Dünya hayatı doğum ile başlar, ölüm ile sona erer. Öldükten sonra gerçek hayatta, ahret yurdunda hesaba çekilmemiz için yeniden diriltileceğiz. Sonucunda da bu dünya hayatında yaptıklarımızın karşılığını mükâfat olarak cennete veya ceza olarak cehennemde mutlaka görülecektir.
Dünya hayatı, anlamsız ve gayesiz bir var oluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Dünya hayatı bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız ebedi varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktasıdır.
Öldükten sonra tekrar dirilmeğe ve hesap için Allah’ın huzurunda toplanmağa haşirdiyoruz. Haşir, kelime olarak zaten toplanmak, bir araya gelmek demektir. Toplanacağımız geniş alana da mahşer diyoruz. Haşir, İsrafil (as) ın Sur’a ikinci defa üfürmesiyle başlar. Bu üfürmeğeNefha denir. Sur’un sesini duyan bütün mahlûkat süratle kabirlerinden ve bulundukları yerlerden çıkıp hesap yerinde Arasat meydanında toplanırlar. Yüce Allah (cc) bu durumu şöyle haber vermektedir:
“Sizi yaratıp yeryüzüne yayan O’dur. O’nun huzurunda toplanacaksınız.” Mülk su. 24.
“O gün insan kaçacak yer neresi? Diyecektir. Hayır, hayır! Sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.” Kıyamet su.11- 12.
“Sonra Sur’a ikinci kez üfürülür. Bir de bakarsın ki herkes kabrinden kalkmış ne olacağını bekliyor.” (Zümer su.68.)
“Yemin ederim ki, (Resulüm): “ Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz”. Desen, kâfir olanlar derhal “Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir” derler.” (Hud. Su. 7.)
“Onlar: “Allah ölen bir kimseyi diriltmez” diye olanca güçleriyle yemin ettiler. Aksine, bu O’nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vadidir. Fakat insanların çoğu bunu bilmez. Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını bilmeleri için Allah onları diriltecek.” Nahl su. 38-39.
“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: “İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.” Denir. Sur’a üfürülür; işte bu geleceği vaat edilen gündür. Herkes yanında (birisi kendini mahşere) götüren ve (diğeri de kendisine) şahitlik yapacak (olan iki melekle) birlikte mahşere gelir.” (Kaf su. 19-22)
“Siz Allah’ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz bir zamanlar ölüler idiniz de sizi o diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve en sonunda O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara su.2/28.)
“Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? Diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir” (Yâsîn su. 36/78-79).
“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden (sperm), sonra alakadan (aşılanmış yumurta), sonra organları önce belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz. Sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder. Yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür, ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin…” (Hac su. 22/5).
“…Sen yeryüzünü de ölü ve kupkuru görürsün. Fakat biz onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman, o harekete gelir, kabarır, her çeşitten iç açıcı bitkiler verir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O ölüleri diriltir, yine O her şeye hakkıyla kadirdir. Kıyamet vakti de gelecektir. Bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır” (Hac su. 22/5-7).
“O ilkin mahlûku yaratıp sonra da tekrar diriltecek olandır ki, bu ona göre (birinciden) pek daha kolaydır…” (Rûm su. 30/27).
“Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O’dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, elbette kådirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır” (Yâsîn su. 36/80-81).
Kur’an-ı Kerimde ve Hadislerde, Mahşer ve Haşir ayrıntılı bir şekilde bizlere anlatılmaktadır.
Yine bu konudaki hadislerde kıyamet gününde bütün insanların diriltileceği, kabirden ilk kalkan, mahşere ilk gelen, kendisine ilk konuşma ve şefaat hakkı verilen ve cennete ilk giren Hz. Muhammed (sav) in olacağı bildirilmektedir.
“Övünmek için söylemiyorum, ama ben (dünya ve ahrette) Âdemoğullarının efendisiyim. Kıyamet günü yer yarıldığında ondan ilk çıkacak olan benim. İlk olarak şefaat edip şefaati kabul olunacak benim. O gün livaü’l-hamd sancağı elimde olacak ve onun altında Âdem ve ondan sonra gelen müminler bulunacaktır.” (Buhârî, “Tefsîr”, 39/3; Müslim, İman, 230-233; Tirmizi, Tefsir, 18. Menakib,1; A.b.Hanbel, Müsned 1/282. İbn Mâce, “Cenâiz”, 58).
İnsanlardan başka melekler, hayvanlar, şeytan ve cinler de mahşerde toplanacaktır. (En’am su. 38; Kehf su. 48; Meryem su. 68; Nebe su. 38.)
“..Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onları şeytanlarla birlikte mahşerde toplayacağız. Sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.” (Meryem su. 68.)
Mahşer günü günahkâr (kâfir) lerin gözlerinin korkudan gömgök olacak bir şekilde toplanacağı.
“O gün Sur’a üfleriz ve biz o zaman günahkârları gözleri korkudan gömgök bir halde mahşere toplarız.” Taha su. 102.
Takva sahipleri heyetler halinde Allah’ın rahmetiyle, günahkârlar da suya koşan develer gibi susayarak mahşerde toplanacaktır.
“Takva sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah’ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, Rahman nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefaate güçleri yetmeyecektir.” Meryem su. 85-87.
Kabirlerden kalkış ve mahşere geliş esnasında insanlar çıplak, yalın ayak ve sünnetsiz halde olacaklardır. Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor: Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
“İnsanlar kıyamet günü (ilk yaradılışları gibi) yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak hasrolunacaklardır” buyurdu. Ben:
“Ey Allah’ın Resulü! Erkek kadın bir arada mı? Bunlar birbirlerinin edep yerlerine bakar, nasıl olur?” dedim. Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular:
“ Ey Aişe! Haşir işi zordur, İnsanların birbirlerine bakmalarına müsait değildir. (“O gün onlardan her birinin kendne yetip artacak bir derdi vardır” )”. (Buhari, Rikak,45; Müslim, K. Cennet, 14).
Herkes grup grup, sınıf sınıf, bölük bölük mahşere sevk edilecektir.
“ Sura üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz.” Nebe su. 18.)
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir.” Zümer su. 73.
Peygamber (sav), insanların mahşere üç halde geleceklerini haber vermiştir. Yaya olarak, binekli olarak, yüz üstü sürünerek.
“İnsanlar kıyamet günü üç grup halinde gelecektir. Kimi yaya olarak, kimi binitli olarak kimi de yüzüstü sürünerek mahşer yerinde toplanır.” Tirmizi, T.Kur’an, 17; (Nesai, Cenaiz, 118; Ahmet, Müsned, V, 165.)
“Sahabe-i Kiram: “Ey Allah’ın Resulü! Yüzüstü nasıl yürüyecekler?” sormaları üzerine, Peygamber (sav): “ Onları ayakları üzerinde yürütmeye kadir olan (gücü yeten) Allah, yüzleri üstünde de yürütmeye kadirdir.” Buyurmuştur. Buhari, Rikak, 45.
Yaya olarak gidenler avam müminler; binekli olarak gidenler muttakiler,
“Takva sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah’ın huzurunda topladığımız. Günahkarları da susuz olarak cehenneme sürdürdüğümüz gün..” (Meryem su. 85),
Yüz üstü olarak sürünerek mahşere gidenler ise kâfirlerdir.
“Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz.” (İsra su. 97)
Peygamber (sav) Efendimiz mahşerde ümmetini abdest azalarında parlayan nurdan tanıyacak ve kendilerine Allah’ın huzurunda şahitlik edecektir.
“İşte kardeşlerim de abdestten dolayı yüzleri, el ve ayakları ışıl ışıl olarak geleceklerdir. Ben onları önceden havuz(umun) başında bekleyeceğim.” (Müslim, Taharet, 39.)
Mahşerde insanlar dünyada tabi olduğu, sevip peşinden gittiği önder, rehber ve imamları ile birlikte Allah’ın huzuruna çağırılacaklardır.
“Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar.” İsra. Su.71.
Şeytana uyanlar onun peşinden mahşere geleceklerdir. Zalim, kâfir, fasık kimseleri seven ve ömrünü onların peşinde geçirenler onlarla birlikte hesap vereceklerdir.
Peygamberlerin sadık ümmetleri onlarla beraber ilahi huzura alınacaklardır. Salihleri, velileri, kâmil mürşitleri seven ve kendilerine tabi olanlar, Peygamber (sav) in “Livaü’l-Hamd” ismiyle meşhur sancağı altına, bu imamları ile birlikte geleceklerdir.
“İnsanların kabirlerinden mahşer yerine çıkarılacağı gün kabrinden ilk çıkarılacak olan benim. İnsanların Allah’a vardıkları zaman hatipleri benim. Onların her şeyden ümitlerini kestikleri zaman müjdeleyici benim. Hamd Sancağı o gün benim elimde olacaktır. Rabbimin yanında âdemoğullarının en değerlisi benim fakat övünmem.” Tirmizi, Menakib, 1.
Hz. Peygamber bir hadislerinde, insanların diriltilirken ilk yaratılışlarındaki gibi olacaklarını haber vermiş (Buhârî, “Rikak”, 45; Müslim, “Cennet”, 55-59), bir başka hadiste de: Peygamber:
“Her kul, öldüğü hal üzere diriltilecektir” buyurmuştur. (Müslim, “Cennet”, 83).
Ehl-i sünnet inancına göre tekrar diriliş, hem beden hem de ruh ile olacaktır. Buna göre insan, öldükten ve çürüdükten sonra, Allah, onun bedenine ait aslî parçaları bir araya getirecek (veya benzerini yaratacak) ve ruhu buna iade edecektir.
“Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka derilerle değiştiririz ki, acıyı duysunlar…” (Nisâ su. 56)
Hesap sırasında insanın dil, el ve ayaklarının şahitlik yapacağını bildiren ayetler yeniden dirilişin, ruh-beden birlikteliği ile olacağının delilleridir.
“Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerine şahitlik yaptığı gün onlar için çok büyük bir azap vardır. Nur su.24.
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.. Derilerine: “Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?” derler. Onlar da: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürüleceksiniz.” Derler.” Fussilet su.20-21.
“O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik yapar.” Yasin su.65.
Mahşerde bütün dostluklar bitecektir. Hiç kimsenin nesebi, dünyadaki şerefi, makamı, malı, ağalığı, paşalığı geçerli olmayacaktır. Dostlukları sadece dünya adına olanlar ve küfürde bir araya gelenler o gün birbirlerine lanet okuyacaklardır.
“Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: “Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk” derler. Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): “Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz,” derler. Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara: “Hayır! Gece gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah’ı inkâr etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz” derler.” Sebe su.31-33.
Allah için birbirlerini seven muttakilerin dostluğu kalacak ve fayda verecektir.
“O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.” Zuhruf su. 67.
“Benim celalim (rızam) için birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün onları kendi (rahmet) gölgemde gölgelendireceğim.” Müslim, Birr, 12.
Herkesin mahşerdeki hali, sıkıntısı, ızdırabı ve terlemesi farklı olacaktır.
“Kıyamet günü güneş halka bir mil kadar yaklaşır. İnsanlar amellerinin nispetinde tere gömülürler. Bir kısmı topuklarına kadar, bir kısmı dizlerine kadar, bir kısmı yarı beline kadar, bir kısmı da ağızlarına kadar tere gömülecektir.” Müslim, et. Terğib, 7/100.
“O gün insanlardan bir kısmı ağız ve kulak hizasına kadar ter içerisinde kalacaktır.” (Buhari, Rikak, 47.(Buhari, Zekât, 52. Müslim, Cennet,62.)
“Kıyamet günü halk öyle terleyecek ki, terleri yetmiş arşın yere geçecek. Terleri ağızlarına kadar yükselip gemleyecek. Hatta kulaklarına kadar yetişecektir.”Buhari, Müslim, terğib, 7/99.
Mahşerde Allah Teâlâ (cc) celal ve cemal sıfatlarıyla tecelli edecektir. Müminlere sonsuz rahmetinin en açık tecellilerini gösterecek, zerre kadar imanı olanlar ateşte (cehenneme) bırakılmayacaktır.
“..Allah’a ve ahret gününe hakkıyla inanıp Salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku olmadığı gibi üzülmeyecekler de.” Bakara su. 62.
“Ya Resulellah! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?” Peygamber (sav) Efendimiz:
“Bulutun olmadığı öğle vaktinde güneşi görmekte güçlük çekiyor musunuz?Deyince, Ashap:
“Hayır, Ya Resulelllah!
Ayın on dördünde, mehtaplı bir gecede ayı görmekte güçlük çekiyor musunuz?
Hayır, Ya Resulullah
Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, Rabbinizi, ayı ve güneşi gördüğünüz gibi apaçık olarak göreceksiniz.” Müslim, Terğib, 7/ 131.
Kâfirler ise, Yüce Allah’ın Kahhar, Melik, Aziz, Muntakim sıfatlarının tecellisini göreceklerdir.
Kendilerine asla zulüm yapılmayacak adaletle muamele edileceklerdir.
“ Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz.. Hesap gören olarak biz herkese yeteriz.” Enbiya su. 47.
“Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi, bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde ve davetçiye koşarak kabirlerinden çıkarlar. O esnada kâfirler: “ Bu, çok çetin bir gündür!” derler.” Kamer su.7-8.
“Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise, arzularının peşinde koşup da Allah’tan bağışlanma dileyendir.”Tirmizi, S.Kıyame, 25.
Hz. Peygamber de çeşitli hadislerinde, öldükten sonra tekrar diriltme konusunda bilgi vermiştir. O bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“İnsanın kuyruk sokumu kemiği (acbü’z-zeneb) dışındaki her şeyi, ölümünden sonra çürüyüp yok olacaktır. Kıyamet günü tekrar diriltme bu çürümeyen parçadan olacaktır” (Buhârî, “Tefsîr”, 39/3; Müslim, “Fiten”, 141, 142).
Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Efendi ve DNA testi.
1940’ların sonuna doğru Amerika’da zengin bir adamın ölümünden birkaç yıl sonra bir kadın yanında bir çocukla mahkemeye başvuruyor. Çocuğun ölen adamdan olduğunu iddia ediyor. Ölüden DNA testi yapılamayan bir dönem dünya için.
Amerika hukuk sistemlerinde bu olayın bir karşılığını bulamayınca başka sistemlere müracaat ediyorlar. Roma hukukuna bakıyorlar yok. Yunan, Hint, Uzakdoğu’da yok. Bir heyet Türkiye’ye geliyor. Dönemin İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen’e yönlendiriliyorlar. İlk başta anlam veremiyor gelen ekip. Gönülsüz de olsa görüşüyorlar.
Bilmen onlara ölen adamın kemiklerinin durup durmadığını sorduğunda şaşkınlıkları iyice büyüyor. Durduğunu söylüyorlar. Ömer Nasuhi onlara kuyruk sokumu kemiğinden bir yer tarif ediyor. Tarif ettiği yere çocuğun bir damla kanını damlatmalarını, eğer o kemik kanı emerse çocuğun o adamdan olduğunu aksi olursa kadının yalancı olduğunu ve buna göre hüküm verebileceklerini anlatıyor.
Gelen ekip görüşmeden memnun olmaksızın şaşkınlıklarını da yanlarına alıp ülkelerine dönüyorlar. Bir müftünün böyle bir tıp bilgisine nasıl hâkim olabileceğine ihtimal veremiyorlar. Ekipteki bir doktorun ise kafasını kurcalıyor bu mesele. Müftünün yanlışlığını ispat etmek için mezar açtırılıp adamın bedeni çıkarılıyor. Tarif edilen kemiğin üzerine önce kendi kanını damlatıyor. Kan akıp gidiyor kemiğin üzerinden. Sonra çocuğun kanını döktüğünde gözleri fal taşı gibi açılıyor. Kemiğin kanı emdiğini gördüğünde hayretini gizlemiyor.
Görüşmede Ömer Nasuhi’nin yanında olanlar da ilk duymuş olacaklar ki heyet gittikten sonra bu meseleyi nereden bildiğini soruyorlar. Adı geçen kemiğin sadece kendi neslini kabul ettiğini uzun uzun anlatıyor. Oradaki küçük bir parçanın önemine değiniyor. Vücuda ne yaparsanız yapın o kemiği yok edemediğinizi, kıyamete kadar hiçbir gücünde buna muktedir olamayacağını, zira mahşerde insanlar o kemik parçasından yeniden diriltileceğini anlatıyor.
“Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” dedi. De ki; “Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir.” Yasin su.78-79.