Ne Yapsalar Boş

Ne Yapsalar Boş
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kader bu millete çok çektirdi desem acaba biraz abartmış mı olurum bilemiyorum. Ne olduysa bize; bu batılılara özentimiz neticesinde oldu. Biz batının, hep bize uymayan tarafını aldık. Ne ilmiyle, ne fenninle, hiç işimiz olmadı. Nerede kültürümüzü yozlaştıran tarafları varsa hep onlarla ilgilendik. Bizim bu batılılaşma sevdamız Islahat Fermanıyla başladı desem yeridir.

İstiklal Harbimizin manevi dinamikleriydi.

Biraz daha ileriye doğru gelirsek, işe Harf Devrimiyle başladık. Bin yıllık mazimizle alakamızı kestik. Sade mazimizle mi, hem İslam alemiyle hem de Orta Asya’yla. Daha sonra eskiyle olan ne kadar bağımız varsa hepsiyle defterimizi kapadık. Bu konuda o kadar ileri gidildi ki; şapka takmadı diye binlerce insanımızı darağaçlarına gönderdik. Hem de bu şapka takmayanların elebaşları İstiklal Harbimizin manevi dinamikleriydi. Hatta şapka takmadılar diye bir şehrimizi denizden topa tutuk.

Bunların hepsini Batılaşma sevdasına yaptık.

Daha sonra, İslam’ın lideriyken koca İslam âlemini yalnız başına, Per perişan, kimsesiz bıraktık. Bu coğrafyayla da bağımızı kestik. Bu İslam âleminin bize Kurtuluş Savaşın da maddi yardımları anlatılamayacak kadar çok, bir o kadar da hazindir. Ya orta Asya da ki kardeşlerimizin yardımları; onlar zaten başlı başına bir gönül burukluğu ve acı bir lokmadır. Bu kardeşlerimizi de yüz üstü bırakıp kendi hallerine bıraktık. İşi o kadar çok ileri götürdük ki, eskiden kalma mezar taşlarımızı bile yerinden söküp kanalizasyon kuyularında kullanır olduk. Binlerce cami, mescit, zaviyeyi satıp, buraları han, ahır, gazino hatta pavyon yaptık. Üstelik bunların büyük çoğunluğunu da gayrimüslimlere sattık. Daha o kadar çok var ki, bunları yazmaya kalksak bu satırlar yetmez. Bunların hepsini Batılaşma sevdasına yaptık.

Biz bunları yaparken, Batı hiç bizi beklemedi, onalar hep ilerlediler. Ne sanayilerine ne teknolojilerine yetişe bildik. Bizler böcekle, çiçekle, şapkayla, elbiseyle uğraşırken onlar araba yaptılar, uçak yaptılar, füze yaptılar, ilaç buldular, tıp alanında çığır açtılar. Bu misallerle bu sayfaları doldurmak istemiyorum.

Konuyu şuraya getirmek istiyorum. Aselsan.

Aselsan’ın son yıllarda yaptığı çalışmalar o kadar çığır üstü oldu ki, Dünya hala şokta. Aslında her şey bir uçak düşürmeyle başladı dersem biraz kısır kalacak bu kelime. Aslında bu çığır, Aselsan mühendislerinin, F16’ların yazılım şifrelerini kırmakla başladı. Ve ardı arkası kesilmedi. Yerli helikopter, yerli her on, yerli tank, yerli tüfek derken yerli füzeye kadar iş uzandı. Tabi bunların hepsi birden olmadı. Bu uzun ve meşakkatli, bir o kadar da gizli çalışmaların ürünüdür. Çünkü geçmişte bu konularla ilgilenen Aselsan mühendislerinin başına gelenleri hepimiz biliyoruz.

Ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken, birileri sanki düğmeye bastı ve Türkiye’nin gücünü ölçmek istediler. Bu gelişmelerin arifesinde, Rusya Devlet Başkanı Putin’in, İsrail’i ziyareti çok manidardır. Bu ziyarette, Binyamin Netanyahu’un ayağa kalkmayarak Putin’i oturduğu yerden karşılaması ise daha manidardır. Şimdi ne alaka demeyin. Biraz sonra bu üstü kapalı ‘manidar’ imgelerimi açıklamaya çalışacağım.

Oyunda ki son koz Putin’di ve son koz olarak Putin’i devreye soktular. PKK’yla istedikleri neticeyi alamadılar, ardından Paralel örgüt eliyle darbe teşebbüsleri de netice vermedi. Gezi olayları ve bombalama eylemlerinde istenilen kaosu yapamadı. Tabi bu arada Cumhurbaşkanımıza düzenlenen suikastları ve kumpasları da demiyorum, onlar hariç.

Almanya ve Türkiye de artık filen ordalar.

Suriye gibi küçük bir bölgede Dünya savaşı veriliyor dersem konuyu hiçte abartmamış olurum. Şimdi bir bakalım bu Dünya savaşını veren aktörlere. Eli kanlı Esad orda, İran orda, malum güçlerin orduları IŞID orda, Rusya orda, İngiltere orada, Fransa orda, son olarak da Almanya ve Türkiye de artık filen ordalar. Çin ise bel altından vuruyor. IŞID militanlarının birçoğu Rus ve Çinli. İyi de neden bu avuç kadar bölgede bütün milletler kısır bir savaşın içine girmişler?

Birçok süper güç sözüm ona IŞID denen terör örgütüne vuruyorlar ama IŞID bir türlü bitmiyor, bitiremiyorlar. Nasıl bir güç ki; birçok süper devlet havadan ve karadan IŞID’a operasyonlar yaptıkları halde netice alamıyorlar. Bu sorunun iki cevabı var bence; ya IŞID’a vuruyoruz diye başka güçlere vuruyorlar, ya da IŞID sanılanın aksine küçük bir terör örgütü değil, gücünü süper güçlerden alan uluslararası bir güç. Yani süper güçlerin uydu kuvveti. Hem de sözde İslami bir örgüt.

Şeytanın bile aklına gelmeyen bir oyun var belki de. IŞID dedikleri terör örgütü hem İslam menşeili olacak, hem Müslüman Sünniler vuracak, hem de sözüm ona Dünyanın süper güçleri sürekli vurdukları halde bir türlü bitmeyecek.

İslami fobi dedikleri algı operasyonu.

Oyun kuranlar güzel bir oyun kurmuşlar. Bir taşla iki kuş, belki de ikiden fazla kuş vurmanın peşindeler. İslami bir örgüt olarak tanıtılan bu terör örgütü, sözde bütün dünyada ki İslam inancına sahip olanların hakkında kötü bir imaj oluşturacak. İslami fobi dedikleri algı operasyonu. Bu İslam Örgütüyle Müslümanları ve özellikle Sünni inanışa sahip Arap ve Türkmenleri ve Sünni Kürtleri ortadan kaldırarak, Dünya kamuoyunu aldatıp, Türkiye’yi de bu savaşın içine sokarak 2023 de biten Lozan antlaşmasını yerine yeni bir anlaşma dayatacaklar. Tabi Türkiye; Sünni halk ve ırkdaşları yok ediliyor diye balıklama savaşın içine girecek!

Siyonist zihniyet güzel bir oyun kurgulamıştı. Rus uçaklarının pervasızca Türk hava sahasını işgali ve sürekli Türkmenleri taciz etmesi ki; bu arada Sünni Arapları da yok etmenin planı içerisindeler. Bu durumda Türkiye, ya kozlarını masaya açacak ya da masadan ezik olarak kalkacak. Ya güneydoğu sınırındaki bu yeni yapılanmaya ses çıkarmayacak, yada neyi var neyi yoksa masaya koyup bütün gücünü gösterecekti. Yani bir nevi, iki oyuncunun bütün kozlarını göstermeyip, elinde kozu kalmayan oyuncunun en son gizlideki kozunu açarak masadan galip kalkacaktı.

Ama Türkiye bu yemi yutmadı. Oyuna karşılık son kozunu hep elinde tutarak gerçek gücünü göstermedi. Dolayısıyla rakip için hep risk unsuru oluşturdu.

Göklerden gelen bir karar var.

“One Munite” çıkışı ilk Siyonist zihniyete darbeydi. Bu çıkıştan sonra Siyonist zihniyet çılgınca saldırmaya başladı. Yukarda saydığım, Gezi olaylarından tutun da, Paralele örgüt darbelerine kadar hepsi bu “One Munite” çıkışından sonra başladı. Ne yaptılarsa olmadı. Cumhurbaşkanımız dedi ya ”Ne yapsalar boş. Göklerden gelen bir karar var.” Bu söz daha da saldırgan ve daha pervasız yaptı onları. “Göklerden gelen bir karar” sözü Siyonistler için çok faklı bir şifredir. Hatta onların yüreklerine korku salan bir şifre… Çünkü onlar biliyorlar ki, ahir zaman da perişan olacaklar. Yüce Allah vadini tamalayacak ve bu sapık zihniyeti yerin dibine sokacak. Hani Gargat Ağacı dikiyorlar ya, işte bu korkunun eseri.

Sadece bu coğrafya da değil, Dünyanın dört bir yanında Müslüman kanı döktüler. Hedef hep Türkiye’ydi ve Recep Tayyip Erdoğan’a gözdağıydı. One Munıte’den sonra Maynamar da sapık Budistler Müslüman kanı içmeye başladılar. One Munıte’den sonra Afrika’yı bir kan gölüne çevirdiler. One munite’den sonra Mısırda darbe yaptılar. One munıte’den sonra Ortadoğu da kanın ve zulmün dozunu artırdılar. Kısacası nerde bir Müslüman varsa orayı kan ve gözyaşına boğdular. Bunların hepsi Türkiyeye ve Recep Tayyip Erdoğan’a, geri adım attırmaktı. Hiç birisi olmadı. “Ne yapsalar boş” Son koz ellerindeki Rusya’ydı. Onu da oynadılar ve kaybettiler. Bu kozda istedikleri neticeyi veremedi. Artık oyunun galibi yavaş yavaş belli oluyordu.

Türkiye’nin Mesut Barzani kozu hiç hesapta yoktu.

Birçok suikasttan Mesut Barzani’yi Türk İstihbaratı kurtarmıştı. Ortadoğu’daki bütün öngörüleri bir bir çıkmış, Mesut Barzani’nin kafasında hiç de bildik bir Türkiye görüntüsü oluşmamıştı. Türkiye eski Türkiye değildi artık. Ama bu bilgiyi de gizli tutu Barzani. Çünkü oyunun içinde artık o da vardı. Tercihini yapmış ve kader birliği yapmıştı Türkiye’yle. Tabi bu arada bir sürü tehdit aldı Mesut Barzani. Hatta PKK bile ne yapıyorsun dedi? Mesut Barzani onlara “Akıllı olun ve artık bırakın bu hainliği. Bütün Kürtler, kimlerin maşası olduğunuzu artık anladı. Dünya size inanmıyor. Aklınızı başınıza devşirin” dedi. Bu talebe PKK ret cevabı verdi. Çünkü bu bölgede bir kürt devleti değil bir Ermeni devleti sözü almışlardı Siyonistlerden. PKK üst yönetimine bakacak olursak; Ermeni, Süryani, Nasturi ve sözde Müslüman alevi dedikleri Ateist Kürtlerden oluşmaktadır. Abdullah Öcalan aleni bir Ermeni’dir, zaten kimseden sakladıkları da yok. PKK içindeki gerillaların büyük bir çoğunluğu ateist Alevilerin oluşturduğu Ermeni kökenli, sözüm ona Kürtler. Gerilla yapısı ise; ateist alevi Kürtler, Ermenistan uyruklu teröristler, Suriye uyruklu Ermeniler ve en son olarak da kandırılmış Sünni Kürtler. Tabi bu Sünni Kürtler gerçeği gördükleri zaman sık sık örgüt tarafından infaz edilmektedirler. Kurtulabilenler ise Türk hükümetine sığındılar.

cinsini sevdiğim cinsine çeker!

Bilmem hiç düşündünüz mü, Ermeniler Doğu Anadolu’dan çıkarken ne yapmışlardı? Önce tecavüz ve yağma. Ardından camileri yakma, en son evleri yakıp çekilme. Şuan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde, dükkânlar yağmalanıyor, evler roket saldırılarında yıkılıyor, en son da camiler yakılıyor. Bu olaylar ne de çok bir önceki Ermeni mezalimine benziyor. Hani derler ya ‘cinsini sevdiğim cinsine çeker!’

Gizlide kalıp basına pek yansımayan birçok tecavüz vakası yaşandı. ‘Örgüt Kürt kadınlarını dağa kaldırdı’ olarak yansımıştı basına. Dağdaki gerillaların cinsel ihtiyaçlarını giderecekti bu kadınlar. İçlerinde bir tane şu bahsettiğim sınıftan kadın bulamazsınız. Dağa kaldırılan kadınların hepsi Sünni Kürtlerdendi!

