1. Bayburt Manşet
  2. Bayburt Kültür Sanat
  3. BAYDER Celali Baba’yı andı

BAYDER Celali Baba’yı andı

BAYDER Celali Baba’yı andı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bayburt Tarih, Kültür ve Edebiyat Derneği kültür sohbetlerinin bu haftaki programında Celâli Baba’yı andı.

Anadolu’da aşıklık geleneğinin unutulmaz ismi olan Celâli Baba’yı Milli Eğitim Şube Müdürü Hüseyin Akdoğan anlattı. Akdoğan’a sunumunda Ozan Aydoğan Gülhan eşlik etti. Ozan Gülhan’ın söylediği Celâli deyişleriyle renklenen sohbete Milli Eğitim Müdürü Atanuır Çağlayan, BAYDER Başkanı Fatih Dündar ve kültür sohbetlerinin müdavimleri katıldı.

Tahsinili Ahmet’in Celali oluşu

1850 yılında Ozansu (Tahsini) Köyü’nde dünyaya gelen Aşık Celâli’nin 13-14 yaşlarına geldiğinde kışları Akkoyunlu Ferahşad Bey’in yaptırdığı medreselerde eğitim görüp, yazları da çobanlıkla uğraştığını söyleyen Akdoğan, konuşmasına, Tahsinili Ahmet’in ‘Celâli’ mahlasını alış öyküsünü ve irticalen söylediği ilk deyişini paylaşarak başladı.

Akdoğan şunları söyledi:

“Yine bir gün sürüsüyle dağları dolanırken bir kayanın dibinde uyuya kalır. Rüyasında aşıklık tabiri ile ‘bade içmiş, koluna bilezik takılmış ve kulağına mahlası okunmuştur: Celâli’. 15 yaşındadır, uyandığında başında köylüleri vardır ve ağlamaktadır. Halinden anlamayan köylüler köyün hocasına götürüler Celâli’yi. Hoca derdini nasihate başlar ve sözü bitince Celâli orada irticalen şu dörtlüğü söyler:

“Bir peri aşkından divane oldum
Çağladı gözyaşım akıyor hocam
Erenler şahından bir name aldım
Dilim ezber etmiş okuyor hocam…”

Bu mısralar Tahsinili Ahmet’i Bayburtlu Celali yapan ve yarım asrı geçecek ömrü boyunca daha nicelerini söyleyip, bir asır sonra bugün bile gönüllerimizi titretecek şiirlerinin ilkidir.”

İlk deyişin ardından hocanın da köyülülerin de Celali’nin halini anladığını söyleyen Akdoğan, şöyle devam etti:

“O artık gözü yaşlı bağrı yanık bir aşıktır. Söyler gezer, gezer söyler. Gel zaman git zaman evlenir. Mevla bir oğul da bahşeder ona ama genç yaşında hanımını kaybeder. Hanımını çok seven Celali, yokluk içinde geçen günlerinin ızdırabına bir de hanımının yokluğu eklenince bir ağıt yakar. Bu ağıtın iki kıtası şöyledir:

“Ev bark etmek için tenli mereği
Dizip koşmak için tepir eleği
Şu gavdan yaptığın tecir tereği
Divân-ı Bâri’ye yadigâr götür

De ki Kadir Mevlâ’m bize ilişme
Dünyâda sızıyan çıbanı deşme
Celâli Babadan sorup söyleşme
Bu dertli çobandan bir selâm götür…”

Celâli Baba’nın bölgenin namlı aşıklarından Narmanlı Sümmani ile mektuplaşmalarını ve atışmalarına da değinen Akdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Daha sonraki yıllardaki çocuğunu kayınvalidesine emanet ederek yollara düşer Celali. ‘Aşığa Bağdat sorulmaz’ misali Erzurum, Erzincan, Elazığ civarlarında dolaştığı söylenir. Kendi gibi aşıklar bulup halinden anlayanlarla hasbihal etti. Yüreğindeki ateşel söyledi, gezdi. Destanalar söyledi. Kâh güzellere kâh yemeklere. Şiirler yazdı. Kâh mertlere, kâh namertlere. Ağıtlar yaktı. Kâh hanımına, evladına, kâh memeleketine.. Ve 65 yılın ardından dünyasını değişti. Rahmetle anıyoruz.”

Kültür sohbetleri Bayburtlu şairlerin söylediği şiirler ve koro halinde söylenen Bayburt türküleri ile son buldu.