1. Bayburt Manşet
  2. Bayburt Haberleri
  3. Camiler ve Din Görevlileri Haftası Kutlandı

Camiler ve Din Görevlileri Haftası Kutlandı

Camiler ve Din Görevlileri Haftası Kutlandı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla Şair Zihni Kültür Merkezi’nde ‘Müslümanca Düşünme ve Yaşama Sorunumuz’ konulu konferans düzenlendi.

Konferansa Vali İsmail Ustaoğlu, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Bayburt İl Müftüsü Kemalettin Aksoy, Milli Eğitim Müdürü Atanur Çağlayan, İl Göç İdaresi Müdürü Hüsnü Yağmur, Din Görevlileri Derneği Başkanı Engin Yazıcıoğlu, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı.

Kaleardı Kur’an Kursu Yöneticisi Ebubekir Şallı’nın Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan program Din Görevlileri Derneği Başkanı Engin Yazıcıoğlu’nun konuşmasıyla devam etti.

Din Görevlileri Derneği Başkanı Yazıcıoğlu konuşmasında din görevlilerinin vazifesinin insanın doğumundan itibaren başladığını söyleyerek yaşamın sonuna kadar devam ettiğini dolayısıyla kutsal bir görev yaptıklarını ifade etti. Din görevlilerinin vatanına ve milletine düşman olamayacağını vurgulayan Din Görevlileri Derneği Başkanı Yazıcıoğlu, “Din görevlisi devletine düşman olamaz. Din görevlisi devletini bölmek isteyenlerin yanından saf tutamaz. Onun için din görevlisi özellikle istiklal harbinde olduğu gibi bugünde Sütçü İmam’ın görevini üstlenmiş durumdadır. Vatan sevgisi şuurunu topluma aşılamak zorundadır.” dedi.

İl Müftüsü Kemalettin Aksoy ise 1980 yılından beri Ekim ayının ilk haftası 1-7 Ekim tarihlerinin Din Görevlileri ve Camiler Haftası olarak kullanıldığını anımsatarak İslam dininde camilerin toplumsal hayattaki rolünden bahsetti. Camilerin amaçları ve üstlenmiş oldukları görev bakımından çok önemli kurumlar olduğunu ifade eden Müftü Aksoy, “Peygamber efendimiz (S.A.V) biliyorsunuz ilk gittiği yerde camiyi yaptırmış. Medine’ye yerleştiğinde bugünkü bildiğimiz Ravza-i Mutahhara’yı yaptırmıştır. Ondan sonra Müslüman gittiği her yerde önce camisini yaptırmıştır.” diye konuştu.

İl Müftüsü Kemalettin Aksoy, konuşmasına İslam’ın ilk yıllarında camilerin hayatın her alanında yer tuttuğuna yönelik örneklerle devam ederek, “ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’nin zamanında camiiler bugün de olduğu gibi birer mabeddir. O zamanda camii mekteptir. İlk İslam üniversitesi Resulullahın mescidinin hemen yanı başındaki Ashab-ı Suffa dediğimiz yerde kurulmuştur. En büyük İslam alimleri orada yetişmiştir. Üçüncü olarak vaaz, hutbe okuma gibi irşat faaliyetlerinin yapıldığı yerdir. Ayrıca camii buluşma yeridir. Müslümanların buluştukları, görüştükleri, kaynaştıkları birbirlerinin dertleriyle hem hal oldukları istişare ettikleri yerdir. O zamanda camii bazen istirahat yeridir. Namazın ardından istirahat edildiği olmuştur mescitlerde. Sahabeden bazılarının mescitte uyuduğunun rivayet edildiği hadisler var. Camii Peygamber Efendimiz (S.A.V) döneminde mahkemedir. Efendimiz sahabe arasında olan bütün anlaşmazlıkları camide hallederdi. Camii misafirhanedir. Dışarıdan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i görmeye gelenler orada istirahat ediyordu, orada misafir ediliyordu. Camii Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında hapishanedir. Savaşlarda esir alınanların eğitildiği, bekletildiği yerdir. Yine o dönemde camiiler nikâh ve düğün salonuydu. Cami askeri karargâhtır o zamanda. Ordu mescitten hareket ederdi. Müslümanların borç alıp verdiği başlıca yerler arasındaydı. Bir istişare merkeziydi camiiler. Camii kütüphanedir. Bugünde biliyorsunuz camilerde kütüphane yapılması konusunda Diyanet İşleri Başkanlığımızın önemli çalışmaları mevcut. Son olarak camiler bir görev daha üstlendi 15 Temmuz’dan sonra ‘Darbe Savar’. Ezanlarla, salalarla, okunan kuranlarla ‘Darbe Savar’ hale geldi. Ve o gece sala okudu diye darp edilen, hatta o gece şehit olan kardeşlerimiz var. ” sözlerini kullandı.

