Bayburt Tarih-Kültür ve Edebiyat Derneği Çanakkale Zaferi’nin 103. Yıldönümü’nü iki ayrı etkinlikle andı. Cuma günü gerçekleştirlen kültür sohbetlerinin konusu Çanakkale Zaferi oldu.
Programa konuşmacı olarak katılan Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hamdi Güleç, Çanakkale Zaferi hakkında yaptığı sunumda genel bilgilerin dışında savaşta yer alan kişilerin anılarından bölümler aktardı.
Çanakkale Cephesi’nde 1. Anzak Tümeni içerisinde savaş muhabiri olan Charles Edwin Woodrow Bean’ın anlatımlarına yer veren Doç. Dr. Güleç, “Muhabir esir kamplarını geziyor. İlk önce İngilizlerin bulunduğu yere giderek ellerindeki Türk esirleri görmek istiyor. Bunu alıp götürüyorlar Türk esirlerin yanına, onları görüyor, konuşuyor, fakat ardından çok vahşet verici bir olay yaşanıyor. Bu İngilizler, Fransızlar Türk esirlerine benzin dökerek yakıyorlar ve karşılarına geçerek kahkaha atıyorlar. Muhabir bunun üzerine, ‘bu vahşeti, bu katliamı durduracak kimse yok mu? diyor. 100e yakın esi katlediliyor. Savaş anıların bir başka tespitinde, bir de madalyonun öbür yüzüne bakıyor. Türklerin elindeki esirleri görüyor. Türklerin İngiliz ve Fransız esirlere çok iyi davarandıklarını, yemeklerine tüm ihtiyaçlarına kadar karşıladıklarını görüyor” dedi.
Konuşmasında Seyit Onbaşı’nın kahramanlığına değinen, Kınalı Hasan hikâyesini de anlatan Güleç, “Winston Churchill, ‘dünyada hiç bir kimse Yüzbaşı Hakkı Bey’in yaptığını yapamıştır’ diyor. Yüzbaşı Hakkı Bey 21 mayını Nusret Mayın Gemisi’yle boğaza yerleştiren ve onların geçisişini engelleyen komutandır. Savaşın acı bir sonucu da bir genç kuşağın yok oluşudur. En çok şehit verdiğimiz savaş. Genç kuşak yok oluyor. İstanbul’da üniversiteler, mekteplerin tamamı cephede şehit oluyor. Ve savaştan sonra 5 yıl üniversiteler mezun veremiyor. En acı sonuçlarından biri budur. Çanakkale’yi bize vatan olarak bırakan aziz şehitlerimizin manevi huzurunda saygıyla eğiliyor ve ruhları şad olsun diyoruz” diye konuştu.
Şair Önder Eryılmaz ve öğrencilerin şiir okuduğu programda aşıklar İsmail Öksüz ve İmdat Sancar ile Uğur Dündar Çanakkale’ye has deyişler ve türkülerle sahne aldı.
BAYDER Başkanı Fatih Dündar, Doç. Dr. Hamdi Güleç’e teşekkür ederek, çeşitli hediyeler takdi etti.
ÜNİ-BAYDER’den Çanakkale konferansı
ÜNİ-BAYDER tarafından gerçekleştirilen konferansa ise Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü’nden Okutman Cihat Taşkesenlioğlu konuşmacı olarak katıldı.
Taşkesenlioğlu: “Mehmetçiğin ferasetini biz ne kadar anlatabiliriz?”
Taşkesenlioğlu, konuşmasında Çanakkale Savaşları ile ilgili genel bilgi verdikten sonra, “Bizler Çanakkale’yi iyi anlatabilirsek, gelecek nesillere çok iyi bir şuur ve bilinç bırakabiliriz” dedi.
‘Çanakkale’yi nasıl anlıyoruz’ diye soran Taşkesenlioğlu, “Dünyanın Yenilmez Armadası’nı dize getiren kahramanların verdiği mücadeleyi anlayabiliyor muyuz? Şöyle bir düşünelim bakalım, zihnimizde dahi tahayyül edebiliyor muyuz? O dönemde okullardan gönüllü cepheye giden 15-20 yaş arası gençleri düşünün. Birçok idadi, birçok lise mezun veremedi. Öğenciler hep cepheye koştular. Kendi yarasına bakmadan düşman yarasını saran ve onu sırtında taşıyan Mehmetçiğin merhametini ne kadar anlayabiliriz? Ölüme koşarcasına atılan bir Mehmetçiğin ferasetini biz ne kadar anlatabiliriz? Anlatmakta zorlandığımız bu ruh bizim var olma sebebimizdir” dedi.
Konuşmasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok, okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor” ifadelerine yer veren Taşkesenlioğlu, “Çanakkale’yi kazandıran ruh bu ruhtur. Bu ruh sonraki yıllarda Milli Mücadele’ye yansıyacak ve Milli Mücadele’nin kazanılmasında yine o ruh sahnede olacaktır. Bunu biz gelecek nesillere de aktarmalıyız. Bizim bu ruhu diri tutmamız lazım. Darülfünun Müderrislerinden İsmail Hakkı Bey bunu şöyle açıklıyor: ‘Çanakkale Müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır. Lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için bitmiştir. Bizim için bitmemiştir. Başlamamıştır bile! Herkes bilsin ki Bahrisefit (Akdeniz) Mezarına kanlarını akıtanlar, ölmek için ölmediler. Hep bu tarih hep bu namus ve fazilet tarihi için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır…Şairler destanlarını yapsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar timsallerini yapsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar.’ Evet bizler Çanakkale’yi iyi anlatırsak, gelecek nesillere çok iyi bir şuur ve bilinç bırakabiliriz” şeklinde konuştu.
Yıldıray Kurnaz: “Çanakalle, Kerkük’te açacak olan çiçektir”
ÜNİ-BAYDER danışman hocası İngilizce Bölümü’nden Okutman Yıldıray Kurnaz ise, Çanakkale’nin anlatmaya ifadelerin yetmeyeceğini belirterek, “Milletin yok oluştan var olduğu bu altın sayfa destandan çok bir mucizedir. Çanakkale, Ankara’dır, Trabzon’dur, Hakkari’dir. Çanakkale, Buhara, Semerkant’tır. Çanakkale İzmir’in dağlarında açac çiçektir. Daha dün 15 Temmuz hain girişiminde can verenlerin açtığı çiçek, bugün Afrin’de, yarın Menbiç’te, Kerkük’te açacak olan çiçektir” dedi.
Konferansa İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Yasin Taşkesenlioğlu, BAYDER Başkanı Fatih Dündar ve öğrenciler katıldı.