Bayburt Üniversitesi Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM), Bayburt’un hafıza merkezini oluşturmak için çalışmalarına devam ediyor.
Bayburtlu Zihni Divanı hacimli bir incelemeyle raflardaki yerini aldı. Zihni Divanı Bayburt Üniversitesi Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAKÜTAM)’ın üçüncü, Bayburt Üniversitesi Yayınları’nın ise yedinci yayını olarak kültür hayatına kazandırıldı.
Daha önce Bayburt Üniversitesi Öğretim Görevlisi olan Yrd. Doç. Dr. Nazire Erbay tarafından ‘inceleme-metin’ türünde hazırlanan kitap Osmanlıca tıpkıbasım kısmı da sayıldığında 581 sayfadan oluşuyor.
Bin adet basılan kitabın takdim yazısında Bayburt Ãœniversitesi Rektörü Prof.Dr.Selçuk CoÅŸkun ÅŸunları ifade ediyor: ” Ãœniversiteler, mahiyeti itibariyle çok yönlü kuruluÅŸlardır. Ä°smiyle de müsemma olduÄŸu üzere uluslararası kimliÄŸi üniversitenin en belirgin yönüdür. Bu yönü ile üniversite, daha soyut bir görünüm arz eder. KuÅŸatıcıdır ve aynı zamanda dünyanın herhangi bir yerindeki baÅŸka bir üniversite ile aynı normlarda, aynı paydada buluÅŸabilir. Bunun mekânsal bir sınırı yoktur. DiÄŸer taraftan üniversitenin somut bir yönü de vardır ki burada öne çıkan öğeler mekânsal ve coÄŸrafi nitelik taşır. Konumlandığı yer, üniversite için önem kazanır. Bu da ona ikinci bir kimlik kazandırır. Zira mevcut üniversitelerin birçoÄŸu bu kimliÄŸi taşıdıkları adlarla ortaya koyar.
Bayburt Üniversitesine bu düşünceler çerçevesinde bakıldığında üniversite olarak şümullü ve soyut, Bayburt’ta kurulmuş olmasıyla da mekânsal aidiyeti olan iki yönlü bir kimliği olduğunu görmek gerekiyor. Bu aidiyet üniversitemize bazı sorumluluklar yüklüyor. Bu kapsamda üniversitemiz Bayburt ile ilgili, özellikle tarihî, sosyo-kültürel, ekonomik kısaca bütün alanlarda yaptığı çalışmalar ile mahalli düzeyde akademik zenginlik oluşturur.
Daha önce yayınladığımız kitaplar, tertip ettiğimiz ulusal-uluslararası sempozyum ve konferanslar bu zenginliği oluşturabilmek için her biri kendi alanında ilk adımları teşkil etmişti. Bu kez adı Bayburt ile özdeşleşmiş olan Şair Zihnî’nin Divânı’nı yayınlamakla bir başka ilki gerçekleştirmiş oluyoruz. Zihnî, Bayburt denilince ilk akla gelen isimlerden birisidir. Kendi tercihi üzere yaşadığı dönemden itibaren hep Bayburtlu olarak anılan Zihnî, esasen XIX.yüzyılda katiplik ve kaza müdürlüğü yapmış bir devlet memurudur. Ancak daha çok şair kişiliği ile tanınır. Nitekim 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’nde işgale uğradığını duyduğu memleketine döndüğünde yazdığı ‘ Vardım ki yurdundan’ diye başlayan ünlü koşması bütün edebiyat çevrelerinde bilinir. Koşmalarını, gazellerini ve şiirlerini topladığı Zihnî Divânı, Bayburt için olduğu kadar Klasik Türk Edebiyatı için de çok önemli bir eserdir.
Günümüz Türkçesine transkripsiyonu ile ilîm dünyasına kazandırdığımız bu eseri hazırlayan Dr.Nazire Erbay’ı tebrik ediyorum. Aynı zamanda BAKÃœTAM’a ve üniversitemizin personeline de teÅŸekkürlerimi sunuyorum.”
Kitabı hazırlayan Nazire Erbay ise kitabın önsözünde ÅŸunları kaydediyor: “KüreselleÅŸmenin uzak mesafeleri yakın etmesinin yanında toplumlararası paylaşımları da arttırdığı muhakkaktır. Modern anlatı, bu etkileÅŸimden nasibini almış olarak kendi çizgisi içinde bir takım evrilmelere uÄŸramış hâlihazırda deÄŸiÅŸim ve geliÅŸim belli oranlarda devam ederken deÄŸerlendirmeler de özel ve genel anlamda devam etmektedir. Modernizmi kendi içinde farklı ÅŸekillerde yaÅŸayan Türk ÅŸiiri şüphesiz yoktan var olmamış Türk milletinin yeryüzündeki mevcudiyetinden beri yüzyıllardır varlığını deÄŸiÅŸtirip geliÅŸtirerek sürdürmüştür. Bu bakışla Türk ÅŸiirinin tarihi macerası incelenirken bu hususlar göz önünde bulundurulup, eskiye daha doÄŸrusu klasiÄŸe dönerek kültürel varlığın temellerini araÅŸtırmak, kendini geliÅŸtirmek adına önemlidir.
Klasik olanın önceden olmuş olmak adına, her zaman ‘ gelecek’ olana öncülük ettiği şüphesizdir. Aynı zamanda klasik olanın içinde var olan zenginlik ve birikim, eskinin üzerinde yüzyıllarca inceleme yapmayı, düşünmeyi ve yorumlar yapmayı zorunlu kılar.
Bayburtlu Zihni 19. Yüzyılda Osmanlı devletinin sosyal, siyasal ve kültürel anlamda büyük bir değişimin yaşandığı bir dönemde eser vermiş sanatkârlardandır. Bu değişim ve dönüşüm, şairi yenileştirirken yapmamızı sağlayacak zengin edebi ve kültürel birikimini, dil ve söyleyiş zenginliğini mürettep divanında yansıtmasına vesile olmuştur.
Bu çalışmada Bayburtlu Zihnî Divanı’nın beş nüshası üzerinde edisyon kritik yapılmıştır. Sağlam bir metin oluşturma çabası ile eserin dil, ses ve anlatım özellikleri dikkate alınmıştır. Ayrıca beyitlerde anlam kargaşasına yol açmamak adına metin, transkripsiyon harflerine uygun bir şekilde yazılmıştır.
Klasik şiirimizin dikkate değer örneklerinin verildiği bu divan üzerine yapılan çalışmada; Atatürk Üniversitesi Seyfeddin Özelge Bağış Kütüphanesi 25780 (k 2933) nolu, Süleymaniye Kütüphanesi Uşşâkî Tekkesi 118 nolu, -bu nüsha İstanbul Galata Mevlevihânesi nüshası ile aynıdır- Edirne Süleymaniye Kütüphanesinden temin ettiğimiz University of Toronto Library PL 248 Z45A17-1876 ve TBMM Kütüphanesinde 73003884 no’lar ile kayıtlı nüshalar göz önünde bulundurulmuştur.
Temin edebildiğimiz bu nüshalardan Süleymaniye ve Galata Mevlevihanesi nüshalarındaki sayfa numaraları birbiri ile uyuşmaktadır. Divan’daki sayfalarda yer alan satır sayıları giriş sayfaları dâhil olmak üzere 9-16 ile 24-29 arasında değişmektedir. Zihni Divanı’nda dikkat çekici ölçüde ayet ve hadis yer almaktadır.
Divanın tamamında geçen ayet ve hadisler, çalışmada italik yazı ile gösterilmiştir.
Son olarak bu çalışmayı yapmak için esere dikkatleri çeken Doç.Dr.Gülhan Atnur’a, eserin basımı hususunda desteklerini esirgemeyen Bayburt Ãœniversitesi Rektörü Prof.Dr.Selçuk CoÅŸkun’a ve Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi’ne basımdan önce çalışmanın son tetkikini yapan Yrd.Doç.Dr. Sadık Armutlu’ya ve nihayet çalışma esnasında, eksiklerin giderilmesinde sonsuz ilgisini ve bilgisini esirgemeyen Prof.Dr. ErdoÄŸan Erbay’a teÅŸekkür sunmak bir görevdir. ”
Kitaptan bir naat:
Der-Na’t-ı Resûl Aleyhisselâm
Cemâlin gülşeninde bir hezârım yâ Resûllallah
Lebin vasfında şâh-ı kandehârım yâ Resûllallah
Kapatdı kâfı hâmem sâye-i şahbâz-ı vasfında
Visâlinle bu gün ankâ-şikârım yâ Resûllallah
Çemen bülbüllerinden gül-ruhın vasfın haberdârım
Sehî kaddin sabâdan gûş-güzârım yâ Resûllallah
Sekiz cennet tarâvet kesbini bâğ-ı cemâlinden
Nesîm-i kutsiden peygâmdârım yâ Resûllallah
Hayâl-i hâl-i ruhsârınla sînem dâğlar yakmış
Der-i lütfunda dil-haste nizârım yâ Resûllallah
Açıl ey gönce-i men-zâre kabr-i bülbül-i zâra
Ki müstehzâ’-i hâr-ı gül-izârım yâ Resûllallah
Ayırma hâk-i ravzandan beni avf olmadın zîrâ
Bugün rüsvâ-ger-i şehr ü diyârım yâ Resûllallah
Anılsa nâm-ı Zihnî bahr u ber ikrâh eder benden
Bu denlü cürmle şöhret-şi’ârım yâ Resûllallah