotle University Thessaloniki Editor in Chief of International Journal of Sustainable Energy and Buildings Journal Prof. Agis M. Papadopoulos ise hem Yunanistan hem de Türkiye’de oldukça aktif fay hatlarının bulunduğunu hatırlatarak; “Türkiye’nin yaşadığı son büyük depremlerde gördük ki; depreme karşı son düzenlemelere göre inşa edilen binalar, kendileri hasar görseler dahi, bina sakinlerini koruyor. Ayrıca 2010’dan sonra inşa edilen binaların enerji verimliliği ve depreme dayanıklılık performanslarının da oldukça iyi olduğunu söyleyebiliriz. İki ülkenin de gelecek depremlere karşı bu binaların sayısını artırması hayati önem taşıyor” açıklamasında bulundu. 

 

“Kadıköy Belediyesi Olarak 400 m²’nin Üzerindeki Parsellere Sarnıç Zorunluluğu Getirdik”

Açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen “Sıfır Enerji Binalar ve Kamu Yaklaşımı” oturumunda; Kadıköy Belediyesi Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Bursa Valiliği Enerji Yönetimi Bölümü Enerji Yöneticisi Levent Yazıcı ve T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanı Makine Yüksek Mühendisi Murat Bayram konuşmacı olarak yer aldı. 

 

Kadıköy Belediyesi’nde hayata geçirilen kentsel dönüşüm süreciyle ilgili bilgiler paylaşan Kadıköy Belediyesi Başkanı Şerdil Dara Odabaşı; kentsel dönüşümün depreme dayanıklılığa indirgendiğine, oysaki iklim değişikliğini de kapsayacak şekilde ekonomik, sosyal, çevresel, sürdürülebilir şehirler kurma ilkesi taşıması gerektiğine değindi. Belediye olarak; insan ve doğa bağının kurulması, toplu taşıma, bisiklet yolları, sosyal bütünleşme, kültürel değerlerin yaratılması gibi faktörlerin sürdürülebilir şehirleşmede ana hedefleri arasında yer aldığını belirten Odabaşı atılımlarını şöyle aktardı: “Su verimliliği ve yağmur suyu hasadına ilişkin planlamamız kapsamında; her ne kadar yürürlükteki imar yönetmeliğinde bin metrekarenin üzerindeki parsellerde yapılacak yeni binalarda sarnıç zorunluluğu getirilse de, Kadıköy Belediyesi olarak bu metrekareyi 400 metrekare olarak belirledik. Bu oran Kadıköy’ün yaklaşık yüzde 50’sinden fazlasını kapsıyor. Bununla birlikte, 2 bin metrekarenin üzerindeki parsellerde yağmur suyu toplama tankı projesinin yanında, gri su toplama tankına dair mekanik teçhizat projesi zorunluluğu da getirdik. Binaların dönüşümünde yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş panellerinin zorunlu tutulmasına ilişkin çalışma başlattık. Bu uygulamayı Kadıköy’ün bir bölgesinde sınırlı tuttuk. Yaklaşık bin adet yapının bulunduğu ve bu yapıların sadece yüzde 7’sinin yenilendiği sahil adası bölgesinde, bu değişiklik ile minimum 5 kilowatt gücündeki güneş panellerinin kullanımını iskân şartı haline getirdik.”

 

“Belediye Olarak Hedefimiz 2030 Yılına Kadar Kurum Binalarımızda Yenilenebilir Enerji Yatırımını 2,5 Megavata Çıkarmak”

İki uygulamanın da öncelikle Kadıköy Belediyesi hizmet binalarında ve parklarında uygulanmaya başlandığına dikkat çeken Odabaşı, “Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin çatısına kurduğumuz solar güneş panelleri ile enerji ihtiyacımızın yüzde 40’ını karşılar hale geldik. Hedefimiz; kurum binalarımızda kurulu gücü 1 megavat olan yenilenebilir enerji yatırımını 2024 yılı sonuna kadar gerçekleştirmek ve yaklaşık 700 ton karbondioksit emisyonunun azaltılmasını sağlamak. 2030 yılına kadar ise bu yatırımı 2,5 megavata çıkartmayı planlıyoruz. Karbon salınımlarının azaltılması için hedefimiz; ilçemizde karbon salınımlarının yüzde 40’ına neden olan binalarda enerji verimliliğini artırmak ve enerji performans sınıfının C’den B’ye yükseltilmesi. Kadıköy Belediyesi olarak inşaat metrekaresine bakılmaksızın tüm binalarda Neredeyse Sıfır Enerji Bina uygulanmasını zorunlu tutacağız” dedi.  

 

“Son 4 Ayda, 5 Binin Üzerinde Yönetmeliğe Uygun Neredeyse Sıfır Enerji Bina Yapıldı”

Türkiye’de T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın enerji verimliliği merkezinde yaptığı atılımları aktaran T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanı Makine Yüksek Mühendisi Murat Bayram, enerji verimliliği konusunun birçok farklı noktadan ele alınması gerektiğine dikkat çekerek, “Şu an Türkiye’deki konutların ortalama enerji tüketimi metrekare başına 120 kilowatt. Bu bize, binaların enerji tüketimi, yalıtımı, ısıtma ve soğutma sistemleri gibi faktörlere göre değerlendirilerek enerji sınıfının belirlendiği Enerji Kimlik Belgesi sisteminin verdiği bir sonuç. Bu kilovatı süreç içerisinde sürdürülebilir bir şekilde düşürmek için çalışıyoruz. Bir bina, kabuğunun ihtiyaç duyduğu enerjiyi minimumda tutmalı. Bu minimum enerjiyi de yerinde ve yenilenebilir enerji ile karşılamalı. Yani bina, ihtiyaç duyduğunu kendi üretip kendi tüketecek; gelecekteki tüm yapılarımız da bu şekilde olacak. Bu yolculuğa 2023 yılında başladık, 2053 yılında hedefimiz artık tamamen net Sıfır Enerji Binalar’ın hayatımızda olması. Burada mühendis ve mimarların önemi ve değeri artıyor; çünkü bunlara karar verecek olan onlar” açıklamasında bulundu.