Son olarak konuşan Vali İsmail Ustaoğlu ise camilerin İslam’ın ve Müslümanlığın sembolü olduğunu ifade ederek Din Görevlileri ve Camiler Haftasının bu anlamda son derece önemli olduğunu kaydetti. Toplum ve birey açısından din görevlilerinin önemli bir noktada olduğunu sözlerine ekleyen Vali İsmail Ustaoğlu, “Camilerimiz, toplumun her kesiminde, her hangi bir ayrıma gitmeden birliğin, kaynaşmanın, dayanışmanın en güzel örneği olarak çok özel bir misyona sahip olduğu gibi hepimizin bildiği gibi son dönemde hep birlikte yaşadığımız darbe kalkışması akşamında minarelerinden yükselen salalar ve ezanlarla bu kalkışmanın önüne geçen en önemli mekânlar haline geldi.” dedi.

Vali İsmail Ustaoğlu, camileri koruyup, kollamak ve farklı fonksiyonlarını kullanma görevinin din görevlilerine düştüğünü belirterek sözlerine şu şekilde devam etti: “Ülkemizde her yıl düzenlenen Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın bu yılki teması Cami ve Kitap olarak belirlenmiş durumda. İlk emri oku olan bir dinin mensupları olarak başta kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim olmak üzere kitaplara hayatımızın ayrılmaz bir parçası olarak her zaman yer vermek durumundayız. Ama şunu da üzülerek ifade etmek istiyorum, bizler toplum olarak maalesef çok az okuyan bir toplumuz. Bu gerçeği de göz önüne alarak çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız için bahaneler bularak onları camilerde okuma köşeleriyle buluşturmanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Artık kütüphanelerin birer demirbaş olarak camilerde yer bulması çok önemli. Toplum olarak bunun üzerinde ciddiyetle durmamız lazım.”

Konuşmaların ardından kürsüye çıkan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı ‘Müslümanca Düşünme ve Yaşama Sorunumuz’ adlı sunumunu yaptı. Sözlerine İslam coğrafyasında yaşanan üzücü olayları değerlendirerek başlayan Prof. Dr. Karslı medeniyetin öncülüğünü yapan kesimin büyük çoğunlukla Hıristiyan aleminden olduğunu söyleyerek, “Ama Rönesans ve Reform hareketleriyle birlikte bu kesim Hıristiyanlıkla olan bağını da koparmış durumda. Buradan hareketle Hıristiyanlığın siyasi arenada bir etkisi yok diyemeyiz fakat bu kesimin düşünce, tavır ve anlayış olarak Hıristiyanlıkla bir ilgisi kalmamış. Ne yazık ki tüm bunlara rağmen bunlar insanlığın yönetiminde, rehberliğinde direksiyonda yer alıyor. İnsanlık şu anda bir meçhule doğru gidiyor. Çünkü değerlerini kaybetmiş bir dünya mevcut. Değerlerini kaybettiği içinde değersizleşen bir insanlık ortaya çıktı. Çünkü vahiyden bağlar kopmuş durumda. Yaratan ve yaşatandan bağlar kopmuş durumda. Köksüz bir insanlık ve köksüz bir dünya. Nasıl ki ağacı topraktan çıkardığınız zaman kurumaya mahkumsa, bugün insanlıkta kökünden, kaynağından ve geldiği yerden kopan bir özellik ortaya koyduğu için kuruma yolunda ilerliyor.” dedi.