Helil Emi. Tanımayanı yoktur gibi. İşin garibi zannımca bu kadar bilinmesine rağmen “Tanıyanı” da olmadı.
Helil Emi, fotoğraf karelerindeki yorgun yüzlerin tecessüme bürünmüş hali. Yaşı 90’a yakın vardır tahminimce.
Kendimi bildim bileli O, öyle bir Helil Emi işte. Sürekli bir şeylerle uğraşır. Büyükler ya da yaşıtlarım bilir; önceden Saathane Meydanı civarındaydı hep. Bozkurt Market ile Akçagaz önünde bir şeyler satardı. Zaman oldu; Bozkurt Market’te, Akçagaz’da kapandı gitti. Ahbapları ayrıldı bu dünyadan.
Helil Emi’de eskiden bir şey kalmadı diye düşünmüş olmalı ki; o da gözden uzaklaştı. Gören gözler için değil tabi… Yanılmıyorsam iki de engelli çocuğu vardı. Kısacası onun ki tam bir hayat mücadelesi.
Geçen gördüm. Sırtın da bir çuval, meşhur Gukku Sokağı’ndan yukarı tırmanıyor. İyi de soğuk var. Yer yer buz tutmuş sokak.
– Yardım edim mi Emi ? dedim. El attım yüküne.
– Yardım edecek bir şey kalmadı ki ! dedi.
Sonra indirdi sırtından yükünü. Derin bir nefes aldı. Söylendi kendi kendine.
Bir nefes daha soluklandı.
Açtı yükün ağzını. Koca elleriyle başladı çuvaldakileri avuçlamaya. Avuç avuç serpti sokağa. Namaza gelenler kayıp düşmeyin diye. Bilmiyorum; boşluğa düştüm zihnim. Kendi kendime ‘Bu adamın da çilesi bitmedi gitti !’ dedim.
Belki O’na rahmet, bize çile geliyor yaşananlar.