 

Sıfır Enerji Bina sürecinin ilk fazının Neredeyse Sıfır Enerji Bina sayısını artırmaktan geçtiğini belirten Bayram, “Bakanlık olarak NSEB ile ilgili çok ciddi bir çalışma yaptık; detaylı bir kılavuz hazırladık ve yol haritasını web sitemizden yayınladık. Son 4 aylık sürece baktığımızda, yaklaşık 5 bin tane bina NSEB tanımına uygun olarak yapıldı. Yeni yapılan binalarda, iskân aşamasından ruhsat aşamasına kadar tüm süreçlerde NSEB olup olmadığını takip edebiliyoruz. Bu konuda vatandaşlarımızı desteklemek için enerji kimlik belgesi, NSEB’e yönelik renovasyonlar noktasında teşvik, destek, düşük faizli krediler gibi finansal destekler konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. 

 

“Sıfır Enerji Binalar İçin 2050’ye Kadar 23,6 Trilyon Dolara İhtiyaç Var”

Günün önemli konu başlıklarından biri de Sıfır Enerji Binalar’da finansman oldu. “Sıfır Enerji Binalar ve Finansman” başlıklı oturumda, Yapılarda Enerji Verimliliği Derneği – VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin ve OECD Türkiye Büyükelçisi ve Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği – YENADER Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin konuşmacı olarak yer aldı.

 

OECD Türkiye Büyükelçisi ve Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği – YENADER Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin, küresel iklim krizinin etkilerinin Avrupa’nın önemli bir kısmında yaşanan kuraklık kriziyle de gözlemlendiğini belirterek; “Önümüzdeki dönemde iklim krizinin yönetimi ve havaya karbon salınımının minimum düzeyde tutulabilmesi için enerji verimliliği konusunda uluslararası teşkilatlar çatısı altında ve ülkelerle bu süreçler nasıl iyileştirilebilir? Rusya Ukrayna savaşı başta olmak üzere, küresel riskler ve küresel tedarik zincirindeki yeniden yapılanma gündemde. Türkiye gibi yakın coğrafyadaki ülkelerden daha fazla ürün tedariki için izlenecek strateji konuşuluyor. Ülkelerin kendi kendilerine yetebilme kapasitelerinin artırılması ve bu bağlamda Çin ve Asya’ya olan bağlılığın azaltılmasıyla ilgili yeni çabalar söz konusu. Rüzgar, güneş, hidro, jeotermal, bio başta olmak üzere tüm yenilenebilir enerji teknolojileri ve kapasitesiyle ilgili olarak başta Türkiye olmak üzere, tüm OECD ülkelerinin attığı büyük adımlar için ülkelere her yıl minimum 1 trilyon dolar civarında yeni yatırım hamleleri planlanıyor. Her yıl düzenli olarak bu tutar ile devam etmesi gereken yenilenebilir enerji yatırımları hamlesi başta olmak üzere enerji verimliliği, yalıtım ve yenilenebilir enerji teknolojileri kapasiteleriyle ilgili yürütülecek olan süreçler ve bu kaynak nasıl sağlanacak? 2050 yılında kadar 23,6 trilyon dolarlık küresel finansman kaynağına ihtiyaç var” diye konuştu.    

 

“Kompozit Malzemelerin Doğru Kullanımıyla Doğalgaz Faturası Yüzde 50’ye Kadar Düşürülebilir

VERİMDER İcra Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emre Alkin ise, Türkiye’de tüketilen enerjinin yüzde 45’inin binalarda tüketildiğine dikkat çekerek, “Burada bir verimlilik açılımı yapmamız lazım. 23 milyon tescilli hanenin yüzde 80’i enerji verimliliğine haiz değil, boşa enerji tüketiyor” dedi.  

 

“Dört kişilik bir ailenin bir aylık geçinme maliyetine yani ortalama 25 bin TL’ye binayı verimsizlikten tecrit edebiliyoruz” diyen Emre Alkin, sözlerini şöyle tamamladı: “Fakat, bu kompozit malzemelerin doğru uygulanması gerekiyor. Böyle olursa doğalgaz faturası yüzde 50’ye kadar düşebilir. Her yıl 5-7 milyon dolar arasında enerji tasarrufu yapabiliriz. Bu yatırım, 3 yıl içerisinde amorti edilebiliyor. Burada en önemli konu; finansman. Ancak para kuruluşlarının hep imtina ettikleri bir konu bu. Finansmanın doğru kullanımı konusunda ortada bir güvensizlik de var. Demokrasiye yeni geçiş yapmış ülkelerin finansman sorununu çözmek lazım. Şartlara bağlanmış uluslararası bir finansman, öncelikli konu. Küresel standart belirlenerek bir fonlama sağlanarak adalet ve eşitlik içinde dağıtılması gerekiyor.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı