1. Bayburt Manşet
  2. Efsaneler
  3. Bolu Efsaneleri

Bolu Efsaneleri

Bolu iline ait en önemli efsane Köroğlu efsanesidir. Sapanca gölü Efsanesi, Softalar Mezarlığı Efsanesi ve Efteni Gölü Efsanesi Bolu iline ait diğer efsanelerdir.

Bolu Efsaneleri
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bolu iline ait en önemli efsane Köroğlu efsanesidir. Sapanca gölü Efsanesi, Softalar Mezarlığı Efsanesi ve Efteni Gölü Efsanesi Bolu iline ait diğer efsanelerdir.

Sapanca gölü Efsanesi

Bir zamanlar Sapanca gölünün yerinde, verimli topraklar, bu toprakların üzerinde de zengin, varlıklı bir kasaba varmış Kasaba halkı zenginmiş, varlıklıymış ama , gözlerini dünya malı bürümüş, bencillik ve cimrilik ruhlarını karartmış.

Bir gün, Adapazarı’nın güneyindeki Erenler tepesinde oturan, gözünü dünyaya kapamış, gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş erenlerden bir eren, bu kasabaya inmiş.

Selam vermiş, selamını almamışlar, konuk olmak istemiş, kimse “buyurun” dememiş, hangi kapıyı çaldıysa yüzüne kapanmış, bu fakir, fakat gönlü zengin dervişe bir bardak içecek su bile vermemişler.

Derviş gönlü bu, bir kırıldı mı onarılmaz, onarılsa da faydası olmaz Aksama değin yorgun-argın, aç-susuz kasabayı terk ederken, ötelerde küçük bir kulübeden sızan mum ışığına doğru yönelmiş, bir de bu kapıyı çalayım, belki bir gönül yoldaşı bulurum diye düşünmüş.

Bu, kasaba halkına sapan yaparak geçimini sağlayan fakir bir sapancının is yeriymiş Kapıyı çalmış, az sonra sapancı güler yüzle konuğuna açmış kapıyı:

– Buyurun, hoş geldin, safa geldin Ocaktan tencereyi simdi indirdim Bir konuk göndermesi için Tanrı’ya niyaz ediyordum, demiş.

Derviş memnun, baş köşeye oturmuş Sapancı sofrayı kurmuş, nesi var, nesi yoksa dervişin önüne getirmiş Yemekten sonra, içi talaş dolu yatağını sermiş, konuğunu yatırmış Sabah, erkenden kalkmışlar Derviş, Sapancı’dan izin istemiş, Sapancı da onu karşıdaki tepelere kadar uğurlamış Dönüşünde bir de ne görsün Kasabanın yerinde koca bir göl var Ne ev-bark kalmış, ne tarla-tapan Koca göl, hepsini bir anda yutuvermiş Kendisinden başka hayatta kimsecikler yok Dervişin ahı tutmuş, kırılan bir gönül, bir kasabaya mal olmuş O günden sonra, bu koca göle Sapanca adını vermişler.

Köroğlu Efsanesi

Bolu beyi, at meraklısı bir beydir Atçılıkta usta olan seyisi Yusuf’u, güzel ve cins ‘at aramak üzere başka yerlere gönderir Yusuf günlerce gezdikten sonra, obanın birinde istediği gibi bir tay bulur Bu tayı doğuran kısrak, Fırat kıyısında otlarken, ırmaktan çıkan bir aygır kısrağa aşmış, tay ondan olmuştur Irmak ve göllerin dibinde yaşayan aygırlardan olan taylar çok makbuldür, iyi cins at olur.

Yusuf, tayı sahiplerinden satın alır Yavrunun şimdilik gösterişi yoktur Hatta, çirkindir bile Ama ileride mükemmel bir küheylan olacaktır Yusuf bunu biliyor Sevinerek geri döner Bey, bu çirkin ve sevimsiz tayı görünce çok kızar, kendisiyle alay edildiğini sanır Yusuf’un gözlerine mil çektirir Tayı da ona verir, yanından kovar Kör Yusuf köyüne döner Olanı biteni oğluna anlatır Bolu Beyinden öç alacağını söyler.

Baba Oğul, başlarlar tayı terbiye etmeye Yıllar geçer Tay artık mükemmel bir küheylan olmuştur Rüzgar gibi koşmakta, ceylan gibi sıçramakta, türlü savaş oyunu bilmektedir Bu arada Kör Yusuf’un oğlu Ruşen Ali de büyümüş, güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuştur O da her türlü şövalyelik oyunlarım öğrenmiş pir babayiğittir.

Bir gece Yusuf, düşünde Hızır’ı götür Hızır ona yapacağı işi söyler Hızır’ın önerisiyle baba oğul yola çıkarlar Bingöl dağlarından gelecek üç sihirli köpüğü Aras ırmağında beklerler Bu üç sihirli köpükle Yusuf’ un hem gözleri açılacak, hem intikam almak için gereken kuvvet ve gençliği elde edecektir.

