Manisa iline ait efsaneler: Şeyh Ukkaş Efsanesi, Midas Efsanesi, Gyges Efsanesi, Ağlayan Kaya Efsanesi.
Şeyh Ukkaş Efsanesi
Şeyh Ukkaş zamanının büyük ermişlerindendir Maraş’ın alınması için düşmanla dövüşmüş,zor durumda kalınca da “taş olun” diyerek develeri taşa çevirmiştir Böylece düşman geri çekilmek zorunda kalmış,Şeyh Ukkaş’ta oracıkta ölmüştür Maraş’a bir günlük uzaklıkta bulunan Şeyh Ukkaş ziyaret yerinin yakınında deveye benzer bir taş bulunmaktadır Bu kaya ziyaretçiler tarafından rahatlıkla görülebilmektedir
Midas Efsanesi
Silenos şarap Tanrısı Dionysos’un yaşlı bir satyrdir Bir gün Tanrı Frigya,lidya,dağ ve koruluklarında dolaşırken Silenos uyuya kalır Köylüler onu bulur Boynundaki çiçek çelenkleriyle bağlayarak Midas’a götürürler Midas onu tanır ve on gün on gece sarayında ağırlar Sonra da yaşlı yoldaşını ,Dionyos’a götürür Dionyos buna öyle sevinir ki Midas’a her dileğini gerçekleştireceğini söyler Midas her dokunduğunun altın olmasını ister Dionyos sözünde durur,dileğini gerçekleştirir.
Midas sarayına dönerken dokunduğu bir dal altın olur,yerden topladığı bir avuç çakıl altına dönüşür Eline aldığı bir buğday başağı altın döker Çok mutludur,ama sofraya oturup ta eline aldığı ekmeğin altın olduğunu Şaraba dokunduğunda bir altın külçesine dönüştüğünü görünce dileğinin korkunçluğunu anlar Sonunda bu duruma dayanamayan Midas, Dionyos’a giderek eski durumuna getirilmesini ister O da Sardes’e dönerek Sart Çayı kaynağına çıkmasını, burada topraktan fışkıran sularla yıkanmasını söyler Kral denileni yapar ve kurtulur.
Gyges Efsanesi
Lidya Kralı Kandaules çok sevdiği güzel karısıyla, Sardes’teki sarayında güzel günler geçirmektedir Ona göre karısı dünyanın en güzel kadınıdır Askerleri arasında en yakın dostu Gyges’e sık sık karısının güzelliğinden söz eder Ama Gyges ilgilenmez görünür, Bunun üzerine Kandaules günün birinde Gyges’e şöyle der: “karımın ne denli güzel olduğunu söylediğimde pek inanır görünmüyorsun Kulak, göz kadar öğretemez doğruyu insana! O halde bir de onu çırılçıplak gör “Gyges karşı koyar ve yakarır: “Efendim ne yakışıksız bir şey istiyorsunuz benden, efendimin karısını çırılçıplak görmek olurmu? Bir kadın üstünü çıkardı mı utancından da soyunmuş olur İnsanoğlunun namus kurallarını kullanmasından buyana çok zaman geçmiştir. Bunların öğrenilmesi gerekenlerinden biri de yalnız senin olana baktır Tüm kadınlar arasında en güzelinin sizin karınız olduğuna inanıyorum Yalvarırım benden böyle bir suç işlememi istemeyin “Kandaules aldırmaz o denli üsteler ki sonunda Gyges kabul etmek zorunda kalır.
Gece olunca Kandaules, Gyges’i yatak odalarına götürür, kapının ardına saklar Bir süre sonra karısı gelir, soyunmaya başlar. Gerçekten çok güzeldir Yatağa uzanmak için sırtını döndüğünde Gyges kapıdan çıkar, ama kadın olanları fark etmiştir. Duygularını belli etmez ama onuru yaralanmıştır.
Ertesi gün Gyges’i çağırır: “Senin için iki yol var” der. Bunlardan birini seçebilirsin Ya Kandaules’i öldürür, beni de Lidya Krallığını da alırsın, ya da Kandaules’e hoş görünmek için gördüklerini bir daha görmemen için ölmeye hazır ol, Evet ikinizden biri ölecek, Ya benim onurumla namusumla oynayıp beni suç işlemeye iten o, yada çıplak görmekle edep kurallarını çiğnemiş olan sen, seçim senin.”
Gyges güç durumda kalmıştır, kendi canını kurtarmak için o gece Kandules’i öldürür. Böylece krallık Heraklesoğulları soyundan, Mermnadesler denilen Gyges’in soyuna geçer.
Ağlayan Kaya Efsanesi
Niobe, babası Tantalos ve kardeşi Pelpos gibi, Anadolu’ya özgü bir efsanedir
Yarı-tanrı Tantalos’un kızı Niobe, Magnesia (Manisa)’nın Sipylos Dağı yöresinde doğmuş, tanrıça Hera (kimi kaynaklarda Leto olarak geçer ) ile birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir Daha sonra Niobe, Thebai kralı Amphion ile evlenir ve yedisi kız, yedisi erkek on dört (kimi kaynaklara göre altısı kız altısı erkek on iki) çocuğu olur Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Hera’nın ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır.
Zamanla Niobe, tanrıça Hera’yı küçümser ve Thebai halkına, kendisine tapmalarını buyurur Hera’nın sadece iki çocuğunun olduğunu söyleyerek kendisini Hera’dan üstün görür. Tanrıça Hera, o sırada menderes Irmağının kıyısında dinlenirken, bir rüzgâr, Niobe’nin bu sözlerini kulağına fısıldar.
Her fırsatta çocuklarının sayısı ile gururlanan Niobe, topu topu iki çocuğu olduğunu söyleyerek küçümsediği Hera’yı öfkelendirir Hera, çocuklarından; Niobe’yi cezalandırmalarını ister Apollon ve Artemis de, oklarıyla Niobe’nin bütün çocuklarını öldürür Niobe, çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar Sonunda Tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ıstırabına son vermek için, onu ağladığı yerde taş haline getirir.
Spil (Sipylos) yamacındaki kadın başı şeklindeki bu kayanın, göz çukurunu andıran girintilerinden sızan, daha doğrusu, yakın zamanda kuruduğu için artık sızmayan- su, Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır Halk, buraya “Ağlayan Kaya”, “Niobe kayası” der. Yakından bakıldığında, sıradan doğal bir kaya oluşumu; batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen bu kaya, hâlâ çok ziyâret edilen bir yerdir. Manisa’nın sarı üzümlerinin ilk olarak Niobe’nin gözyaşlarıyla sulanan bağlarda yetiştiği söylenir.
Birkaç kilometre ötede, Sipylos Dağının yamaçlarında, çalılıklar arasında bir başka kaya daha vardır. Ana Tanrıça Kybele’nin burada bir anıtı vardır. Niobe Kayasının az ötesindeki alanda, “Mesir Bayramı” kutlanır. Camiden aşağı atılan mesir macunu, bahar ve bereketi simgeler. “Kutsal macun, kısırlığı önler, doğurganlığı kamçılar” derler. Mesir Macunu, her yıl 15 Nisan’da yapılır ve dağıtılır.