Artık gözlerini açmaz mı bu Kürt kardeşlerim bilemiyorum. Bence gözleri açıldı ama şimdi de içlerine girmiş bu fitne ve dinsiz, imansız güruhtan kendilerini kurtulamıyorlar. Çünkü fitne ve bozguncular içlerinde. Komşuları, tanıdıkları, arkadaşları hatta dostları… Tehcir yasında çıkarılmayan Ermenilerin bu güne uzantıları ve yansımalarıdır bunlar. Kimlik değiştirip sözüm ona Türk vatandaşı olan bu güruh, hiçbir zaman kinlerini unutmadılar. Kinleri de onları, Siyonistlerin kucağına attı. Neden bir tane Yahudi yok, PKK gerillalarının içinde. Olamaz. Çünkü onlar patronları da ondan.

Bu bahsi burada kapayalım yine malum oyuna dönelim. Son kart yine Türkiye’nin elinde kalmıştı. Rusya kozları da ellerinde patlayan Siyonistler yeni arayışlar içerisindeler. Ama artık ümitleri kırılmış, yenilmişlik psikolojisi, içlerine işlemiş durumdalar. Daha yılgın ve daha ümitsizler. Doksan yıldır sömürdükleri Türkiye ellerinden çıkmış, doksan yıldır kendilerine tehdit olamayacak duruma getirdikleri Türkler artık karşılarında dik duruyorlardı. Ağır ağır onları sıkan Recep Tayyip Erdoğan kıskacı son haddine kadar sıkmış, sonunda nefes alamaz duruma düşmüşlerdi. Bir Kasım seçimlerinden de umduklarını bulamayan bu sapık güruh, tamamen üstünlüğü Türklerin ellerine bırakmak üzereler. Son günler de ki Türkiye- İsrail arasında ilişkilerin yumuşaması da buna işaret olsa gerek.

Büyük bir oyun kurmuşlardı ama oyun içinde, oyuna gelmişlerdi. Kuş kafesten uçmuş, atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Önümüzde yapılacak olan yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi çalışmaları için ellerinden geleni yapacaklardır tabii ki, ama nafile, artık ne yapsalar boş. Bu halk artık bendine sığmayan bir sel gibi coşmakta Bu selin önünde duramayacaklarını onlar da artık iyice biliyorlar. Ha aklıma gelmişken şunu da söyleyeyim; içimiz de ki bazı nadanlar, sabah namazlarından sonra toplanıp, uzun adamın ölmesi için dua etmekteymişler. Peşinen söyleyeyim; siz ne kadar uzun adamın ölmesi için dua ediyorsanız, Allah da Uzun adamın ömrünü o kadar uzatmaktadır, haberiniz olsun. Yerinizde olsam artık bu dua seanslarından bir an önce vaz geçerdim. Demedi demeyin, o dualar sonra geri döner, dua edenlerin ömründen alır, haberiniz olsun. Benden söylemesi. Dünyadan gözleri açık gitmeyin.

Üç yüz yıllık bir oyun kurgulamışlardı. Hedeflerine de oldukça yaklaşmışlardı. Arz-ı Mevut nerdeyse oldu olacaktı. PKK piyonları tabansız çıktı, Paralel örgüt de deşifre oldu, sol kanattan da umdukları başarıyı göremediler. Artık satın almış oldukları basını da kimse dinlemiyor, suikastlar, kumpaslarda netice vermemişti, İran ve Rusya da gerekli cesur adımları atamamışlardı. Bu arada İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejadın da el altından Siyonistlerle ne pazarlıklar yaptığı da Dünya basının yansımıştı.

Artık hamle sırası Türkiye de, ama bu hamleyi Türkiye atmayacak. Çünkü hamleyi yapacak olan kozunu açık etmiş olacak. Son hamlenin yapılacağı zaman, mutlak galibiyetin elde edildiği zaman olacaktır.

Buyurun gidin Ermenistan, Fransa’ ya, Rusya’ya, sizi tutan mı var?