Bunu bilen oğlu Ruşen Ali, köpükler gelince, babasına haber vermeden, kendisi içer Yusuf, durumu öğrenince üzülür, ama bir yandan, da sevinir Kendi yerine oğlu, öcünü alacak bir bahadır olacaktır Bu sihirli köpüklerden biri körün oğluna sonsuz yaşama gücü, biri yiğitlik, öteki de şairlik bağışlamıştır Bir süre sonra Yusuf, oğluna öç almasını vasiyet ederek ölür.

Körün oğlu Ruşen Ali dağa çıkar Gelen geçeni soyar Ünü yayılmaya başlar Kendisi gibi kanun kaçakları yanında toplanmaya başlarlar Artık adı Köroğlu olmuştur Bolu şehrinin karşısında, Çamlıbel’de, bir kale yaptırır Küçük bir ordusu vardır Çamlıbel’de geçen kervanlardan bac alır Vermeyen kervanları soyar Üzerine gönderilen orduları bozguna uğratır.

Bir gün, güzelliğini duyduğu Üsküdar Kasapbaşı’sının oğlu Ayvaz’ı kaçırır, Çamlıbel’e getirir, evlat edinir Başka bir gün, Bolu Beyinin bacısı Döne Hanım’ı kaçırır, evlenirler Aradan yıllar geçer, Bolu’yu basar, yakar, yıkar Bolu Beyinden babasının öcünü alır Bolu Beyi de Köroğlu’na karşı düzenler kurar Bir defasında Köroğlu’nu, başka bir seferde de Ayvaz’ı yakalatır Zindana atar Ama, Köroğlu ve adamları her zaman hile ve cenkle kurtulurlar.

Köroğlu, ara sıra Gürcistan, Çin gibi uzak ülkelere de seferler açar Yeni yeni serüvenlere atılır, büyük vurgunlar yapar Bu arada küçük, fakat heyecanı birçok olay da geçer Sonunda delikli demir (tüfek) ortaya çıkınca eski bahadırlık geleneği bozulur, dünyanın tadı kalmaz Ve bir gün Köroğlu, beylerine dağılmalarını söyleyerek Kırklara karışır, kaybolur Daha önceden Kır-At da sır olmuştur O Kır-At ki, nice yıllar, olağanüstü bir güçle Köroğlu’na hizmet etmiştir.

Başka bir söylentiye göre, bir Yahudi bezirganın getirdiği tüfekle oynayan beyler, birbirlerini öldürürler Köroğlu, buna üzülerek kayıplara karışır Yine bir başka söylentiye göre de, Köroğlu dağda rastladığı çobanda tüfeği görür Sorar, ne olduğunu Aldığı karşılığa inanmaz Denemek için kendine çevirir, tetiğe dokunur Ve yaralanarak ölür Sonra beyleri de dağılırlar.

Yaşlı bir çınar gibi devrilen Köroğlu’nun hikayesi sona erer.

Köroğlu ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır Bu isimde XVI yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır Ama tarihi kişiliği bilinemeyen, asıl Köroğlu, XVII yüzyılda Bolu havalesinde yaşamış, sonradan ünü bütün Anadolu’ya yayılmıştır Babası da Bolu beyi tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı için Köroğlu diye tanınmıştır Zulme karşı ayaklanarak halkın hakkını koruması, onu destansı bir kahraman haline getirir.

XVII yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde merkeze bağlı olmayan teşkilatın iyice meydana çıktığı, buna karşılık, saraya bağlı, sadrazama bağlı beylerin, valilerin de yer yer başlarına buyruk olarak halka zulmettikleri bir devirdir.

İşte böyle bir devirde Bolu Beyi Süleyman Bey, kendisine bunca yıl hizmet etmiş seyislerinden birine fena halde kızarak gözlerine mil çekilmesini emretmişti Bolu Bey’i son derece katı yürekli, zalim bir adamdı Her ne kadar kendisini sevenler araya girdilerse de dediğinden dönmedi Buyruğunu vaktinde yerine getirmemiş olan zavallı seyisin gözleri kör edildi ve sıska bir ata bindirilerek kaleden dışarı atıldı.

Yaralı seyis at sırtında yolda kalınca sesini çok iyi tanıyan atının kulağına eğildi ve:
– Dünya bana zindan oldu, beni köyüme götür dedi.

Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, sonunda seyisin köyüne vardılar Uzaktan at sırtında yığılı babacığının geldiğini gören on beş yaşındaki oğlu, ermiş yetmiş bir insan gibi onun ıstırabını anladı, koşup attan indirdi, anasının yanına getirdi Seyis olanları “Hal ve keyfiyet böyle böyle” diye bir bir anlattı, oğulcuğundan öcünün alınmasını vasiyet ederek oracıkta ruhunu teslim etti.

