Bingöl’ün en bilinen ve dikkat çeken efsaneleri Ölümsüzlüğün Kaynağı Bingöl ve Sülbüs Dağı Efsanesidir.
Ölümsüzlüğün Kaynağı Bingöl
Bir değil de tam bin tane gölün olduğu bir şehirdir. Bingöl’de adından da anlaşılacağı gibi irili ufaklı binlerce göl vardır. Adını bir askerin su aramak için arayışa girdiğini ve bir tepenin arkasına giderek burada bir tane değil, binlerce gölün olduğunu görünce hayretler içinde söylediği; “bir değil burada tam bin göl var” demesinden sonra bu diyara Bingöl demişlerdir.
Efsanelere göre, bu göllerden biri, insanı ölümsüzlüğe götüren ab-ı hayat yani “hayat suyu”dur ama hangi göl olduğu bilinmez, yıllardır bu gölün arayışı içine girilmiştir.
Bir rivayete göre; avcının biri bir keklik avlar, kanlı kekliği buradaki göllerden birinde yıkar, tüylerini yolar ve torbasına koyup evin yolunu tutar. Eve vardıktan sonra torbasını açar, o anda keklik canlanır ve uçar gider. Kekliğin hayat suyunda yıkanıldığı söylenir.
Evliya Çelebi, gezileri sırasında, Bingöl’e de uğrar, birçok gölleri adıyla defterine yazar. Bu göllerin ayrı ayrı şifa kaynağı olduğuna vurgu yapar. Hastalıkların bir çoğunun şifa kaynağının bu göllerde olduğunu söyler. Göllerle ilgili bir çok rivayet dolaşır durur.
Sülbüs Dağı Efsanesi
Yayladere ilçesinin kuzey batısında yer alır. Tepesi her zaman karlı görünen bu dağ, bir koni görünümündedir. Dağcıların her yıl uğradığı bu dağın üstü düz olmakla birlikte, uzaktan sivri görünür. Bu dağ hakkında çeşitli efsaneler anlatılır. Rivayetlere göre, “Sülbüs” adındaki bir delikanlı, “Starı” adında güzel bir kıza aşık olur. Araya giren cadı bunların evlenmesine engel olur. Oğlan aşkından verem hastalığına yakalanarak ölür. Bu üzüntüye dayanamayıp kısa bir süre sonra ölen kız, vasiyetine göre sevgilisinin yanına gömülür fakat cadı mezarlarının arasına koskoca dikenler filizlendirerek onları mezarda bile ayırır. Rivayetlere göre Sülbüs ve Starı’nın öteki dünyada bile kavuşamadığı söylenir.