1. Bayburt Manşet
  2. Efsaneler
  3. Kayseri Efsaneleri ve Söylenceleri

Kayseri Efsaneleri ve Söylenceleri

Kayseri iline ait efsaneler ve söylenceler: Er ile Cis Efsanesi (Erciyes'in Adı), Ağ Gelin Efsanesi, Abdi Dede Söylencesi, Hacı İbrahim Devletli Söylencesi.

Kayseri Efsaneleri ve Söylenceleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kayseri iline ait efsaneler ve söylenceler: Er ile Cis Efsanesi (Erciyes’in Adı), Ağ Gelin Efsanesi, Abdi Dede Söylencesi, Hacı İbrahim Devletli Söylencesi.

Er ile Cis Efsanesi (Erciyes’in Adı)

Ercişler Kabilesiyle beyleri burda yaşardı. Bey’in güzel kızı Cis’in namı dillere destandı. Bir yiğit yöreye gelmiş, Cis’i görüp beğenmişti. Cis’de bu yiğidi görmüş, can evinden vurulmuştu. Yiğit Cis’i babasından istemeye karar verdi. Ulu Alplere giderek Cis’i, beyden istetmişti. Bey, yiğidi şöyle süzmüş önüne bir şart koşmuştu. “Karşı dağın tepesinde alev kusan bir ejder var. O ejderi öldürüp gel! Kızım Cis’de senin olsun”

Yiğit bunun üzerine Cis’in yanına giderek ona gelinliği vermiş. “Sen hazır ol ben ejderi kesip geleceğim” demiş. Cis, onun önüne geçip, vaz geçmesini istemiş. “Ordular baş edememiş sen nasıl edersin?” demiş. “Dağ çok sapa, Ejder büyük gel bu işten vaz geç “demiş. Yiğit, verdiği söz ile sevdasından vaz geçmemiş. “Yol sapa, ejder büyükse sevdam daha büyük” demiş. “Ejder beni öldürürse bir kere yanar, ölürüm. Yoldan dönmek, sensiz kalmak; bana binlerce kez ölüm.” Diyerek Cis’e aldığı beyaz gelinliği vermiş. “Kısmetse döner gelirim giy bu gelinliği” demiş.

Yiğit, silahlar kuşanıp dağ başına revan olmuş. Cis ise peşinden gdip, yoldan çevirmek istemiş. Yiğit, yolundan dönmeyip ejderin yanına varmış. Ejder, alevler püskürtüp Yiğit’i yakmak istemiş. Alevler Cis’i sarınca Yiğit üstüne kapanıp onu korumak istemiş. İkisi birden tutuşup yanıp yakılıp kül olmuş. Cis’in beyaz gelinliği dağın başına yayılmış. Erciyes o günden sonra beyaz ve dumanlı kalmış.

Ağ Gelin Efsanesi

Bir ağıt olan “Ağ Gelin”, Kayseri’nin bir çok yerinde bilinmekle beraber, özellikle Avşarlar arasında çok sevilerek söylenip dinlenmektedir. Kızlar gelin giderken kınalarında bu ağıt söylene gelmiş; bir çok genç kız, annesinin sıcak bağrından ayrılırken bu ağıt ile ağlatılmış, bu ağıt ile koca evine yollanmıştır. Bu ağıt, gönüllerde sevgi olmuştur. Öyle ki bu sevgi, Ağ gelini halaya bile yakıştırmıştır. Çoğu köyde halay tutanlar, halaya başlamadan önce davul ve zurnacıdan mutlaka ağ gelini çalmalarını ister. Bir ağırlamaya veyâ hareketli halaya geçmeden önce, zurna eşliğinde çalınan bu havanın ezgisine; dizili olan oyuncular Ağ gelinin türküsünü söyleyerek, aynı zamanda sağa-sola doğru çok yavaş bir şekilde sallanarak halaya hazırlanırlar. Dadaloğlu’na da dayandırılan bozlak şeklindeki bu türkünün bitiminden hemen sonra ise hızlı bir halaya geçerler.

Ağ Gelin’in Develi’de yaygın bir efsane şeklinde anlatıldığını belirten Kadir Özdamarlar, taş kesilme motifine uygun olan bu ağıtın öyküsünü şu şekilde anlatmaktadır.

“Koçgun devri” adı verilen 1603-1607 yıllarındaki isyan ve soygun hareketlerinde Develi’de etkilenmiştir. 1603 yılında ünlü eşkıya Tavil Mehmet’in yine Han Mehmet adındaki eşkıyanın yaptığı kötülükler ile aşiretler arasındaki kanlı çatışmalar meşhurdur.

Ağ gelin efsanesi de bu kötü günlerin izlerini taşımaktadır. Efsanenin halk tefekküründe ki gelişimi şöyledir:

Develi’den bir Türkmen obası, Erciyes’in güney eteklerinde bir yaylaya çıkarlar. Bu obada, ahlaki ve fiziki güzelliğinden dolayı Ağ (Ak) Gelin adı verilen bir gelin vardır. Kocası ve iki çocuğu ile beraber mutlu yaşarlarken, kocası gurbete çalışmaya gitmiştir. Develi çevresinde yaşayan bir eşkıya, güzelliği ile şöhret bulan Ak Gelin’e göz koymuştur. Sahipsizliğini de anlayınca, bir gece obayı basarak kaçırmak ister.

Nâmus timsali Ak Gelin, olayı anlar; gece karanlığında iki çocuğunu ve küçük sandığını yanına alarak, karışıklıktan da faydalanarak gizlice Erciyes’e doğru kaçar. Erciyes’in ortalarında öyle bir yere gelir ki, ilerisi uçurum gidilmez. Geriye dönse eşkıya. Gözyaşları ve çaresizlik içerisinde ellerini açar ve Allah’a yalvarır: “Allah’ım! Beni ve çocuklarımı ya taş et, ya da kuş.”

Duası, kabul edilir. İlk defa taş et dediği için, onlar taş kesilir. Güneş doğunca oba sakinleri ve eşkıya; Ak Gelin, iki çocuğu ve çeyiz sandığının hayretle ve şaşkınlıkla taş kesildiğini görürler.

Günler sonra obaya dönen kocası olayı annesinden öğrenir. Koşarak ailesinin taş kesildiğini görür. Uzaklardan bir ses duyar: “Yiğidim namusunu bir eşkıyaya çiğnetmedim. O eşkıyadan ahtımı koma.”

Bu ses Ak Gelin’in sesidir. Delikanlı taş kesilen ailesine bakarak: “Alırım ahtını, koymam Ak Gelin!” diye haykırır.

Türk milletinin gönlünün sesi olan Dadaloğlu, Ağ Gelin türküsünde de kendini göstermiştir. Dadaloğlu tarafından söylendiği belirtilen Ağ Gelin’in, Kaman’da söylenen bir hikayesi de şu şekildedir. Ağ Gelin’in gerçekte Hamitli Cerit kızı olduğu, aynı zamanda da Dadaloğlu’nun karısı olduğu belirtilmektedir. Dadaloğlu eve gelmemiş, karısına bakmamış. O da aşiretine dönmüş. Hamit’e yerleşmiş. Dadaloğlu, uzun yıllar karısını arayıp sormayınca, o da evlenmiş. İş işten geçtikten sonra Dadaloğlu, çıkıp gelmiş. Yanmış, yıkılmış. Oba oba gezip çalıp söylemiş. Kaman’da Mamalı Değirmeni’nde bir bağ evinde öldüğü söylenen Dadaloğlu’nun Tomarza İlçesi Dadaloğlu Kasabasında da mezarı bulunmaktadır.

Ağ gelin de indim ola yayladan Ağ gelin sürmelim oy.
Kaşı değil gözü beni ağlatan Ağ gelin sürmelim oy.
Bu güzellik sana kadir Mevlâ’dan Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Sarı yazma pek yakışır güzele Ağ gelin sürmelim oy.
Sarardı gül benzim döndü gazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ben gidiyom da sen yârini tazele Ağ gelin sürmelim oy.
Ölürüm de ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim.

Bir taş attım karlı dağın ardına Ağ gelin sürmelim oy
Düştü mola Ağ gelinin yurduna Ağ gelin sürmelim oy
Senin ile şu beylerin derdine Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Ağ gelin de oturmuş çorap örüyor Ağ gelin sürmelim oy
Çorabın üstüne güller deriyor Ağ gelin sürmelim oy
Zalim anan uzaklara veriyor Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Irmak kenarında biter yosunlar Ağ gelin sürmelim oy
Yosunun üstünde bizi yusunlar Ağ gelin sürmelim oy
İkimizi de bir mezara kosunlar Ağ gelin sürmelim oy
Ağ gelin de biri yari desinler Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Ağ gelin oturmuş taşın üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Taramış zülfünü kaşın üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Bir selamın gelmiş başım üstüne Ağ gelin sürmelim oy
Alırım ahtımı koymam sende Ağ gelin sürmeli sevdiğim

Abdi Dede Söylencesi

Abdi dede dünyadan elini eteğini çekmiş tek başına yaşayan yaşlı bir kişidir. Tüm zamanını hücresinde Kur’an okuyarak geçirir. Çevresinde sevilip sayılmasını çekemeyen yedi kişi “Şeriattan taş kopardı” (Şeriata aykırı davranışta bulundu) diye onu taşa tutar,daha sonrada kadı önüne çıkartırlar. Kadı da dedeyi çekemeyenlerdendir. Asılmasını buyurur. Müftünün onayıyla Dede’yi Arastabaşı’na götürüp asarlar. Hücresinde kalan eşyasını almak için döndüklerinde Abdi Dedeyi Kur’an okurken görürler.”Darağacından kurtulmuş diye Abdi Dede’yi yaka paça yine kadıya getirirler. Oradan Arastabaşı’na varırlar ki ne görsünler, Dede asılı duruyor. Yanlarında götürdükleri Dede darağacındaki cansız bedene “Sana selam olsun ey Hak’ın kulu diye yanıtlar adamlar olanlara cevap veremezler, ikinci Dede yi de asar ve malına el koymak için hücreye dönerler Bu kez de Abdi Dede’yi Kur’an okurken bulurlar. Yeniden darağacına götürürler dede cesetlere: “Size selam olsun ey Peygamber’in ümmeti iki Abdi” diye seslenir. Cesetler: “Ve aleykümselam Ya Hu” diye yanıtlar.

Adamlar aman vermeyip üçüncü Dedeyi de asarlar. Durumu öğrenen Kayserililer ayaklanarak dede’nin asılmasına karar veren kadı’yı, müftüyü ve yedi adamı öldürürler. Üç Abdi’yi darağacından indirirler, yıkayıp üçünü bir araya gömerler.

Hacı İbrahim Devletli Söylencesi

Havatan köyü’nde İbrahim adlı bir çoban yaşamaktadır. Günün birinde çobanın beyi, hacca gider, bey hacda iken hanımı güveç pişirir.güveci tek başına yemek içine sinmez.bunu anlayan İbrahim güveci alır, Kabe’yi tavaf etmekte olan Bey’e buğusu üstündeyken yetiştirir, döner.

Bey Hac dönüşü İbrahim’i sürünün başında uyurken bulur.Koyunlar dağın eteğindeki ırmağa girmiştir. Çok kızar İbrahim’i tekmeleyerek uyandırır. Çoban ırmağın üzerinden yürüyerek koyunları sudan çıkarır, kaşla göz arasında sürüyü toplar. Bey onun ermiş olduğunu anlar. İbrahim Bey’in hizmetinden ayrılır. Yalnız yaşamaya başlar. Yöre halkının sevgisini saygısını kazanır.