Köroğlu, on beş yaşında ata bindi Babasına verilen kır at canlandı, sıskalığı gitti, şahbaz bir hayvan oldu Köroğlu, atına atladığı gibi dağlara çıktı Kılıç kuşandı Babasının intikamını almak üzere ant içti Yolda rastladığı bir çobanın sazını alarak terkisine asmıştı Kime rastlasa hayvanını durdurur, sazını eline alır, tıngırdatarak Bolu Beyinin zulmünü anlatırdı.

Her yerde aradığı bu zalim adama günün birinde rastlayacağını biliyordu Giderek hayvanı rüzgar kesildi Nerede bir yolsuzluk olsa köylü Köroğlu’na haber salardı O da gelir, ortalığı düzene koyardı.

Bir gün Çamlıbel’de konaklamıştı Bir kervancının, yolcularından bir genç adamı soyup döverek uçuruma attığını gördü Bir kılıçta kervancının başını uçurdu Öteki adamlar kendisine hayır dua ettiler Uçurumdan çıkardığı genç yolcu ise:

“Hayatımı kurtardın, gayri ben senin kulun kölenim” dedi Köroğlu onun adının Ayvaz olduğunu, kervanın da Bolu, Beyine yük götürdüğünü öğrenince Ayvaz’ı yanına aldı Beraber yola çıktılar.

Bir Köroğlu, bir Ayvaz, etrafı kasıp kavuran, fakir köylüyü haraca kesen zalim Bolu Bey’ini bulmaya çıktılar Şehre yaklaştıkları sırada bir kale vardı Sabahın bir vaktinde kale mazgallarından hazin bir şarkı duydular Bu şarkıyla bir genç kız kendisinin Bolu Beyinin kızı olduğunu, babasının sırf kimseyi sevmesin diye kendisini oraya kapadığını göz yaşları içinde anlatıyordu Köroğlu sazı eline aldı, kıza sabırlı olmasını, dönüşte kendisini kurtaracağını söyledi.

Bolu’ya vardıklarında büyük bir alana halk toplanmıştı Şenlikler yapılıyordu Köroğlu elbise değiştirerek pehlivanlar arasına katıldı Bir bir hepsini alt etti Sonunda Bolu Bey’i huzuruna çağırttı onu ve:

– Bre pehlivan, sen kimsin? Seni muhafızlarıma bey yaptım dedi.

Köroğlu da: “İşte ben o gözlerini kör ettirdiğin seyisin oğluyum” diyerek kılıcını çaldığı gibi herkesin dehşet dolu bakışları önünde Bolu beyinin kellesini uçurdu ve halkı bir zalimden kurtardı.

Ondan sonra hemen Ayvaz’ı gönderip kaleden Beyin kızını getirdi Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kendine nikahladı O tarihten sonra Bolu Bey’i olarak halka adaletle muamele etti.

Onun şu sözleri yüzyıllar boyu dilden dile dolaşmıştır:

Bizden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından, kalkan sesinden
Dağlar sada verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır

**************

Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kargı sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir

Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır

Köroğlu düşer mi eski şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevre dolup şalvar ıslanmalıdır

**************

Kimisi pınar başında
Kimisi yolun dışında
Al giyen onbeş yaşında
İlle mavili mavili

Kimisi dağlarda gezer
Kimisi incisin dizer
Al giyen bağrımı ezer
İlle mavili mavili

Kimisi odun devşirir
Kimisi kahvesini pişirir
Al giyen aklım şaşırır
İlle mavili mavili

Köroğluyum derki’n olacak
Takdir yerini bulacak
Mavili benim olacak
İlle mavili mavili

Softalar Mezarlığı Efsanesi

Bolu’daki Köroğlu Dağı’nın (Kayasının) aşağısında Devren yolunun geçtiği yerde ,bir dizi mezar vardır
Efsaneye göre ,kırk softa, Köroğlu’nun eşkıyalığından usanarak onu öldürmeye karar verirler Dağa varmadan Köroğlu tümünü öldürür şimdiki Softalar Mezarlığının olduğu yere yuvarlar Bu mezarların o softaların mezarları olduğu sanılır.

Efteni Gölü Efsanesi

Bolu Ormanlarında irili ufaklı pek çok göl vardır Bunlardan Efteni Gölü’nün oluşumu bir efsaneye konu olmuştur. Efteni Gölü’ne Melen Gölü’de denir. Düzce yakınlarındadır. Efsaneye göre,bu gölün bulunduğu yerde önceleri bir köy varmış, Hızır Ası yolu bu köye düşer Evlerden birinin kapısını çalar Bir parça ekmek ister Kapıya çıkan kadın “yok” diyerek ekmeği vermez Çaldığı öbür kapılardan da aynı cevabı alır.

Hızır köyden ayrılırken: “Allah bu köyü suya garketsin” diye ilenir Zamanla köy sular altında kalır Efteni gölü oluşur.

Gölde avlananlar bugün bile su altındaki minarenin zaman zaman küreklerine değdiğine inanırlar.