Müslüman kanı yeryüzün de oluk oluk aktığı zaman kimsenin kılı kıpırdamaz. Ne BM, ne Avrupa İnsan Hakları, Ne şu ne bu… Ama Avrupa da bir terör olayı olsa Dünya ayağı kalkar. Hatta içimizdeki Fransızlar bile Fransız’dan daha Fransız olur. Bir takım insanların Fransız Mili Marşını okudukları zaman, aklımdan şu soru geçti; acaba sözüm ona şu entel geçinen insanlar kendi Milli Marşlarının on kıtasını ezbere biliyorlar mı? Ermeni’den daha Ermeni, Fransız’dan daha Fransız… “Hepimiz Ermeni’yiz, hepimiz Fransız’a, son olarak birde Rusya eklendi. “Hepimiz Rus’uz. Putin amca, kaçak sarayı bombala, koordinatları benden.” Şöyle sağa sola bakıyorum da ne kadar çok Ermeni, Fransız, Rus varmış içimizde hayret ediyorum! Kardeşim madem bu kadar çok Fransızları, Ermenileri, Rusları seviyorsunuz. Bu memlekette kimse kimseyi bağlamıyor. Buyurun gidin Ermenistan, Fransa’ ya, Rusya’ya, sizi tutan mı var? Ama gidemezler. Bunu onlarda biliyorlar. Onları ne orası kabul eder nede burada yatacak yerleri var. Kimse satılmış insanı içine kabul etmez. Allah kimseyi satılık ses, satılık nefes, satılık kalem yapmasın.

Yukarı da bahsetmiş olduğum imgenin cevabı gelince. Cevabı şuydu; Binyamin Netanyahu, Putin’e ayağı kalkmayarak hem bize, hem Rusya’ya ince bir mesaj veriyordu. Rusya ya mesajı; ‘Ey Rusya! Ağanız benim. İstersem sizi oturarak da kabul ederim, yatarak da.’ Çünkü Putin orada bütün Rus halkını temsil etmekteydi. Türklere ise şöyle bir mesaj veriyordu.’ Ey Türkler! Bakın, sizi Rus uşaklarımla hizaya çekerim.’ Ama hizaya çekilen kendisi oldu.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Evet, Türkiye bir Almanya sanayisine henüz ulaşamadı. Evet, bir Fransa Ekonomisine de ulaşamadı. Bir Amerika, Çin gibi Dünyanın süper gücüde henüz olmadı. Ama kolay yutulur, bir lokma olmadığını da bütün Dünyaya gösterdi. Dünyanın süper güçlerinin arasında ben de varım dedi. Sanayimle, teknolojimle, savunmamla sizin aranızda ben de varım dedi. Ortadoğu’daki bu yeni yapılanmada ben de varım, bensiz olmaz dedi.

Ve dedi ki: “Her karanlık gecenin bir sabahı vardır. Her kışın baharı vardır. Karanlıkları aydınlığa çeviren, hüzünleri aydınlığa tahvil eden bir yüce el, bir yüce kudret vardır. Firavunları, zalimleri, hainleri zillete mahkum eden, mazlumun ahına cevap veren, sabredeni mutlaka zafere ulaştıran bir irade vardır.”

Ve dedi ki: “Allah’a dayan, saye sarıl, hükmüne ram ol, yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”

Ve dedi ki: “korkma, çekinme, üzülme, hüzünlenme, yeise kapılma, Allah bizimle beraberdir.”

Ve dedi ki: “Allahtan başka zafer sahibi yoktur. Biz Allahtan başka mabut tanımıyoruz.”

Ve dedi ki: “Her ne olursa olsun ümitsiz olmayacaksınız, hüzünlenmeyeceksin, yeise kapılmayacaksınız, başınızı öne eğmeyeceksiniz, inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz, bunu asla unutmayacaksınız. Hak bildiğiniz yoldan hiç şaşamadan ve sapmadan yürüyecek ve ilerleyeceksiniz.”

Ve dedi ki: “Merhametlilerin en merhametlisinden ümidimizi asla kesmedik. Kaderin üstünde mutlaka bir kader vardır. Direndik, mücadele ettik. Hiçbir şey yapamadığımız zamanlarda seccadelerimize sığındık. Ellerimizi göğe açığıp dualarla yol arkadaşlığı yaptık. Biz sabırsızlardan olmadık. Tahammülsüzlerden olmadık. Biz bu milletin ta kendisiyiz.”

Ve dedi ki: “Bizim mücadelemiz, hak mücadelesidir. Bizim mücadelemiz adalet mücadelesi, hukuk mücadelesidir. Bizim mücadelemiz Türkiye mücadelesi, yeni Türkiye, büyük Türkiye mücadelesidir.”

0
be_en
Beğen
0
alk_
Alkış
1
mutlu
Mutlu
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir