1. Bayburt Manşet
  2. Haberler
  3. Gündem
  4. EÜ’de İzmir’in tarihi su yapıları konuşuldu haberi

EÜ’de İzmir’in tarihi su yapıları konuşuldu haberi

EÜ’de İzmir’in tarihi su yapıları konuşuldu haberi
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

EÜ’de İzmir’in tarihi su yapıları konuşuldu haberi

Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nde düzenlenen “Müze Söyleşileri” kapsamında “Smyrna Su Yapıları” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi. Müze Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal Canko’nun moderatörlüğünde düzenlenen söyleşide konuşmacı olarak İzmir Katip Çelebi Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Sarp Alatepeli yer aldı. Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, Helenistik çağdan Cumhuriyet dönemine kadar İzmir’in su ihtiyacının nasıl karşılandığına dair bilgiler verdi.

Smyrna ve çevresinin, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, İzmir’in 2 bin yılı aşkın geçmişine dikkat çekti. Alatepeli, “İzmir’i diğerlerinden ayıran özelliği, liman kenti hüviyetini yüzyıllardır koruması ve kurulduğu günden bugüne kadar kesintisiz olarak yerleşim görüyor olmasıdır. MS II. yüzyılda yaşanan 8 şiddetindeki (aletsel büyüklüğe Richter Ölçeği çevrildiğinde bunun 6,5’a karşılık geldiği görülen) deprem, şehri besleyen ve ihtiyaçları karşılayan altyapısına da büyük zarar verdi. Bu ve kentin artan ihtiyaçları neticesinde Helenistik Dönem’de inşa edilen su altyapısı, Roma Dönemi’nde genişletildi, Bizans Dönemi’nde işler tutulmaya çalışıldı ve Osmanlı Dönemi’nde ise geliştirilerek günümüze kadar ulaştı. Dönemlerin izlerini yapılarda görmek mümkün. Özellikle Osmanlı Dönemi’nde, 16. yüzyılın ikinci yarısındanitibaren Akdeniz ticaret yollarının gelişmesiyle İzmir’in önemli bir şehir haline gelmesi, su ve altyapı ihtiyacını artırdı. Ayrıca bu yapılar, bazı bölgelerde hala aktif olarak kullanılıyor ve İzmir’in su ihtiyacını karşılamada önemli rol oynuyor” dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, “İzmir’de yapılan yüzey araştırmalarında Roma Dönemi’ne ait su iletim sistemlerinin parçası olan bazı su kemeri geçişlerine dikkat çekiyor. Bunlardan biri, kaçak kazılarla tahrip olduğu düşünülen Uzundere’deki su kemeri, diğeri Abdi İpekçi mahallesindeki Roma Dönemi’ne ait su kemeri olarak kayda geçti. MS I. yüzyılda İzmir’de artan su ihtiyacıyla birlikte, daha büyük su kanalları inşa edilmeye başlandı. Bu dönemin en önemli yapılarından biri olan Kızılçullu Su Kemerleri olarak bilinen Osman Ağa Su Yolu, 120 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindeydi. Bu yapılar, kente su taşıyarak önemli bir işlev gördü” diye konuştu.

“Su yapıları toplumsal yaşamı şekillendirdi”

Dr. Öğr. Üyesi Alatepeli, George Weber’in “İzmir’in Su Yolları” adlı kitabına atıfta bulunarak, su yollarının yalnızca teknik yapılar olmadığını, aynı zamanda kentin sosyokültürel yapılarıyla da bağlantılı olduğunu belirtirken, bu su yapıları, kentin gelişimine katkıda bulunmuş ve toplumsal yaşamı şekillendirmiştir’’ dedi.

19. yüzyılın sonuna doğru ciddi bir su kıtlığı ile karşı karşıya kalan kentte bir Belçika firması tarafından yeni su kaynakları araştırılmış ve araştırmanın sonunda Halkapınar kaynaklarının, kente su tedariki için kullanılmak üzere geliştirilmesine karar verildiğini söyleyen Alatepeli, “ Yaklaşık 76 yıl kullanılan sistemin yetersiz kalmaya başlaması ile daha fazla kaynak yaratmak adına açılan kuyular pınarların akışını sekteye uğratmış ve söz konusu pınarlardan beslenen Meles kurumuştur” diye konuştu.

Sunum sonunda Doç. Dr. Dilek Maktal Canko, Dr. Ögr. Üyesi Alatepeli’ye “Teşekkür Belgesi” takdim etti.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı